I meant to tell you traduction Turc
249 traduction parallèle
I meant to tell you about him last night, but I guess it slipped my mind.
Dün gece ondan söz edecektim, ama aklımdan çıkmış.
Doc, I meant to tell you.
Doktor, sana söylemeye çalıştım.
Last night I meant to tell you before you went out.
Dün gece gitmeden önce size söyleyecektim.
I meant to tell you.
Aslında söylemek niyetindeydim.
By the way, I meant to tell you there are trees here similar to elm.
Bu arada, şunu söylemeliyim ki burada karaağaca benzer ağaçlar var.
I meant to tell you that!
Sahibim değilsin! Sana bunu söylemek istiyordum!
I meant to tell you she's on this women's committee for the Parkman Centennial.
Söylemeyi unuttum. Kendisi şu an Parkman 100. Yıl Festivali kadınlar heyetinde.
I meant to tell you last night, but I couldn't.
Niyetim sana dün gece söylemekti ama yapamadım.
I meant to tell you I brought the translation of that German article.
Almanca çeviri işini aldığımı söylemeye çalışmıştım sana.
'Oh! Oh, um, I meant to tell you,'don't forget you can shower with it.
Size söylemek istediğim onunla duş yapabileceğinizi unutmamanız.
Oh, I meant to tell you.
Şey, Yüzbaşı bir sorun var galiba.
I meant to tell you.
Sana söyleyecektim.
- Oh, I meant to tell you...
- Bu arada söylemeliyim ki- -
I meant to tell you that... that I'm going with someone.
Aslında sana başka biriyle gittiğimi söyleyecektim ama...
Okay. Oh, I meant to tell you.
Peki, haber vereyim :
I meant to tell you...
Şunu demek istedim...
Hey, Doris, listen, I meant to tell you.
Dinle bak Doris, bir şey diyeceğim.
I meant to tell you about it but it slipped my mind.
Sana söyleyecektim ama aklımdan çıkıvermiş.
I meant to tell you. You are going to have a bigger part.
Daha büyük bir rol alacaksın.
I meant to tell you, I got a card from Gloria Pelizado today.
Sana söyleyeceğim bir şey var. Bugün Gloria Pelizado'dan bir kart aldım.
Gee, I meant to tell you to be careful before you slammed your hand on the alarm this morning.
Bu sabah alarma vurmadan önce sana bununu söylemeye niyet etmiştim
I meant to tell you.
Şunu söylemek istiyorum.
I meant to tell you eventually but I'd have to know you better because... Well, because I'd be so ashamed.
Yani eninde sonunda söylemeliyim ama seni daha iyi tanımam gerek çünkü... çünkü çok utanacağım.
- I'm sorry. I meant to tell you.
- Sana söyleyecektim.
- I meant to tell you.
- Sana söyleyecektim.
I'm so sorry, Monsieur Wayne, I meant to tell you earlier.
Çok üzgünüm Mösyö Wayne, daha önce söylemeliydim.
I meant to tell you several times, but I just couldn't.
Birkaç kere söylemeyi denedim ama yapamadım.
I meant to tell you, just...
Söylemek istedim, sadece...
I meant to tell you, your French has improved a lot.
Fransızcan oldukça ilerlemiş.
I don't know anything about his area. That's what I meant to tell you.
Ben bunu bilmiyorum söylemek istediğim buydu.
Mickey, I meant to tell you something since you been back.
Şimdi Mickey, geri döndüğünden beri söylemek istediğim bir şey var...
An ass. I meant to tell you...
Sana anlatacaktım.
I meant to tell you, and I wrote it all down on my hand.
Sana söyleyecektim, hatta elime de yazdım.
I meant to tell you -
Demek istediğim...
I meant to tell you. I wanted to when I came in.
İstediğimi kapıdan girerken hissettirmiştim.
Then this morning I.. That's why I wanted to stop. To tell you how much you meant to me and..
Bu sabah da, bunun için duralım istedim karşılaşmamızın ne kadar önemli olduğunu bana yalnız kaybettiklerimi değil başka şeyleri de düşündürdüğünü söyleyecektim.
Uh, before we say good-bye... - I'd like to tell you that your friendship has meant a great deal to me... and our evenings together, they've been wonderful.
Vedalaşmadan önce arkadaşlığının benim için çok şey ifade ettiğini ve birlikte geçirdiğimiz akşamların harika olduğunu söylemek istiyorum.
I can't tell you what this music has meant to me.
Bu müziğin benim için anlamını size anlatamam.
It wasn't meant to be. Uh-huh. I tell you something, I think more of these here dogs than I do about any 2 old, stupid, stinking convicts.
O suçlulardan çok köpeklerimi düşünüyorum.
- Oh, I wish, just for once... - Don't! Trust me enough to tell me what she meant to you.
Keşke bir kere olsun... bana yeterince güvenip, O kızın sana ifade ettiği anlamı anlatabilsen...
I never meant to tell you this, but I can't let her die for me.
Bunu sana asla anlatmamam gerekiyordu. Ama benim için ölmesine izin veremem.
To tell you the truth, I'm not sure what I meant.
- Gerçeği söylemek gerekirse, dediğimden çok da emin değilim.
Look, I wouldn't be honest if I didn't tell you how much you've meant to me these past couple weeks.
Bak, su son birkaç haftadir benim için neler ifade ettigini söylemezsem dürüst davranmamis olurum.
I had meant to tell you about that when we were alone.
Yalnız kaldığımızda anlatmayı düşünüyordum.
" I never got a chance to tell you what you meant to me.
" Benim için ne demek olduğunu sana söyleme şansım hiç olmadı.
I ´ m not meant to tell you how the Mona affair is progressing, but I got a furious letter from the Chief Medical Officer today.
Mona konusundaki gelişmeleri sana anlatmamam gerek ama bugün sağlık bakanından bir mektup aldım.
I suppose now you're going to tell me that kiss meant nothing.
Sanırım şimdi de bana o öpücüğün bir anlamı olmadığını söyleyeceksin.
When I used to tell you that I am looking for the one meant for me... you would say that I am mad and silly.
Ne zaman ben bana ait olanı aradığımı söylesem sen hep deli olduğumu söylerdin.
Oh, I meant to tell you.
Sana söylemeliyim.
I actually meant to tell you eventually.
Aslında gerçeği söylemek istiyordum.
I believe that's the story you meant to tell.
Araya girdiğim için özür dilerim ama anlattığın hikâye buydu galiba.