I can't wait to see it traduction Turc
121 traduction parallèle
I can't wait to see inside it.
İçerisini görmeyi bekleyemem.
I'm so excited, I can't wait to see it.
O kadar heyecanlıyım ki, sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see how it turns out.
- Güzel.
Oh, Jerry, I can't wait to see what's in it.
Jerry, çok merak ettim.
It'll be the first time we've had anyone out here... and I can't wait to see how it works.
İlk defa dışarıdan birisi gelecek... ve nasıl olacağını görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see it.
Görmeye can atıyorum.
I had to wait until today cos he has a scar on the back of his neck and when his hair is long you can't see it.
Bugüne kadar beklemek zorunda kaldım. Çünkü boynunda bir yara izi vardı. Ve saçı uzun olduğu için görünmüyordu.
- Arms! I can't wait to see it!
- Görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see Daddy's face when he opens it.
Bunu açtığı zaman, babanızın yüzünü çok merak ediyorum. Bu, en sevdiği gömleği.
I can't wait to see it myself.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wear hats. To people coming in, it looks like hats, but wait till you see this.
Şapka gibi görünüyor olabilir, ama bir de şuna bak.
- Oh, I can't wait to see it.
- İçeri gelin. - Sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see how it turns out.
Nasıl sonuçlanacağını görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see this place when it snows. I can't wait to see this place when it snows.
Kar yağdığında burasını görmek için sabırsızlanıyorum.
I mean... I mean... I really can't wait to see what this city looks like when it snows.
Yani kar yağdığında şehrin neye benzeyeceğini çok merak ediyorum.
I can't wait to see it.
Oh, onu görmek için sabırsızlanıyorum.
I just can't wait to see where it goes from here.
Bundan sonra ne olacağını merak ediyorum.
I can't wait to pick off my scab and put it down on a contrasting material such as a black velvet tablecloth in order to see it in greater relief.
O ufak kabuğu kafamdan söküp, şöyle rahat izleyebileceğim bir yere koyup mesela siyah kadife bir masaörtüsü detaylıca bakmak için çok sabırsızlanıyorum.
I'm so excited. I can't wait for you to see it.
Çok heyecanlıyım, onu size göstermek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see it!
Görmek için can atıyorum!
You can't wait to get away. I see it in you.
Gitmek için sabırsızlanıyorsun, farkındayım.
OH, I CAN'T WAIT FOR YOU TO SEE IT!
Görmen için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see it, Richard.
Görmek için sabırsızlanıyorum, Richard.
- I can't wait to see it.
- Görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum.
I mean, I can't wait for you guys to see it.
Görmeniz için sabırsızlanıyorum.
Well, I can't wait to see it.
Görmeyü bekleyemiyorum.
I can't wait to see it.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
But you are going to have a mutiny on your hands. And I just can't wait to see how you handle it.
Ama şunu söyleyeyim ki, bir isyan başlatmak üzeresin ve... bununla nasıl başa çıkacaksın çok merak ediyorum.
I can't wait not to see it.
Tahammül edemeyeceğim.
[I can't wait to go see it.]
Bir an önce görmek için sabırsızlanıyorum.
It was a cartoon called The Monkeyheads, and I can't wait to see more of it.
Dün gece çok komik bir rüya gördüm. Maymun Kafalar adında bir çizgi film.
I can't wait to see it.
Görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Well, I can't wait to see it.
Hediyeyi görmek için sabırsızlanıyorum.
I Can't Wait To See You See It.
Görmen için sabırsızlanıyorum.
- Particularly your portrait of Miss Deverell. I can't wait to see it.
Özellikle Bayan Deverell'in portresini.
Oh, wow. I can't wait to see it.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see it tomorrow.
Yarını iple çekiyorum.
I HOPE YOU CAN MAKE IT, CAN'T WAIT TO SEE YOU, PAULA
Umarım gelirsin, seni görmek için sabırsızlanıyorum, Paula.
I can't wait to see it.
İzlemek için sabırsızlanıyorum.
- Give them the case, tell them I can't wait to see how it goes so I can invest the rest.
Onlara bir durum yarat, iş nasıl ilerlerlese ilerlesin paranın geri kalanıyla da bu işe gireceğini söyle.
I can't wait for you to see it.
Görmen için sabırsızlanıyorum.
All right, I can't wait to see it!
Tamam, iple çekiyor olacağım.
I can't wait to see it.
Sabırsızlıktan ölüyorum.
And although it wouldn't be my first choice, but... I can't wait to see you sing that song at sectionals.
Her ne kadar benim ilk tercihim bu şarkı olmazdı ama yarışmada söylemeni sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Actually, I can't wait to see it!
Gerçekten de çok heyecan verici.
And I can't wait to see you guys again. It was scary and all, but we got him!
Korkutucu falandı ama, hayaleti yakaladık!
You know, I can't wait to see how you bring the boots into it.
Ya ben en çok, bunu çizmeye nasıl bağlayacaksın, onu merak ediyorum.
I can't wait to see it for myself.
Kendi gözlerimle görmek için sabırsızlanıyorum.
It's my second stint, I can't wait to see my colleagues.
Bu ikinci görevim, meslektaşlarımı görmek için sabırsızlanıyorum.
Ah, I just can't wait to see it.
İzlemek için sabırsızlanıyorum da.
I can't wait to see what it is.
Ne olduğunu görmek için bekleyemiyorum.