I look forward to that traduction Turc
264 traduction parallèle
I look forward to that even more than the goddamned money!
Lanet paradan bile, daha çok bekledim!
- I look forward to that.
- Ne kadar iyi olur.
I look forward to that movie. A man's last movie.
Bu filmi dört gözle bekliyorum.
- I look forward to that time.
- O anı sabırsızlıkla bekliyorum.
"I look forward to that time more than I can say."
"İçimdeki o anın özlemini kelimelere dökemiyorum."
Admiral, I look forward to that.
Amiral, ben de bunu bekliyorum.
I look forward to that day with great anticipation.
O günü büyük bir heyecanla bekliyorum.
- I look forward to that.
- Memnun olurum.
I look forward to that with Kate and Tess when that'll be a very important thing.
Kate ve Tess'le bunun... ... önemli olacağı zamanı bekliyoruz.
I look forward to that.
Dört gözle bekleyeceğim.
You may inform the führer that I look forward to answering these charges in court.
Führer'e bu vatana ihanet suçlamalarına mahkemede cevap vermeyi çok arzuladığımı söyle. Siz...
I said, you may inform the führer that I look forward... to answering the charges in court.
Sana söylüyorum... Führer'e bu vatana ihanet suçlamalarına mahkemede cevap vermeyi çok arzuladığımı söyle.
It's just that I always look forward to success.
Sadece, ben başarı için ileriyi görürüm.
IS TO LOOK FORWARD TO THINGS TOO MUCH. WHAT I'M GETTING AT, MR. TEMPLE, IS THAT OFTEN
Maalesef yaşlandıkça akıllanmıyoruz.
Well, I have all that to look forward to.
Bunların hepsini dört gözle bekledim.
I look forward all day to that bath.
Koca gün, bir ara yıkanırım.
That's the best thing I've got to look forward to!
Dört gözle bekledigim sey bu!
I look forward to all three years that meeting.
O toplantıyı üç yıl boyunca bekliyorum.
With hopefulness in my heart, I told you then... that with Lucifer`s aid we might look forward to a more succulent occasion.
Kalbimde yanan umutla, o zaman size demiştim ki İblis'in de yardımıyla daha iyi yerlere geleceğiz.
Fine. I'll look forward to that.
- Heyecanla bekliyorum.
The time has come that I know you look forward to every Christmas Eve, when I ask you to drink to the health and long life of my uncle Ebenezer!
Her Noel gecesi iple çektiğiniz zaman geldi çattı, amcam Ebenezer'in sağlığına içmenizi istediğim an!
I'll look forward to that.
Dört gözle bekleyeceğim.
Twice a month of an evening, we settle down to do the accounts together... something which Dierdre - that's my wife - and I particularly look forward to on account of her feet.
Her ayın iki gecesinde, beraberce hesapların başına otururuz, ki bu hadise, karım Dierdre'nin ve benim kendisinin ayakları sebebiyle dört gözle beklediğimiz bir durumdur.
I hear Xue Niang was promised to her cousin as a child. Now that her cousin's here... We look forward to attending the wedding banquet.
Xue Niang, kuzeniyle beşik kermesi diye duymuştum madem kuzeni buradaymış.... artık sazlı sözlü bir düğün yaparsınız!
That's something else I have to look forward to.
Artık bu işi de merak ederim ne olacak diye.
The Earl is anxious his grandson should look forward with some pleasure to his future life in England. And said that if he would expressed any wishes, I should gratify them.
Earl, torununun gelecekteki konumunu algılaması ve zevk alması açısından... dedi ki istediği bir şey varsa yerine getirilmeli
Uh look, I didn't mean to seem forward or out of place in that restaurant or anything.
Bak, o restoranda küstah görünmek ya da yersiz olmak istemedim.
I assure you that's not something I look forward to.
Bunu komik bir oyun sanıyorsun.
Tell him from me that I look forward to a new order.
Ona söyle, emirlerini dört gözle bekliyorum.
- I'll look forward to that.
- Dört gözle bekleyeceğim.
I get off at 10 : 00, and I'd love to see the view from your room. Well, we certainly can look forward to that.
Bir. "Mesaim onda bitiyor ve odandaki manzarayı görmeyi çok isterim."
Not a task that I look forward to.
Pek de yerine getirmeyi istediğim bir görev değil.
I shall look forward to that.
Sabırsızlıkla bekliyorum.
You are the only thing... in my miserable, shitty, little existence that I have to look forward to.
Şu sefil, lanet hayatımda dört gözle görmeyi beklediğim tek kişi sensin.
I'm not sure, but I look forward to running that theory by him.
Emin değilim ama bu teoriyi ona uygulamak için sabırsızlanıyorum.
- I'd have that to look forward to.
- Ne çok isterdim bunu.
In that case, I look forward to seeing him later, then.
O halde, sonra onu görmeye can atıyorum.
I so look forward to meeting him, that is if you can bear to share him.
Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum. Tabii eğer onu paylaşmaya katlanabilirseniz.
So that's what I have to look forward to?
Dört gözle yapmayı beklediğim şey bu mu yani?
And by the time I've dropped off my suitcase, we've exhausted all conversation, and that's when I realize I've got a whole week left with nothing to look forward to but Dad telling the story of how he once shared a cigar with Winston Churchill
Bavulumu açana kadar konuşacak konu tükeniyor. Ve o zaman fark ediyorum ki önümde bir hafta daha var. Ama benim hiçbir beklentim kalmamış
- That'd be great. I look forward to it.
- Harika olur, bekleyeceğim.
Thanks, butthis morning I was thinking... and I realized that I look forward to it all year.
Ama bu sabah düşünürken şunu anladım bütün yıl o günün gelmesini bekliyordum.
I think it's one of those things that we can kind of look forward to as protectors of the innocent.
Sanırım bu da dört gözle beklediğim Masumları koruma olaylarından biri.
I look forward to seeing your station - while it's still here, that is.
İstasyonunuz şimdilik ayaktayken istasyonu görmeyi çok isterim.
I liked having that to look forward to.
Onu sever, dört gözle beklerdim.
So I got that to look forward to.
Bunu sabırsızlıkla bekliyorum.
- I will look forward to that. - I will look forward to sending it.
- Ben de sabırsızlanıyorum.
I certainly look forward to that.
Bunun için sabırsızlanıyorum.
I think that I was so intent to look forward I didn't realize it was because I was afraid, in part, to look back.
Artık ileriye bakmam gerektiğini düşünüyordum bunu geçmişe bakmaktan korktuğum için yaptığımı farkedememiştim.
This is a victory for the mentally ill... and before Emil is taken on the boat... to the psychiatric ward at Rikers Island... it should be noted that what he did... he was forced to do... by Oleg Razgul, a dangerous and demented individual... who is at liberty right now... in the streets of New York, and both Emil and I... look forward to when he is brought to justice.
Bu, akli dengesi yerinde olmayanlar için bir zaferdir ve Emil tekneyle Rikers Adası'ndaki ruh sağlığı bölümüne götürülmeden önce yaptığı şeye şu anda New York sokaklarında özgürce dolaşan tehlikeli ve çılgın bir birey olan Oleg Razgul tarafından zorlandığına dikkat çekilmelidir ve Emil de ben de onun yargılanacağı günü sabırsızlıkla bekliyoruz.
'I hope that when the world ends, 'I can breathe a sigh of relief because there will be so much to look forward to.'
Umarım dünyanın sonu geldiğinde rahat bir nefes alabilirim çünkü geride özlenecek çok şey kalacak.