I see you every day traduction Turc
308 traduction parallèle
[althought you are miles and miles away.... ] [... i see you every day]
# Kilometrelerce uzakta olmana rağmen # # Seni hergün görüyorum #
I haven't told you because your aunt told me not to say anything. But Tae Gong Shil came to see you every day that you were in the hospital.
Halan söyleme dediği için çenemi tuttum ama sen hastanedeyken Tae Gong Shil her gün geldi.
While I'm in the guardhouse, he'll see you every day.
Ben cezaevindeyken o seni her gün görecek.
It's not enough that I have to see you and your bloody back every day.
Seni ve o kamburunu hergün görmek yetmiyordu.
What is it, then? I hear he comes to see you every day.
- Nerdeyse her gün gelirmiş buraya.
We hear you singing every day. I see you going by.
Her gün şarkı söylüyorsunuz.
I'll come up and see you every day.
Her gün gelip seni göreceğim.
Anyway, I saw him last night. It's not like I see him every day, you know?
Onu geçen gün görmüş olmam her gün gördüğüm anlamına gelmez.
I'll see you every day.
Seni her gün görmeye gelirim.
I've been longing to see you every day
HEr gün seni özlemle andım
No, we see each other every day. I don't know what more you want.
Ama her gün görüyoruz birbirimizi, başka ne istiyorsun ki anlamadım.
You see now why I demand my rent in advance every day?
Kiraya verdigim şu odaların kirasını her gün niçin peşin aldığımı şimdi anlıyor musunuz?
I mean, sure, it's every day you see a mansion... with an entire floor dedicated to a private vault.
Yani, her gün tüm bir katı şahsi kasa olarak düzenlenmiş bir malikane görüyoruz tabii.
I can take care of myself. Every day I see them carry in people who can take care of themselves. - I'm not gonna let that happen to you.
Sadece... tüm eğitimini bir kenara atıyorsun.
I can come to see you every day.
Her gün seni görmeye gelebilirim.
Every day I have my driver swing out of our way to take a peek... and you know what I see, Carl?
Her gün, bir göz atmak için şoförüme oraya sürmesini söylüyorum ve ne görüyorum biliyor musun Carl?
I mean, you were telling me how you never get to see your fiance. This way, you get to see him every day.
Nişanlını asla göremediğini söylemiştin.
You see, Al comes home every day, and if I ask him to do something for me or to me, he says he's too tired from work.
Bak, Al eve her gün geliyor ve benim için bir şey yapmasını istediğimde ya da bana işten çok yorulduğunu söylüyor.
I'd see you at school every day.
Her gün seninle olurdum.
I know this sounds crazy... but I make up excuses to come into the ward every day... just to see you.
Çılgınca geldiğini biliyorum ama her gün, sırf seni görmek adına bu koğuşa gelmek için bahaneler uyduruyorum.
I must see a hundred cases like you every day.
Her gün senin gibi yüz kişi görüyorum.
- I'll come and see you every day after school. - How?
- Her gün okul çıkışı seni görmeye gelirim.
Every day, every day, every day, I see you walk up and down this block, inebriated.
Her gün, seni sokakta dolaşırken görüyorum asla ayık olmuyorsun.
You know, every day... every fucking day I wake up to see if you're still alive.
Her gün. Uyandığımda seni hayatta görmek için dua ediyorum.
You see, every day when I'm shaving, I look up a new word.
Her gün tıraş olurken yeni bir kelimeye bakıyorum.
I want to see you every day I'll organise everything.
seni hergün görmek istiyorum herşeyi seninle yapmak.
Every day I see you reading.
Her gün okuyorsun.
I see you on TV every day. Oh, what's her name?
Sizi TV'de her gün izliyorum.
To me, the most annoying thing about the couple of times I did work in an office is when you go in in the morning, you say "hi" to everyone and then, throughout the day you have to continue to greet these people all day, every time you see them.
Bence, en rahatsız edici şey bir kaç kez ofiste çalışmıştım ve orada sabah içeri girdiğinizde, herkese "merhaba" dersiniz ondan sonra, gün boyu bu insanları selamlamak zorunda kalırsınız her gün, onları ne zaman görürseniz görün.
I have the flu, we skate. I have a boyfriend in London that I never see. I skate every day so that you can play Dr. Frankenstein with this guy.
Grip oldum, kaydık Londra'da hiç göremediğim bir erkek arkadaşım var Hergün senin için paten yaptım bu adamla Frankeştayn'ı oynayabilesin diye Yedi aydır her sabah piste çıktım ve sen bu adama New York'ta fahişelerle buluşsun diye iki gün izin verdin!
You see? I've marked every day.
Gördün mü, her gün işaretledim.
It's the only way I could see you guys every day.
Ama sizi her gün görebilmemin, tek yolu buydu.
The best part of this project every day is that I get to come to work... and see you and be with you and work with you.
Bu projenin en güzel tarafı her sabah işe gelip... seni görmek, seninle olmak ve seninle çalışmak.
I will come and see you every day.
Hergün seni görmeye geleceğim.
Then on TV every day, I see kids like you on these talk shows.
Sonra televizyonda hergün şu talk-şovlarda senin gibi çocukları görüyorum.
Because Julia every day I don't see you is painful to me.
- Çünkü... Julia, seni görmediğim her gün... bana acı veriyor.
Honey, since I can see mummy every day... I've sent you this photo But you must promise to return it to me when we meet again.
Tatlım, anneni her gün görebildiğim için bu resmi sana göndermeye karar verdim ama tekrar buluştuğumuzda geri vereceğine söz vermelisin.
I see it every day but when it's happening to you, you want it to be somebody's fault.
Her gün görüyorum bunu... ... ama bu sana olduğunda, birinin suçu olmasını istiyorsun.
- Yes. I'll see you every day.
- Evet, böylece seni her gün görürüm.
I mean, we love you and Dad too but we don't need to see you every day.
Seni ve babamı seviyoruz ama Allah var, sizi her gün görmemize gerek yok.
Because I used to see you walk by my house every day.
Çünkü her gün eve giderken yolda seni de görürdüm.
I felt he'd see you every day if he could.
İmkanı olsa her gün görmek istediğini hissediyorum.
I have prayed every day to see you become greater than your office.
Her gün ünvanınızdan ve kanundan daha yüce, daha iyi olmanız için dua ettim.
Every day I see how I'm not as good as you and everyone else.
Her gün gördüğüm şey... Sen ya da diğerleri kadar iyi olmadığım...
I wish I could take you home and see you every day.
Keşke sizi eve götürüp her gün görebilseydim.
Tobias, I see you almost every single day.
Tobias, seni nerdeyse her Allahın günü görüyorum.
If I can see your face- - l'll talk to you every day.
Yüzünü görebilsem... Seninle her gün konuşacağım.
I see Kenny every day. - You do?
Ben Kenny'i her gün görüyorum.
Now, do you see why I do yoga every day?
- Şimdi, neden her gün yoga yaptığımı görüyor musun?
You see, I'm going to be here every day for you.
Bakın, ben her gün sizin için burada olacağım.
Strange, I just wanted to see you every day.
Hergün seni görmek istiyordum.