I just want to die traduction Turc
185 traduction parallèle
- I just want to die.
- Ölmek istiyorum. - Ne?
I just want to die!
Ölmek istiyorum!
I just want to die!
Sadece ölmek istiyorum.
I just want to die!
Ölmek istiyorum.
I just want to die peacefully like, with no pain.
Oracıkta huzur içinde ölmek istiyorum acı çekmeden.
I just want to die
Ben sadece ölmek istiyorum.
I just want to die.
Oh, artık ölmek istiyorum.
i just want to die.
Ben sadece ölmek istiyorum.
tall, intense eyes, so incredibly gorgeous I just want to die... and he likes me!
Jimmy. Uzun ve iri yapılı. Öyle harika ki ölmek istiyorum.
I just want to die!
Sadece ölmek istiyorum!
I just want to die.
Tek istediğim ölmek.
I just want to die.
Sadece ölmek istedim.
I just want to die.
Sadece ölmek istiyorum.
Please, I just want to die.
Lütfen, ölmek istiyorum.
I just want to die.
Ölmek istiyorum.
I just want to die in peace.
Sadece huzur içinde ölmek istiyorum.
Now I just want to die!
Şimdi sadece ölmek istiyorum.
I just want to die doing something fun.
Sadece ölmeden önce biraz eğlenmek istiyorum.
I just want to die...
Ölmek istiyorum...
I just want to die with a little dignity.
Başım dik ölmek istiyorum.
I just want to die. I want to die.
- ben de ölmek istiyorum.
I just want to die.
Bundan sıkıldım
I don't want to die just yet.
Bu şekilde ölmek istemiyorum!
I just... want to shine brightly and be popular only amongst the ghosts. But when I'm with you... I feel like I'm an unlucky sun who makes people die... and it makes me fear and hate myself.
Sadece hayaletler arasında popüler olan parlak bir güneş olmak istiyorum ama sana baktığımda kendimi insanları öldüren kara bir güneş gibi hissediyorum.
I understood that God didn't want me to die without knowing something of this risk. Just enough for my sacrifice to be complete when it's time came.
Tanrı'nın bu tehlike hakkında bir şeyler öğrenmeden zamanı geldiğinde, çilemi olunduruncaya kadar... ölmeme izin vermeyeceğini seziyordum.
Before I die, I want to live just one day like you do.
Ölmeden önce, bir gün olsun senin gibi yaşamak istiyorum.
I just realized, if I want to know that number I'm gonna have to watch Laura die again.
Plakayı öğrenmek için tekrar Laura'nın ölümünü görmem gerektiğini fark ettim.
I just want to make sure they all die, son.
Sadece hepsinin öleceğinden emin olmak istiyorum oğlum.
Maybe I just don't want to die here.
Belki de sadece burada ölmek istemiyorumdur.
I just want you to know... no matter what you do, you're gonna die just like everybody else.
Bilmeni isterim ki yaptıkların önemli değil, herkes gibi sen de öleceksin.
Of course I wouldn't want nice little boy like that to die, but if we just couldn't help it, like you say, it'd sure turn out nice for us.
Ama dediğin gibi elimizden bir şey yoksa bizim için iyi de olabilir.
I just don't want to die a virgin.
Sadece bakir olarak ölmek istemiyorum.
Sammy, when I die, I want to come back just like you.
Sammy, öldüğümde, senin gibi biri olarak geri dönmek isterim.
- I just don't want to die.
- Ben ölmek istemiyorum.
And I want to try and find them really see them, just once before I die be special one more time.
Onları bulmaya çalışmak ölmeden önce bir kez olsun kendi gözlerimle görmek yine özel biri olmak istiyorum.
I'm not afraid to fight. I just don't want to die.
Savaşmaktan korktuğum falan yok, sadece ölmek istemiyorum.
I just can't accept it. I don't want you to die.
Sadece ölüyor olmanı kabullenemiyorum.
- I want to diieee.... oh, please, just let me die...
- Ölmek istiyorum. Lütfen bırak da öleyim.
I want to die at the end of the day, in the high seas, with my face towards the sky when it seems like agony is just a dream and the soul, a bird ascending in flight.
Günün sonunda, ıstırabın bir hayal,... ruhun kanatlanıp uçan bir kuş olduğu vakit,... açık denizde,... yüzüm gökyüzüne dönük olarak ölmek isterim.
I just can't believe that you want to die.
Benim inanamadığım şey ise senin ölmek istiyor olman.
I just don't want him to die.
Onun ölmesini istemiyorum.
Well, if--you know, I just--I just, uh, want to make sure he's not gonna die, you know, or anything,
Eğer... ben sadece... sadece, uh... ölmeyeceğine emin olmak istiyorum... ya da başka bir şey.
I just didn't want to die in that cage.
Sadece o kafeste ölmek istemedim.
I just don't want to die on it.
Ama içinde ölmek istemiyorum.
I didn't want him to die. I just wanted him all to myself.
Sadece tüm benliğiyle benim olsun istedim.
You just want to listen to me'cause if the man doesn't die whose face I just broke, he's gonna go to New York City and tell Brom Garret's people it breaks his heart to say so,
Çünkü eğer suratını dağıttığım... adam ölmezse... Beni dinle. New York'a gidecek... ve Brom Garret'ın akrabalarına, çok üzgün olduğunu... ama oğullarını kızının öldürttüğünü söyleyecek.
I just don't want to die with any regrets.
Her hangi bir pişmanlıkla ölmek istemiyorum.
I just think about living. I want to live, as opposed to I don't want to die.
Ölmek istememeye karşılık yaşamak istiyorum.
Before I die, just once, I want to hear a woman say she loves me, OK?
Ölmeden önce, bir kez olsun bir kadının beni sevdiğini söylediğini duymak istiyorum.
You want to die, you can do it just as easily inside an M.R.I. machine.
Ölmek istiyorsan, bunu MR cihazının içinde de yapabilirsin.
I was just assuming you didn't want to die.
Sadece ölmek istemezsiniz diye düşünmüştüm.