I told you not to traduction Turc
4,150 traduction parallèle
I told you not to take Jake out of the house.
Jake'i dışarı çıkartma dedim.
I told you not to get involved!
Karışmamanı söylemiştim sana!
Hey, I told you not to call me at this number.
Beni bu numaradan arama demiştim.
I told you not to give him a name!
- Ona isim verme demiştim!
I told you not to say anything to anybody.
Senden kimseye bir şey söylememeni de istemiştim.
God, I told you not to get something so fucking small.
Tanrım, bu kadar küçük şeyleri takmamanı söylemiştim.
Oye, hombre, I told you not to call me until the shipment was delivered.
Teslimat bitinceye kadar sana beni aramamanı söylemiştim.
I told you not to handle guns for a while.
Bir süre silah kullanmaman gerektiğini söylemiştim.
- I told you not to buy it.
- Sana alma demiştim.
I told you not to file the PIL, but you ignored me.
Başvuru falan yok dedim, ama sen beni dinlemedin.
I told you not to involve the police.
Sana Polisi işe karıştırma dedim.
- I told you not to go Gabby on this.
- Bu olayda Gabby'lik yapma demiştim.
I told you not to run!
Sana kaçma demiştim!
I told you not to call me anymore.
Sana beni bir daha arama dedim.
I told you not to get a schedule in the morning, bad brother!
Sana söyledim gün içinde takvimde olmayan... kimseyi getirme diye, kötü kardeş!
I told you not to come in when I am in the middle of work, listen to me!
Sana söylemedim mi işimin ortasındayken... içeri girme diye, dinlesene beni!
I thought I told you not to wait up. How'd you know about that?
Sana, beni bekleme dedim sanıyordum.
I told you not to follow me.
Sana beni takip etmemeni söylemiştim.
Listen, I told you not to come in here.
Dinle, buraya gelmemeni söylemiştim.
I told you not to touch the wound
Sana sargıya dokunma demiştim.
I told you not to touch my daughter's things.
Sana kızımın eşyalarına dokunmamanı söylemiştim.
I told you not to touch her again.
Ona bir daha dokunmamanı söylemiştim.
I told you not to eat those berries.
Sana o meyveleri yememeni söyledim.
I told you not to come.
Sana gelmemeni söylemiştim.
I told you not to run.
Sana kaçmamanı söylemiştim.
I don't know if anyone's ever told you this before, McGee, but you are the most helpful person when it comes to clipboard-y type situations.
Daha önce bunu sana söyleyen oldu mu bilmiyorum ama McGee, iş bu not panosu olaylarına geldi mi, sen dünyanın en yardımsever insanısın.
Well, I done told you not to eat that Huevos rancheros for breakfast.
Sana kahvaltıda Meksika usulü yumurta yeme demiştim.
I hate to say I told you so, but it's not your decision.
"Sana söylemiştim" demekten denfret ediyorum ama bu senin kararın değil.
Well, I told you, I'm not leaving until you tell me why you did what you did to me.
Bana yaptığın şeyi, neden yaptığını söyleyene kadar gitmeyeceğim.
I told them not to call you.
Seni aramamalarını söylemiştim.
Did you not hear me when I told you to get your shit together?
Kendine çeki düzen ver dediğimde beni duymadın mı?
If I asked you not to go to her, if I told you it would... It would hurt me?
Peki ya gitmemeni isteseydim peki ya sana bunun beni inciteceğini söyleseydim?
Come on, let's face it, Al. You lose focus more often than that camera I told Jane not to buy.
Kabul et Al, sen Jane'ye almamasını söylediğim kameradan da fazla odağını kaybediyorsun.
Now, you all know Laura had reservations about this christening but I told her not to worry, that it was going to be a lovely, happy occasion.
Şimdi, Laura'nın bu vaftiz konusunda biraz çekincesi olduğunu biliyordum..... ama endişe etmemesini güzel bir şekilde geçeceğini, mutlu olacağını söylemiştim.
Literally, the one thing I told you was not to ash in my mermaid.
Deniz kızına kül dökmeyin diye kaç kere söyleyeceğim size?
Well, I told you before, you're not getting another one, so if this one's gone, get used to drinking out of the fountain.
Önceden de dediğim gibi yenisini almayacağız. Bunu da kaybedersen, suyunu çeşmeden içmeye alışman gerek.
I already told you not to worry about it.
Sana onları kafana takmaman gerektiğini söylemiştim.
Not yet. I specifically told you not to kill that interview, right?
Senden o söyleşiyi kaldırtmamanı istemiştim değil mi?
I told you we're not supposed to hang it out there.
Sana oraya asmaman gerektiğini söylemiştim.
I told her not to do this, not to you, Laurel.
Ona bunu yapmamasını, sana bunu yapmamasını söyledim Laurel.
I told you, I did not come back to Starling City to be the Vigilante.
Söylemiştim, Starling City'e kanunsuz olmak için gelmedim.
I'm not going to let you die in the living room, Mike, but I can't watch you play best friends with Briggs, not after what you told me.
Oturma odasında ölmene izin veremem Mike. Briggs ile en iyi arkadaşı oynamanıza da. Bana söylediğin şeyden sonra olmaz.
I specifically told you not to go.
Sana bilhassa gitme dedim. Ajans kullanacağız.
But that's not why you're wearing the thigh-high stockings I told you to wear is it?
Ama sana giymeni söylediğim jartiyeri giymenin sebebi bu değil, öyle değil mi?
- I told you the boy does not know how to party.
- Bu adam nasıl parti yapılacağını bilmiyor demiştim.
You always told me that if... that if my past came back around, you wouldn't cover for me, and I'm not asking you to.
Bana hep eğer geçmişim peşime düşerse arkamı kollamayacağını söylerdin, bunu yapmanı da istemiyorum.
- Well, you know what? If you're not cleaning it up, I do not want to be told...
- Tamam o zaman sen temizlemiyorsan ben de temizlemem!
Elli, I told you not to worry.
Elli, sana endişelenmemeni söylemiştim.
I wanted to call you at the police station, but Ann told the police not to let me.
Polis karakolunda seni aramak istedim, ama Ann polise izin vermemesini söyledi.
I told him not to. I thought it might scare you away.
Korkup kaçmana sebep olabilir sanmıştım.
I was not happy when Booth told me that you were coming to stay with us, and I'm not happy that you are leaving.
Booth, senin bize gelip kalacağını söylediğinde pek mutlu olmamıştım ama şimdi de gittiğin için mutlu değilim.