English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I tell you the truth

I tell you the truth traduction Turc

3,106 traduction parallèle
But how could I tell you the truth?
Ama gerçeği nasıl söylerdim?
I'm sorry I didn't tell you the truth.
Sana gerçeği söylemediğim için özür dilerim.
- This time I'll tell you the truth.
- Bu sefer gerçeği söyliycem
I need you to tell him the truth.
Kocana gerçeği anlatman gerekiyor.
I should have had enough faith in our friendship to be able to tell you the truth.
Arkadaşlığımıza sana gerçeği söyleyebilecek kadar güvenmem gerekirdi.
I can actually trust you to tell me the truth.
Bana doğruyu söylemen konusunda sana güvenebilirim.
I came to your house for 10 weeks in a row crying over losing a friend, and not once did you have the decency to tell me the truth.
10 hafta boyu evine gelip kaybettiğim dostum için ağladım ve bir kere bile bana doğruyu söylemedin.
Look, I-I won't tell anyone, but this is serious. I need you to tell me the truth.
Bak kimseye söylemeyeceğim ama bu ciddi bir durum.
I wanted to tell you the truth.
- Sana gerçeği söylemek istedim.
I mean, sometimes you have to trust people enough to tell them the truth.
Yani, bazen doğruları söylemek için insanlara güvenmek zorundasın.
I need you. What you need is to be able to tell the truth.
İhtiyacın olan tek şey doğruları söylemek
Yeah, I just needed to tell you the truth.
Evet, sadece sana gerçeği söylemem gerekiyordu.
Tell me the truth, and I'll never ask you again.
Bana doğruyu söyle. Asla tekrar sormayacağım.
You can either tell me the truth or I can arrest you.
Ya bana şimdi doğruyu söylersin, yada sizi tutuklarım.
I want to tell you the truth and be honest about things.
Sana gerçeği söylemek ve dürüst olmak istiyorum.
I like you, Shannon, and I like hanging out with you, but the truth is, I can't tell what's going on with us.
Senden hoşlanıyorum, Shannon, senle beraber vakit geçirmek hoşuma gidiyor ama aslında, aramızdakini çözemiyorum. Kendime bir arkadaş aramıyorum.
Eric, can you please tell Cley that I'm telling the truth?
Eric, Cley'e doğruyu söylediğimi anlatabilir misin acaba?
You fucking tell that girl the goddamn truth, or I will.
Kıza derhâl gerçeği söylemezsen ben söylerim!
I told him that he had to tell you the truth.
Sana gerçeği söylemesi gerektiğini söyledim.
Fine, but just so you know, I'm not gonna stop until you tell me the truth.
Pekâlâ, ama şunu bil,... sen bana gerçeği söyleyene kadar araştırmayı bırakmayacağım.
Look, I-I wish I could say that from now on I will tell you guys everything, but the truth is, there are some things that parents just don't talk about with their children.
Keşke bundan sonra size her şeyi söyleyeceğim diyebilseydim. Ama gerçek şu ki, ebeveynlerin çocuklarıyla konuşmayacağı bazı konular vardır.
Because I want to tell you the truth.
Çünkü size gerçeği söylemek istiyorum.
I insist you tell the truth about your circumstances to Rosamund.
Durumunu Rosamund'a anlatmanda ısrarcıyım.
Dani, I need you to tell me the truth about what happened.
Dani, olanların ardındaki gerçeği anlatman lazım.
Yeah, well, to tell you the truth, I like you better this way.
Doğrusunu söylemek gerekirse seni böyle daha bir seviyorum.
I'm sorry that I didn't tell you any of this, but the truth is, I'm really close to finding my birth mother.
Bunların hiçbirini size söylemediğim için üzgünüm ama gerçek şu ki biyolojik annemi bulmaya çok yakınım.
Susan... I know how badly you want what happened in the woods to go away, but I have to tell you the truth.
Susan ağaçlıkta olan şeylerin yok olması ne kadar çok istediğini biliyorum.
