English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I couldn't say

I couldn't say traduction Turc

1,350 traduction parallèle
And I probably couldn't say that to you.
Bunu da sana söylemezdim.
I couldn't say, milady.
Ben karar veremem, Leydim.
Then I'll tell you. Whatever you say I couldn't care less about my scrape with execution and all of that stuff.
O zaman şöyle söyleyeyim : "Siz ne derseniz deyin bütün bu olanlar idamdan dönmüş olmam filan hepsi vız gelir, hiçbir şey umurumda değil."
Tell Junah that I'm sorry I couldn't say bye
Junah'a hoşçakal diyemediğim için özür dilediğimi söyle.
Did they say I couldn't do it because I'm a woman?
Sadece kadın olduğum için yapamayacağımımı söylediler?
I couldn't even say why. I've been with the agency long enough to know what this is.
Bunun ne olduğunu bilecek kadar uzun süredir çalışıyorum.
He seemed like he needed help, and I couldn't say no.
Yardıma ihtiyacı var gibiydi, hayır diyemedim.
But until I was sure who you were, I couldn't just come out and say, " Hey, are you a Charmed One?
Sizin olduğunuzdan emin olmam lazımdı, Sadece size gelip ve, " Sizler Kutsanmış olanlar mısınız?
And he invited us to his wife's surprise birthday party... and I couldn't say no to that either.
Ve bizi karısının sürpriz doğum günü partisine davet etti. Ve buna da hayır diyemedim.
Something I wanted but couldn't say out loud.
İstediğim fakat söze dökemediğim bir şey istemek gibi.
Courtside seats. I couldn't say no to courtside seats.
Saha kenarı biletlerine hayır diyemedim.
My family called me Dappy because I couldn't say Daphne.
Ben Daphne diyemezdim, o yüzden ailem beni Dappy diye çağırırdı.
Couldn't I just say, "This is Ross"?
Sadece "Ross" desem olmaz mı?
I'd hate to think that I raised a kid who couldn't say'I love you.'
Seni seviyorum diyemeyen bir çocuk büyüttüğümü bilmeyi hiç istemiyorum.
I'd hate to think that I raised a kid who couldn't say'I love you.'
"Seni seviyorum" diyemeyen bir kız yetiştirdiğimi düşünmek istemiyorum.
Ain't that right, young Clarice? Whether or not he had someone else, and I'm not saying he did, he would've phoned to say he couldn't do the show.
Başka bir kadına gitmiş olsa dahi, ki gitti demiyorum telefon açıp gelemeyeceğini haber verirdi.
I mean, I know I shouldn't say this about my mother but Dad couldn't stand the sight of her. So it came as no surprise to you?
- Yani bu olay seni şaşırtmadı mı?
But, yeah, I couldn't remember if I got you that for Valentine's Day or not, so... you know, so I guess I got you that game just to say... you know, "ha ha."
Sevgililer Günü için sana onu alıp almadığımı hatırlayamadım. Bu yüzden sana o oyunu aldım. Şey demek için, bilirsin-- -
I couldn't say.
Sayılmaz.
I couldn't say.
Çıkaramadım. Tahmin yürütün.
I couldn't say.
Söyleyemezdim.
Marcus was clearly screwed up about it and unfortunately I couldn't think of anything to say that'd be of any value.
Marcus'un üzüldüğü belliydi... ve ne yazık ki işe yarayacak bir şey söylemeyi akıl edememiştim.
I really couldn't say for...
Tam olarak bilemiyorum- -
I didn't say I couldn't kill a dog, sir.
Size, bir köpek vuramayacağımı söylemedim, efendim.
Honestly, I couldn't say.
Aslında, bunu söyleyemem.
Couldn't tell you what I'm about to say.
Söyleyeceğimi söyleyemedim.
I... I couldn't say.
Söyleyemezdim.
Comrade Major, it's not my money, so I couldn't care less
Binbaşı, bu benim param değil. Bu yüzden umurumda bile değil, anlıyor musunuz? % 10 fena sayılmaz.
I couldn't figure out how to say... To tell her I really love her.
Onu gerçekten sevdiğimi... nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I say like you meaning... not that you couldn't have a serious job.
Yani, demek istediğim... Ciddi bir işiniz olamaz anlamında değil.
The shop assistant was a man so I couldn't say you were "about his size".
İç çamaşırları bölümünde tezgâhtar bir adamdı. "Sizin ölçülerinize göre" demek çok saçma olurdu.
"But I couldn't hold my silence" "Yet I haven't had my say"
Ama sessiz kalamadım. Hala söyleyeceklerimi söyleyemedim.
I really couldn't say, but it's great you found my blouse.
Ben pek öyle demezdim ama bluzumu bulmana sevindim.
I couldn't say no, Lara.
Hayır diyemedim, Lara.
I couldn't say this in front of Lara and the child.
Gerçek bu ve sen de biliyorsun.
- Juliet. I couldn't wait any longer. What did he say?
Juliet sabırsızlanıyorum ne söyledi?
REMEMBER THAT WORD I TOLD YOU YOU COULDN'T SAY?
Sana söyleyemezsin dediğim kelimeyi hatırlıyor musun?
I couldn't say no.
Hayır diyemedim.
It wasn't just that I couldn't find a match.
Sorun sadece bir eş bulamamam değildi, sayın yargıç.
Well, they didn't say I couldn't write it.
Neyse yazamayacağımı söylemediler.
I'll say,'Oh, I couldn't stand her, she did this and that "'... the way you talk to a guy about it.
Ben de, "Ona katlanamadım, şunu yaptı, bunu yaptı" derim tıpkı bir arkadaşla konuşur gibi.
I couldn't say no.
Hayır diyemezdim.
Once upon a time, I couldn't even say the word "penis."
Bir zamanlar "penis" bile diyemiyordum.
Oh, well, I couldn't say. I....
Bilemem.
I couldn't say "Solu-Medrol."
- Solu-Medrol diyemedim
- I couldn't get her to say anything.
Onu konuşturamadım.
- I... couldn't... say.
- Bilemiyorum.
- I... couldn't say.
- Bilemiyorum.
I didn't want to say I couldn't go to the game..
Maça gidemeyeceğimizi nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
What if I fused his vocal cords together. Then he couldn't say anything.
Ses tellerini birbirine bağlarsam kimseye bir şey söyleyemez.
- I didn't say I couldn't pull it off.
- Yapamam demedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]