I didn't ask you that traduction Turc
239 traduction parallèle
I didn't ask you. That's why we put in a little advertising
Bu yüzden sana sormadan ufak bir reklâm koyduk.
And may I ask, why didn't you do it that way for the audience?
Sorabilir miyim, niye seyircilere böyle yapmadın?
I didn't ask you to come along in the first place. Now that you're...
Gelmeni ben istemedim.
I didn't ask you that.
Sana bunu sormadım.
I didn't ask you that, Doctor.
Size bunu sormadım, Doktor.
I didn't ask you that.
Havayı sormadım.
I didn't ask you to stand in the middle of that automobile racetrack.
Otomobil yarış pistinin ortasında durmanı ben istemedim.
Do you resent our being here, or are you just disappointed that I didn't ask Kyle to turn back?
Burada oluşumuz hoşuna mı gitmedi, ya da Kyle'ye geri dönelim demediğim için hayal kırıklığına mı uğradın?
I didn't mean to ask you that.
Sana bunu sormamalıydım.
- He's not feeling too well, sir. - I didn't ask you that.
- Kendini pek iyi hissetmiyor, efendim.
- I didn't ask you that.
- Sormak istediğim bu değildi.
- Well, what bothers me is that I didn't demand to be taken off it or even ask to be taken off it, I just hinted, you know.
- Canımı sıkan şey alınmayı resmen talep etmedim teklif bile etmedim, Sadece hoşlanmadığımı söyledim.
I gather, then, that you didn't ask me here as a reporter?
Bunu muhabirlik için sormadın galiba değil mi?
I didn't ask you that.
Onu sormadım.
Didn't I ask you to fix that gate?
O kapıyı tamir etmeni söylememiş miydim?
I didn't ask you ifyou believe that ghosts are seen.
Size, hayaletleri gördüğüme inanıp inanmadığınızı sormadım.
I would've given a thousand rubles to have seen with my own eyes how you walked beside that man after he called you a murderer to your face and you didn't dare ask him anything.
Şu adam, yüzünüze karşı "Katil!" diye bağırdığı halde, kendisine hiçbir şey sormaya cesaret edemeden onunla nasıl birlikte yürüdüğünüzü kendi gözlerimle görebilmek için bin ruble verebilirdim!
I'm sorry I didn't guess that you'd suddenly done that after 12 years, dear.
Üzgünüm, 12 yıl sonra aniden böyle birşey yapacağını tahmin edemedim aşkım.
I didn't ask you that before.
Onu daha önce size sormamıştım.
I didn't ask you that
Sana onu sormadım.
That's not why I didn't ask you.
- Çağırmamamın sebebi o değildi.
What about that? I didn't even ask you for money, and I can't even pay my rent! What are you talking about?
Kiramı ödeyemediğim zamanlarda bile senden para istemedim!
I didn ´ t do that to you when I found out you were Love.
Ben, senin Aşk olduğunu öğrendiğimde, böyle yapmamıştım.
Now, even you being a disgrace and all, I'd be less than a man if I didn't warn you that there's an art to making love and you don't even have a paintbrush.
Şimdi, bir utanç içindesin, seni aşk sanatı hakkında bir fırçan olmamasına rağmen insan gibi uyardım.
I didn't ask you to do that.
Bunu yapmanı istememiştim.
I'd say the wind's definitely blowing in our direction. I didn't ask you that.
Her şey istediğimiz gibi gidiyor.
I didn't ask you that.
Sana bunu sormadım ki.
Why? All right, I didn't expect you to ask me that.
Tamam, bunu sormanı beklemiyordum.
Michael, I didn't ask you to do that.
- Michael senden bunu yapmanı istemedim.
- Michael, I didn't ask you to do that.
- Michael senden bunu yapmanı istemedim.
Before the memories come flooding back to you... I should tell you we had a romance that didn't have a happy ending.
Anılarınız aklınıza gelmeden önce size sonu iyi bitmeyen bir aşk macerası yaşadığımızı söylemem gerek.
I was afraid I was gonna have to ask you for this. And then you'd say you... didn't have it, and... well..., you know how that goes.
Ben de sana bunu soracaktım ve sen de onun sende olmadığını ve onun nasıl buraya geldiğini bilmediğini söyleyecektin.
- I didn't ask you to do that.
- Bunu yapmanı istemedim.
Hi, Bryan Trenberth, I don't care if you like me or not... but we didn't bring a snack this week'cause my wife is as busy as hell... and she brought a perfectly fine snack last week... and if it's not on your stupid list... 'I'm sorry, but that's your problem.'
Merhaba, Bryan Trenberth, beni sevip sevmemen umrumda değil... ancak bu hafta atıştırmalık bir şeyler getirmedik çünkü eşimin işi başından aşkın... ve geçen hafta gayet güzel şeyler getirmişti... ve eğer bunlar senin listende yoksa... üzgünüm, fakat bu senin sorunun.
But just look at it this way, I didn't ask anyone else... on the chance that I'd come here tonight and you'd say yes.
Ama bir de şu yönden bak, bu gece buraya gelip... senin evet demen için ümitlendiğimden dolayı başka kimseyi davet etmedim.
I'm going to pretend you didn't just ask me that.
Bana bunu sormamışsın gibi davranacağım.
- I didn't ask you to that.
Sana sormadım.
I didn't ask you that.
Bunu sormamıştım.
No, I would never ask for a grade that you didn't think was fair.
Hayır, uygun görmediğiniz bir notu isteyecek değilim.
I didn't ask you to do that.
boyle birsey istemiyorum!
I didn't ask you to check on that.
Konuş demedim ki.
Of course, it didn't help matters much that you've hardly changed a bit, and I wanted to ask you out and I-I lost my nerve.
Elbette senin az da olsa değişmiş olman buna pek yardımcı olmadı. Ve ben sana çıkma teklif etmek istedim fakat cesaretimi kaybettim.
I said I'm sorry that I didn't tell you I was building a new tunnel, that I didn't ask you to escape with me.
Sana, yeni bir... tünel kazdığımı söylemediğim için, benimle beraber gel demediğim için üzgün olduğumu söyledim.
I'm pissed off that you didn't ask me to go with you.
Beni de yanına çağırmadığın için sinirlendim.
I assumed even though I didn't know then, that when you guys got together at the end of senior year, I always assumed that was like some kind of... you know, long-awaited love affair that was bound to happen.
Zaten daha sonra anlayacaktım ama... son sınıfta çıkmaya başladığınızda... bunun uzun zamandır olması beklenen bir... aşk ilişkisi olduğunu hissetmiştim.
I didn't invite you here to declare my love! It's better than that.
Aşkımı ilan etmek için çağırmadım, merak etme!
Pace, I didn't ask him to, if that's what you mean.
Pace, ondan bunu istemedim. Eğer sorduğun buysa...
I once asked you to choose between love and friendship I didn't know I'm such a good friend of yours... that you sacrificed your love for the sake of my friendship
Hatırlıyor musun? Dostluk ve aşk arasında bir seçim yapmanı istemiştim. O zaman senin dostun olduğunu bilmiyordum.
You want me to ask Grandma for the name of a man that I didn't meet at a function that I didn't attend? I'll share my lottery winnings with you.
- Büyük annemden hiç katılmadığım bir etkinlikte, hiç tanışmadığım bir adamın ismini mi isteyeyim?
- I didn't ask you to do that.
- Ama bunu yapmanı istemedim.
You don't mind that I didn't ask you?
Sana sormadım diye kızmadın umarım.