I couldn't say anything traduction Turc
129 traduction parallèle
I heard you calling, but I couldn't say anything.
Seslendiğini duydum ama bir şey söyleyemedim.
If you think I couldn't say anything about your neckties just ask Mr. vadas.
Eğer kravatınız hakkında hiçbir laf etmediğimi düşünüyorsanız sadece Bay Vadas'a sorun.
I couldn't think of anything original to say.
Söyleyecek orijinal bir şey bulamadım.
I couldn't say anything, I never knew how he'd take it
Elimizden bir şey gelmezdi. Bunu yapacağını bilemezdik.
- I couldn't think of anything to say.
Aklıma bir şey gelmiyor.
I couldn't say anything. He would have killed him.
Bu konudan bahsetseydim, onu öldürebilirdi.
Why couldn't I say anything, Fran?
Neden tek bir kelime edemedim Fran?
I couldn't say anything because that would be acting.
Bir şey söylemezdim çünkü bu rol yapmak olurdu.
- Legally, I couldn't say anything... - Sure.
- Yasal olarak bir şey diyemem...
If I live with you, they couldn't say anything.
Seninle yaşarsam, hiçbir şey diyemezler.
Since I was only a kid, I couldn't say anything.
Çocuk olduğum için hiçbir şey diyemiyordum.
When you did come, I was so happy I couldn't say anything.
Eve geldiğinde o kadar mutlu olurdum ki sanki dilim tutulurdu.
I couldn't say anything. I had no words.
Hiçbir şey diyemezdim, Söyleyecek tek bir lafım yoktu.
That's why I couldn't say anything just now, but I gave it to the Major last night...
Bu yüzden birşey diyemedim... dün akşam Binbaşı'ya vermiştim...
I don't want to say anything until he does, except that I don't think there's an emotion that you're having I couldn't validate.
O bir şey söyleyene kadar bir şey demek istemiyorum ancak anlayamayacağım bir duygu yaşadığını sanmıyorum.
Hell, I couldn't say anything.
Kahrolası, hiçbir şey diyemedim.
I was so scared that I couldn't say anything about... what I saw, or why I screamed.
O kadar korkmuştum ki, gördüklerim hakkında birşey veya neden bağırdığımı söyleyemedim.
I couldn't say anything.
Tek kelime edemiyordum.
I was so stunned when you introduced yourself... I couldn't say anything.
İsmini söylediğin zaman ne yapacağımı şaşırdım hiç bir şey söyleyemedim.
I couldn't think of anything to say.
Diyecek bir şey bulamadım.
Anyway... do you remember that you once asked me... to say something nice about my island... and I couldn't think of anything?
Neyse... Hatırlıyor musunuz bir keresinde bana adam ile ilgili güzel bir şey söyle demiştiniz ve ben bir şey diyememiştim?
You know, I couldn't think of anything clever to say then, but... last night, while I was lying in bed, I came up with a retort.
Biliyorsun, söylenecek akıllıca bir şey düşünemedim o zaman ama... dün akşam, yatağımda yatarken, aklıma bir yanıt geldi.
Look, I couldn't say anything.
Hiçbir şey söyliyemedim.
I couldn't say anything or even move.
Hiçbir şey söyleyemedim. Kımıldayamadım bile.
- I couldn't say anything to you earlier.
- Sana önceden söyleyemedim.
I couldn't say anything.
Hiçbirşey söyleyemedim.
Dad was so mad at me, I couldn't say anything.
Babam kızgındı. Bana kızgındı. Birşey diyemedim.
I'm sorry I couldn't say anything else at your trial, but... my children and family...
Seni ziyarete gelemediğim için üzgünüm. Çocukların sorunları... Sorun değil.
I couldn't think of anything else to say.
Söyleyebilecek başka bir şey bulamadım.
I couldn't say anything.
Hiçbir şey söyleyemedim.
I tried to get America involved and wrote to a lot of the senators and got a lot of answers saying how concerned they were and all the reasons why they couldn't do anything.
