I told him the truth traduction Turc
125 traduction parallèle
No, I didn't tell him that. I told him the truth.
Hayır, öyle demedim. Doğruyu söyledim.
I told him the truth coming in from the airfield.
Havaalanından gelirken ona gerçeği söyledim.
- No, I told him the truth.
- Hayır. Ona gerçeği söyledim.
Tell him I'm not a liar. I told him the truth.
- Ben yalancı değilim, söyleyin ona.
- I told him the truth, sir. The truth?
- Gerçeği söyledim, komutanım.
I told him the truth.
Poljac'a gerçeği söyledim.
Well, I told him the truth.
Ee, ona gerçeği anlattım.
I told him the truth, finally.
Sonunda ona gerçeği söyledim.
- I told him the truth.
- Gerçeği.
I told him the truth.
Doğruyu söyledim.
I told him the truth.
Ona gerçeği anlattım.
tell Andrei that I told him the truth.
Andrei'ye doğruyu söylediğimi söyle.
I told him the truth.
Ona gerçeği ben söyledim.
I told him the truth.
Gerçeği söyledim.
But I told him the truth.
Ona gerçekleri anlattım.
I told him the truth.
Ona gerçeği söyledim.
Samuel has died because I told him the truth.
Samuel, ona gerçeği söylediğim için öldü.
- I told him the truth.
- Ona gerçeği anlattım.
Had I told him the truth he would have been hurt.
Ona gerçeği nasıl söylerdim O çok incinirdi. - Onun incinmesine izin mi vermelisin!
I was afraid if I told him the truth he wouldn't love us...
Ona doğruyu söylersem, bizi aynı şekilde sevmemesinden korktum.
I went to a priest, and I told him the truth and he didn't believe me.
Bir rahibe gittim, ona olanları anlattım ve bana inanmadı.
Nah, I told him the truth.
Hayır, ona doğruyu söyledim.
So, I went to his house, and I told him the truth.
Böylece, onun evine kadar gittim, ve ona doğruyu anlattım.
It's time I told him the truth We don't have a choice, do we?
ona gerçeği söylemenin tam zamanı başka seçeneğimiz yok bunu yapmalıyız?
If I told him the truth, he wouldn't have taken the stuff.
Gerçeği söyleseydim ilacı almazdı.
No, I told him the truth! You were trying to unbalance him.
Onun dengesini bozmaya çalıştın.
He came in to demand an answer, and I told him the truth.
Benden bir yanıt istedi ve ona gerçeği söyledim.
I--I told him the truth, OK,
Ona gerçeği söyledim.
Well, I told him the truth, that the FBI was asking questions.
Ona gerçekleri söyledim FBI'ın sorgulamak için geldiğini.
Well, I, uh, I told him the truth.
- O'na gerçeği söyledim.
But I told him the truth.
Ama ben de doğruyu söyledim.
is that what you told him? i-i told him the truth.
Ona böyle mi söyledin?
I told him the truth.
Her şeyi anlattım.
I only told him the truth.
Ne dedin ona?
Because I was vulgar and unlearned, and told him the truth.
Çünkü ben kaba ve cahildim, ama ona gerçeği söyledim.
If I told the truth, they'd send me to a lunatic asylum, not him.
Gerçeği söylesem, beni akıl hastanesine gönderirler, onu değil.
I want to show him that I had told him the truth.
Yalan söylemediğimi anlaması lazım.
And I was so happy that Jefferson told me the truth about his trip that I've given him something very special.
Jefferson'ın yolculuğu hakkında bana karşı dürüst olduğu için çok mutlu oldum. Bu yüzden ona çok çok özel bir şey verdim.
For what it's worth you should know that I've told Jake the truth about my visit to you, why I brought him here everything.
Ne pahasına olursa olsun Jake'e gerçekleri söylediğimi bilmelisin. Seni ziyaretimi, neden onu buraya getirdiğimi, her şeyi.
I didn't mess him up, I told the truth.
Mahvetmedim, gerçeği söyledim.
- I could have told him the truth.
- Ona gerçeği söyleyebilirdim.
- I just told him the truth.
Ona sadece doğruyu söyledim.
I told him to tell the truth to tell her that he loves her every time he looks at her.
Doğruyu söylemesini söyledim. Ona her baktığında onu sevdiğini söylemesini.
My point is, everybody thought he stole it and I never told him the truth.
Demek istiyorum ki herkes hamuru onun çaldığını düşündü ve ben ona gerçeği asla anlatmadım.
Truth be told, I came this close to throwing him in the brig, but I couldn't exactly charge him and not you, so I've just revoked his flight status.
Aslında onu hücreye tıkmama ramak kalmıştı ama onu cezalandırıp, seni cezalandırmamak olmaz bu nedenle uçuş iznini iptal ettim.
So I told him the truth, which was I'd never cheated on him.
Ve ona tüm gerçeği anlattım.
I told him I'd give him an answer by tonight, but the truth is I've been seeing someone else.
Ona bu akşam cevabımı veririm dedim ama doğrusu ben başkası ile görüşüyorum gizlice.
I mean, he told the truth, and then she got to him.
Bence doğruyu söyledi ve sonra Lucy O'nu korkuttu.
I also told him that Ben was traveling, but the truth is,
Ayrica Ben'in seyahatte oldugunu da söyledim. Fakat gerçek su ki,
And, yes, I told him that I could do it without him, But the truth is, I need him to help me tell this story.
Evet, ona, o olmadan da bunu yapabileceğimi söyledim ama gerçek şu ki bu hikayeyi anlatmak için ona ihtiyacım var.
I should have listened to you and not told him the truth.
Seni dinlemeliydim ve ona gerçeği anlatmamalıydım.