I left you a message traduction Turc
199 traduction parallèle
Well, I mean, if one of your close friends had a baby and I left you a message about it, I would use an exclamation point.
Senin bir arkadaşının bebeği olsaydı ve mesajı ben alsaydım, ünlem kullanırdım.
I left you a message!
Mesaj bıraktım!
Look, I left you a message.
Bak, sana bir mesaj bıraktım.
So I left you a message on the machine at home.
Ben de evdeki telesekretere not bırakmıştım.
I left you a message about the Sports Medicine dinner.
Spor Tıbbı yemeği için sana mesaj bırakmıştım.
I left you a message at the motel.
Sana otel de bir mesaj birakmistim.
In case something happens to me, I left you a message in the system.
Bana bir şey olursa diye, sana sistemde bir mesaj bıraktım.
I left you a message.
Size mesaj bırakmıştım.
I left you a message.
- O da. Sana mesaj bırakmıştım.
Detective Crowley got shot. I left you a message.
- Sana mesaj bıraktım.
I left you a message at that house, a message you should have been able to find.
O evde sana bir mesaj bıraktım bulmuş olmak zorunda olduğun bir mesaj. Mesaj mı?
The mail? Yeah. I left you a message earlier today.
Evet, sana öğlen saatlerinde mesaj bırakmıştım.
- I left you a message.
- Size mesaj bırakmıştım!
I left you a message at home, too.
Eve de mesaj bıraktım.
I left you a message.
Mesaj bıraktım ya. Birlikte balina seyretmeye gidiyoruz diye.
I left you a message two days ago.
- Sana iki gün önce mesaj bıraktım.
- I left you a message.
- Sana mesaj bıraktım.
About the interview, I left you a message.
Sana sorgulama hakkında mesaj yollamıştım.
I left you a message.
Mesaj bıraktım sana.
- I left you a message.
- Sana mesaj bıraktığımda.
I LEFT YOU A MESSAGE ON YOUR CELL PHONE.
- Cep telefonuna mesaj bıraktım.
I promised to give you a message when I saw him on the night before he left England... a year ago.
Bir yıl önce, kendisi İngiltere'den ayrılmadan, sana bir mesaj ileteceğime... Harry'e söz vermiştim. Bir yıl önce mi?
Darling, I just got back from Nassau yesterday and I've been trying to reach you. I left a message.
Sevgilim, Nassau'dan daha dün döndüm bir türlü sana ulaşmayı başaramadım.
I told you, she just left a message.
Söyledim ya, sadece bir mesaj bırakmış.
Yeah, I left a message for you this morning.
Evet. Bu sabah size bir mesaj bıraktım, aldınız mı?
I left a message for you.
Sana bir mesaj bırakmıştım.
I left a message at your office. I thought I might catch you here....
Bu Mesajı Ofisine Bıraktım, Beni Bulabilirsin Diye..
I thought you'd call me yesterday. I left a message at your flat.
Beni dün ararsın sanmıştım, evine mesaj bıraktım.
I could have nothing to say for a year, then have an urgent message, and you might have just left.
Anneni görmek isterim, ona öğütte bulunabilirim. Bunun olanaklı olduğunu sanmıyorum.
We left a message, but I figured you'd probably see him first.
Mesaj bıraktık, ama herhalde onu ilk sen görürsün.
You see, I left a message on her machine saying how upset you were and it might be fun if she could join us on the cruise.
Telesekreterine bir mesaj bıraktım. Senin çok üzüldüğünü söyledim. Ve burada bize katılmasını istedim.
I left you a message.
Sana mesaj bıraktım.
You know, I just... I just left a message on your machine saying I wanted to move back in.
Bilirsin, ben sadece... geriye dönmek istediğimi söylemek için, sana mesaj bıraktım.
- I just left you a message. - No, no.
- Sana az önce mesaj bıraktım.
I listened to the message you left about your friends.
Ajan Mulder'a bıraktığınız mesajı dinledim. Dostlarınızla ilgili olanı.
I called you last night. I left a message on Jody's machine.
Dün gece seni aradım, Jody'nin telesekreterine mesaj bıraktım.
I forgot to tell you that your mother phoned and left a message.
Ah, sana söylemeyi unuttum annen aradı ve mesaj bıraktı.
With that silly message. Um, not that I've any reason to suppose He has left you a message.
Gerçi bıraktı mı biImiyorum ama şu anda görüştüğüm her kadına bunu..
But that's okay because you left me a drunken message and if you hadn't, I would've gone back to L.A.
Ama sorun değil. Çünkü sen de bana sarhoşken bir mesaj bırakmıştın. Eğer bırakmasaydın Los Angeles'dan dönmez ve muhtemelen burada olmazdım.
Relax, I already left a message on your machine asking you out.
Rahat ol, telesekreterine çoktan çıkma teklifimi bıraktım.
- Oh, hey. - I just left you a message.
Sana az önce mesaj bıraktım.
I think they left you a message.
Galiba bir mesaj bıraktılar.
I didn't kill him. You left a threatening message on his answering machine.
Telesekreterine mesaj bırakıp savaş ilan etmişsin.
Hi. I just left you a message.
Size mesaj bıraktım.
I left a message on Hailey's cell, inviting you guys, but I never heard back.
Hailey'in telefonuna sizi de davet eden bir mesaj bıraktım. Ama geri ramadı
I told you this week, and I know Dad left you a message.
Sana bu hafta söyledim, ve biliyorum babam sana mesaj bıraktı.
I rescheduled with you- - you left a message telling me when you would be available!
Sana tekrar bir saat verdim. Sana... Ne zaman müsait olacağınızı söyleyen bir mesaj bırakmışsınız.
After you left, I went to the pay phone to call the church hoping I was wrong, that there'd be a message from her.
Siz gittikten sonra, yanıldığımı ve ondan bir mesaj olduğunu umarak kiliseyi aramak için telefon kulübesine gittim.
I left a message on your machine... see if you wanted a lift to tomorrow's nooner.
Telesekreterine mesaj bıraktım. Yarın akşam toplantıya gelebilirsin.
Because I left a message for you.
Çünkü sana mesaj bırakmıştım.
When I left that message, I was not aware you were a woman.
O mesajı bıraktığımda, bir kadın olduğunuzdan haberdar değildim.