I know you can do this traduction Turc
643 traduction parallèle
I know you can do this.
Bunu yapabileceğini biliyorum.
You know, I can't do this.
Biliyorsun, bunu yapamam.
And do you know I can divorce you for this?
Bunun için seni boşayabileceğimi biliyor musun?
Do you know, we had almost forgotten what peace was until you came into this house. I can't tell you how much it means to me.
Biliyor musunuz siz gelene dek bu evde bir sessizlik vardı.Bunun ne anlama geldiğini size tarif edemem.
I'll have your badge for this, Warren! You know I can do it.
Bunun için rozetini alacağım, Warren!
No, I say you don't know what this kind of thing can do to you, if you go too far.
Ben sadece fazla ileri gidilirse bunun neye yol açabileceği bilinmez diyorum.
I'm sorry I won't be able to do this work for you anymore. But I know someone who can.
Üzgünüm ama bu işi yapamam ancak yapacak birilerini biliyorum.
-'I can do this. You know I can.'
- Bunu yapabilirim, biliyorsun yapabilirim.
I don't know about your tramp, but you can't do this to Mr. Ogata.
Serseriliklerini bilemem, ama Bay Ogata'ya yapamazsın bunu.
Do you know what I can do with this much money?
Bu kadar çok parayla neler yapabilirim biliyormusun?
This, you know I can do.
Bunu yapabileceğimi biliyorsun.
Look, I know what I said out there, but I can't let you do this alone.
Daha önce dediklerime bakma. Seni yalnız bırakamam.
If there's anything I can do for you, just let me know, sir, because it's an honor to have you in this house.
Sizin için yapabileceğim... Bir şey varsa söylemeniz yeterli. Sizi bu evde ağırlamak bir onur,
This game is for fat old spastic people that don't know any better I can't do any damn thing. Because you're losing now.
Çünkü şu an kaybediyorsun.
You can't do this to me. You don't know what I've been through today.
Bugün neler çektiğimi bilmiyorsun.
Make no mistake about this, you can count on this. And I know this for a fact. The Japs do not surrender and they don't take prisoners.
Şunu aklınıza iyi sokun : Japonlar teslim olmazlar ve teslim de almazlar.
I know I don't have much influence with you anymore since you got a girlfriend. But damn it, Philo, you can't do this!
Bak, bir kız arkadaşın olduğundan beri üzerinde etkim olmadığını biliyorum.
I mean, this is small-time compared to what you can do with your you-know-what.
Demek istediğim az zamanda neler yapabildiğin senin bilirsin işte.
You know, uh, I think I can do this.
Biliyor musun bunu yapabileceğimi düşünüyorum.
Listen, Mac, you know there is no way the Foundation can get involved in this, but if there's anything that I can do unofficially, call me, will you?
Beni dinle Mac örğütün bununla ilğilenmesi imkansız biliyorsun ama benim gayri resmi olarak yapabileceğim bir şey varsa Iütfen beni ara?
I don't know what you're gonna do, but, uh, how can this be love?
Ne yapacağını bilmiyorum ama bu nasıl aşk olabilir?
Sure I do, but you know, you can't take this thing for granted.
- Elbette, buluyorum.
You can do something about this, I know exactly what you're going through.
- Bunun üstesinden gelebilirsin, ne durumda olduğunu gayet iyi biliyorum.
You can behave like this with your priests. But I know what to do.
Rahiplere böyle davranamazsın ama ben yapacağımı biliyorum.
You know I can't watch you do this.
Sanırım seni izleyemeyeceğim.
I know this is frustrating for you, but you can do it.
Biliyorum sana sinir bozucu geliyor ama yapabilirsin.
If you can't play this role, how do I know you can act?
Eğer bunu yapamıyorsan senin bir aktör olup olamayacağını nasıl bilebilirim?
If you can't play this role how do I know you can act?
Bu rolü oynayamazsan, rol yapabileceğini nereden bileceğim?
You know, I feel better already. I think I can do this.
Şimdiden iyi hissediyorum Sanırım bunu yapabilirim.
I know this is kind of a strange question, but who do you know that can get me an electron microscope?
Bunun tuhaf bir soru olduğunu biliyorum, fakat tanıdığın kim bana bir elektron mikroskopu verir?
Do you know what sort of club this is? He's a comedian. Well, I can see it's not a fucking ballroom dancing club!
Çay partileri için olmadığı belli.
You know, I feel that if I know you'll be there with me, I can do this thing right.
Aslında, senin orada, benimle olduğunu bilirsem, bunu doğru yapabilirim.
Look, Ann, I don't know what you talkin'about, but you can't do this tonight, not tonight.
Bak, Ann! Neden bahsettiğini bilmiyorum ama bu gece olmaz.
I know we've had our disagreements but can you do this one last thing for me?
Anlaşamadığımız konular var... ama benim için bu son işi de yapar mısın?
You know, I can't do this. This is
Aslında bunu yapamam.
I don't know how you can do it, bring another being into this world... this rotten world...
Bu önemli. Bunu nasıl yapabilirsin bilmiyorum, bu kokuşmuş dünyaya... bir canlı daha getirmek.
Father, I can't let you do this. Not when you know he's innocent.
Baba, onun suçsuz olduğunu biliyorsun, bunu yapmana izin veremem.
If this Jake Jarmel book does, you know, what I think it's gonna do if I can get this whole thing off the ground, then I think I'll have something for you.
Jake Jarmel'in kitabı iyi iş yaparsa ; ki bence yapacak, bu işin altından kalkabilirsek sana da iş verebilirim.
Val, I want you to know how... happy I am that I can do this for you.
Val, ne kadar mutlu olduğumu bilmeni isterim Senin için bunu yapacağım.
- You know what I can do with this?
- Bunu nasıl düzeltebileceğimi biliyor musun?
- You know what I can do with this?
- Bu şeyi nasıl tamir edebileceğimi biliyor musun?
'Cause you know I can do this, right?
Bunu başaracağımı biliyorsun, değil mi?
I can't do this now, and you gotta know that.
Artık yapamam, bilmeniz gerek.
I know that you can do this.
bunu yapabilecegini biliyorum.
Oh, Jerry, I don't know how you can do this.
Oh, Jerry, bunu nasıl yaptın inanamıyorum.
You know what? I can't do this.
Biliyor musun, bunu yapamayacağım.
She's nuts. Regardless to this problem, let me know if there is anything I can do for you.
Bu önemli bir sorun değil, yapabileceğim başka bir şey varsa söyleyin.
I don't know what to do! I am sorry I can't talk to you about this.
- Çünkü ne yapacağımı bilmiyorum
You know, maybe this, uh... this doctor... if he... if he... If he can do even half of what he says he can do, maybe it'll work, I don't know.
Biliyorsun, belkide bu doktor- - eğer- - söylediklerinin yarısını bile yapabiliyorsa, belki işe yarayabilir, bilemiyorum.
You know something? I can't do this pro bono work anymore.
Bu işi daha fazla yapamayacağım.
I don't know how much longer I can take this. But you do look good in mud.
Johnny konusunu tartışmayı düşünmüyorum ama çamur içinde güzel görünüyorsun.