Amerika'nın da katılmasını sağlamaya çalıştım ve çok sayıda senatöre yazdım. Aldığım pek çok yanıtta ne kadar endişeli oldukları ve neden bir şey yapamadıkları yazılmıştı.
Suddenly I realized I couldn't say anything except their names.
Birden isimlerinden başka bir şey söyleyemediğimi fark ettim.
Marcus was clearly screwed up about it and unfortunately I couldn't think of anything to say that'd be of any value.
Marcus'un üzüldüğü belliydi... ve ne yazık ki işe yarayacak bir şey söylemeyi akıl edememiştim.
- I couldn't get her to say anything.
Onu konuşturamadım.
What if I fused his vocal cords together. Then he couldn't say anything.
Ses tellerini birbirine bağlarsam kimseye bir şey söyleyemez.
I couldn't say anything before because the other two are not in the organisation.
Daha önce birşey söyleyemedim, çünkü diğer ikisi organizasyonun içinden değillerdi.
( Clears Throat ) Well... she wanted me to say something to make her feel better, and I couldn't think of anything.
Benden onu daha iyi hissettirecek bir şeyler söylememi istedi ama ben hiçbir şey düşünemedim.
But who's to say by tomorrow, you and me couldn't... and I'm not coming on to you or anything... but who's to say we couldn't be head-over-heels?
Ama kim aksini iddia edebilir ki yarın sen ve ben... bu arada sana sarkıyor falan değilim... ama, seninle yarın çılgınca aşık olamayacağımızı kim söyleyebilir?
I didn't want to say anything when you said you couldn't remember.
Hatırlamadığını söylediğinde bir şey söylemek istemedim.
I couldn't say anything because...
Hiçbir şey söyleyemedim, çünkü...
Even when I heard that Hee-chul was seeing his classmate, I couldn't say anything, knowing I couldn't compete.
Hee-chul'un sınıfından bir kızla çıktığını duyunca hiçbir şey yapamadım.
I couldn't say anything.
Hiçbir şey söyleyemiyordum.
But I couldn't say anything... or I'd land back in jail as the only suspect.
Ama ne olduğunu söyleyemedim yoksa tek şüpheli olarak parmaklıkların arasında kalacaktım.
I couldn't even say anything.
Çünkü öyleyim.
I couldn't say anything in front of those Agents.
Ajanların önünde hiçbir şey söyleyemem.
I couldn't bring myself to say anything to his mother, either.
Shinsuke'nin annesine gerçeği söyleyemedim.
Well, I was really shy back then, so I always hung up before I couldn't say anything.
O zamanlar gerçekten utangaçtım. Bu yüzden hep bir şey söylemeden kapatırdım.
Ari, listen, I couldn't say anything, okay?
Ari, hiçbir şey söyleyemezdim tamam mı?
I couldn't think of anything witty to say.
- Aklıma bir şey gelmedi. - Zaten telefonla konuşuyor.
Yeah, I couldn't exactly say anything, could I?
Hiçbir şey belli edemezdim değil mi?
I couldn't possibly let you have him for anything less than, say, half ounce of grass, four cartons of smokes?
Onu sana vermem için, en az... on beş gram ot, dört karton cigara isterim.
i couldn't agree more 197
i couldn't find it 44
i couldn't find you 43
i couldn't resist 80
i couldn't hear you 49
i couldn't stop 53
i couldn't stand it 38
i couldn't help it 192
i couldn't agree with you more 58
i couldn't believe it 179
i couldn't find it 44
i couldn't find you 43
i couldn't resist 80
i couldn't hear you 49
i couldn't stop 53
i couldn't stand it 38
i couldn't help it 192
i couldn't agree with you more 58
i couldn't believe it 179
i couldn't 1105
i couldn't care less 79
i couldn't see 52
i couldn't bear it 35
i couldn't sleep last night 37
i couldn't be happier 41
i couldn't see it 17
i couldn't do it 229
i couldn't help myself 89
i couldn't sleep 359
i couldn't care less 79
i couldn't see 52
i couldn't bear it 35
i couldn't sleep last night 37
i couldn't be happier 41
i couldn't see it 17
i couldn't do it 229
i couldn't help myself 89
i couldn't sleep 359