English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I have to go out

I have to go out traduction Turc

1,125 traduction parallèle
I have to go out for a few hours.
Birkaç saatliğine çıkmam gerek.
The thing is, your father and I have to go out of town for it.
Bunun için babanızla benim şehir dışına çıkmamız gerekiyor.
Listen, Marce, Al and I have to go out of town to a wedding next week.
Dinle Marcie haftaya Al ve ben bir düğün için şehir dışına gitmeliyiz.
I have to go out of town for a few days.
Birkaç günlüğüne bir yere gidiyorum.
I have to go out for a while.
Biraz dışarı çıkmam gerek.
I have to go out for a while.
Bir süre için dışarı çıkmalıyım.
I have to go out.
Çıkmak zorundayım.
I have to go out now for a few minutes to deliver some books.
Bir kaç dakikalığına bir yere gidip kitap teslim etmem gerekiyor.
I have to go out to Palmdale.
Palmdale'e gitmem lazım.
I have to go out.
Çıkmalıyım.
I have to go out there anyway.
Ayrıca dışarı çıkmam gerekiyor. Hemen geri geleceğim.
But I have to go out first for a little while, okay?
Önce bir süreliğine dışarı çıkmalıyım, tamam mı?
I have to go out for a little while.
Benim biraz dışarı çıkmam lazım.
How many times do I have to go out with her before I get a massage?
Bana masaj yapması için onunla daha kaç kez çıkmalıyım?
Now I have to go there and check out his story.
Şimdi oraya gitmeli ve David'in hikayesini kontrol etmeliyim.
Am I happy to have head lice and make out with old ladies? Go home and get some sleep.
ben yaşlı bayanla çıktığım için mutluyum eve git ve uyu biraz.
I must have the time to go out and change my clothes.
Dışarı çıkıp üzerimi değiştirecek kadar zamana ihtiyacım var.
I was just using your powder room and I decided not to disturb you, so I was gonna go out the back door, but I must have touched something'.
Tuvaletini kullanıyordum ve seni rahatsız etmek istemedim arka kapıdan çıkacaktım ama bir yerlere dokunmuş olmalıyım.
i'm afraid i just have to go out there... and tell her this has been a big mistake.
Korkarım oraya gideceğim... Ve büyük bir hata olduğunu söyleyeceğim.
now, you can go and tell les and bobby and charlie that i threw you out, but i ain't going to have you going to work eating cafe breakfasts. here.
Şimdi gidip Les, Boby ve Charlie'ye seni evden kovduğumu söyleyebilirsin, ama işe gidip, kahvaltını kafe'lerde yemene izin vermeyeceğim. İşte.
good. you're finally catching on. now, now let me out. i have to go.
Um, uh, yatağıma geri dönüyorum... ve salyamı akıtmaya.
I have to stay with Bud, so you can go out with those creepy, boring people that live next door?
Ben Bud'la evde kalacağım, siz de böylece yan taraftaki huysuz, sıkıcı insanlarla dışarı çıkacaksınız.
" Actually, I'm writing because I have to, or go out of my mind.
"Aslında, yazıyorum çünkü yazmak zorundayım yoksa aklımı kaçıracağım."
I wouldn't have asked you out if I didn't want to go.
Seninle çıkmak istemeseydim sormazdım.
I'm going to go out, pump some iron, toss a football, let the girls see what they can't have.
Dışarı çıkıp, kas çalışacağım top oynayıp kızlara sahip olamadıklarını göstereceğim.
You and I have to go get it right now. You and I have to go before the police find out where it is.
Polis bulmadan önce yerini değiştirmemiz gerekiyor.
I can't go out again for a while, so you'll just have to hang in there.
Bir müddet dışarı çıkamayacağım, idare et.
"I love you", "Don't go in there", "Get out", "You have no right to say that",
"Seni seviyorum", "Oraya gitme", "Çık dışarı", "Böyle konuşma."