Tell me the truth and I'll forgive you.
Doğruyu söyle, affedeceğim.
Hey, I get more strict when you don't tell me the truth.
Bana doğruyu söylemediğin zaman daha hoşgörüsüz oluyorum.
So, I say tell them the truth, and trust that they're going to respect you for it. Damn it.
Çık ve onlara doğruyu söyle Sana saygı duyacaklardır.
I wanted to tell the truth. Then why didn't you?
Seni çok fazla zorlamadığım sürece.
You guys were arguing over whether or not you should tell me the truth about something, and I want to know what it is.
Bir konuda bana doğruyu söyleyip söylememeniz gerektiğini tartışıyordunuz ve ne olduğunu bilmek istiyorum.
It's best to just tell the truth and be yourself, face to face so that's what i did at first she laughed... then started talking to me gradually she said she liked my honesty now you sneaky bugger be honest with me... are you guys buddies buddies or buddies buddies?
Yüz yüze görüştük, gerçekleri anlattım. Bunu yapma gereğini hissettim. İlk başta güldü sonra benimle konuşmaya başladı.
I don't know if... If it's too soon to be giving you advice and all, but... I just think it's better to tell the truth every time.
Bilmiyorum belki de sana tavsiye vermek için henüz çok erken falan ama bence her zaman doğruyu söylemek en iyi seçenektir.
I want you to tell the truth!
Kabul ediyorum, ne istersen kabul edeceğim... Gerçeği söylemeni istiyorum!
I am so sorry that I didn't tell you the truth, but it was the safest way.
Sana söylemediğim için özür dilerim ama böylesi daha güvenliydi.
To tell you the truth, I didn't think I'd see another one.
Doğrusunu söylemek gerekirse, güzel sabahlarımın olacağını düşünmüyordum.
I think her feelings are hurt, to tell you the truth, is what happened.
Bence duyguları incindi, doğrusunu istersen tam da öyle oldu.
You guys, I think I need to tell Whitney the truth.
Çocuklar, sanırım Whitney'e gerçeği söylemeliyim.
But the truth is that I trust you completely, and I want to tell you everything.
Ama işin gerçeği şu ki sana bütün kalbimle güveniyorum ve her şeyi anlatmak istiyorum.
To tell you the truth, I didn't notice it myself until I started to undress him.
Gerçeği söylemek gerekirse, onu soymaya başlamadan ben de fark etmemiştim.
Okay, I'll tell you the truth!
Tamam, gerçeği söyleyeceğim!
I'll tell you the truth, but you can't kill me!
Beni öldürmezsen, gerçeği söyleyeceğim!
And given the fact that I had to horse-trade with Jal for the money, how'bout you tell me the truth about you and Elsa?
Bir de para için Jai ile pazarlık yapmak zorunda olmam gerçeği var. Elsa ile aranda geçenleri anlatmaya ne dersin?
So I kind of had to tell you the truth even though it's not the best idea in terms of, I don't know, staying alive.
Yani bir nevi sana gerçeği söylemek zorundaydım. Her ne kadar çok iyi bir fikir olmasa da, bilmiyorum, hayatta kalmak açısından.
So I think that you and I should sit him down and tell him the truth. - Mm-hmm. Well, um...
Yani sen ve ben oturup ona doğruyu söylememiz gerektiğini düşünüyorum.
I can help you if you tell me the truth.
Bana gerçeği söylersen sana yardım edebilirim.
I just want you to tell me the truth this once.
Bu sefer bana doğruyu söylemeni istiyorum.
I love how you're shy, Haskell. To tell you the truth,
Bu utangaç halin çok hoşuma gidiyor, Haskell.
I want you to tell me the truth.
Bana gerçeği söylemeni istiyorum.
I don't care about New Mexico, because to tell you the truth, I'm probably not even going.
New Mexico umurumda bile değil çünkü doğruyu söylemek gerekirse muhtemelen gitmeyeceğim bile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]