I'm just going to have to sit this one out on the touchline with the half-time oranges and the fat wheezy boys with a note from matron while you young bloods link arms and go together for the glorious final scrum-down!
Siz genç delikanlılar, kolkola girip, muhteşem son darbe için ilerlerken, ben ise, burada cephe gerisinde yarı olgunlaşmış portakallar ile ana kuzusu, şişman ve hırıltılı çocuklarla oturmak zorunda kalacağım.
Fortunately, I have Al as my chaperone... to help me figure out what time I'm in and when it's time to go.
Allahtan, Al, bir refakatçi gibi bana hangi zamanda olduğumu ve ne zaman gideceğimi anlamamda yardımcı oluyor.
You look out of it. I wish you didn't have to go.
- Kendine dikkat et.
There is something out there and if I have the courage to go through with this what a story it'll make.
Orada bir şey var... ve sonuna kadar gidebilecek cesareti bulursam... ne hikaye olur ama.
I don't, I don't have enough money to go out.
Ama çıkmak için yeterince param yok.
I suppose you'll have to go down and find out.
Sanırım aşağıya inip ne olduğunu bulmalısın.
- I have to go out. - I'll come, too.
- Dışarı çıkmam gerekiyor.
At night, I like to relax, go out, have fun, you know.
Akşamları rahatlamak istiyorum. Dışarı çıkıp, eğlenmek.
I sure as hell didn't have to come out here, and now I don't have to go in.
Şimdi de inmek zorunda değilim.
And I would have loved to go out west... but mother wants me back.
Ve batıya gitmek için ölüp bitiyordum ama annem geri dönmemi istedi.
I don't wanna have to go out.
Dışarı çıkmak istemiyorum.
Before I go, you're gonna have to fill out a statement of charges... for the jeep, radio and phones.
Gitmeden önce jip, telsiz ve telefon için zayiat formunu doldurman gerekiyor.
But, I can't go out on a date because you have to be with me every minute.
Ama kimseyle buluşamam çünkü sen her an benimle bulunmak durumundasın.
To tell you the truth, Mr. Melonchek, I'm about out of money and I'm gonna have to go back to Minneapolis.
İşin aslı Bay Melonchek, param bitiyor ve Minneapolis'e dönmeliyim.
If I find out whose fucking cousin you are, I'm gonna go to him and figure out a way to have your ass- - fuck you!
Eğer kimin kuzeni olduğunu bir bulursam, gidip ona atalarının nasıl bir bok yediğini anlatacağım... cehenneme git!
We didn't have the indian guides, but I used to go out riding with him a lot.
Bizim kızılderili rehberlerimiz yoktu ama onunla sık sık at sürmeye giderdim.
I'd always have someone to go out with.
Benim de daima çıkacağım birisi olur.
I must get out of the plane, go to a nearby farmhouse, have a Dr. Pepper, and call the police.
Uçaktan çıkıp, en yakın çiftlik evine gidip, biraz karın doyurup, polisi aramam lazım.
I asked her if she wanted to go out to dinner and she said, "No, maybe we could have lunch."
Akşam yemeğe gidelim mi diye sorduğumda bana, "hayır, belki öğle yemeği yeriz", dedi.
So I want you to remember... some inspiring things... that someone else may have told you... in the course of your lives... and go out there and win.
Şimdi şunu unutmamanızı istiyorum ki..... ilham verici bazı şeyler bize başkaları tarafından söylenebilir ve hayatımıza yol çizer şimdi çıkın oraya ve kazanın.
I have to find out. I have to go in.
Ne olduğunu anlamak için içeriye giriyorum.
I'm gonna go out there and ask Peg if I never have to sleep with her again.
Dışarı çıkıp, Peg'e onunla bir daha asla yatmak zorunda olup olmadığımı soracağım.
I'm going to have to go to Dan Ashland on Monday to get you out of it.
Ne oldu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]