I told you to wait traduction Turc
337 traduction parallèle
I told you to wait outside.
Sana dışarıda beklemeni söylemiştim.
- I thought I told you to wait outside.
- Sana dışarıda bekle demiştim.
I told you to wait outside.
Size dışarıda bekleyin demiştim.
I thought I told you to wait downstairs.
Sana aşağıda bekle demiştim.
I told you to wait outside.
Sana dığarıda beklemeni söylemiştim.
Listen, Jane, I told you to wait over there.
Dinle, Jane, sana orada beklemeni söylemiştim.
I told you to wait.
Sana beklemeni söylemiştim.
I told you to wait outside.
Sana dışarıda beklemeni söyledim.
I told you to wait.
Bekleyin dedim!
I stayed. - I told you to wait. I waited.
Elbise ve makyaj malzemelerini hesabına yazdıran?
I told you to wait until he finished his line.
O kendi repliğini bitirene kadar beklemeni söylemiştim.
- I told you to wait upstairs.
- Sana yukarıda beklemeni söylemiştim.
I told you to wait by the exit! Stop!
Çıkışta beklemeni söylemiştim!
I told you to wait for me!
Beni beklemeni söylemiştim!
I told you to wait out in front of the house.
Evin önünde beklemenizi söylemiştim.
Viktoria, I told you to wait.
Viktoria, sana beklemeni söylemiştim.
- I told you to wait!
- Sana bekle dedim!
- I told you to wait in the car.
- Sana arabada bekle demedim mi.
- I told you to wait outside.
- Dışarıda beklemeni söylemiştim.
I told you to wait on my word!
İçeri girme emrimi bekle demiştim!
- I told you to wait outside.
- Sen dışarıda bekleyecektin.
I told you to wait at home.
Sana evde kalmanı söylemiştim.
- I told you to wait! - Don't worry.
Sana bekle demiştim.
I told you to wait for me.
Beni beklemeni söylemiştim.
I told you to wait outside.
Dışarıda beklemenizi söylemiştim.
I told you to wait downstairs.
Sana aşağıda beklemeni söylemiştim.
I told you to wait out front, young man.
Dışarıda beklemeni söylemiştim, genç adam.
I told you to wait.
Bekle demiştim.
Well, I told you to wait for me.
- Beni beklemenizi söylemiştim.
- I told you to wait. - I had a clear shot.
- Beklemeni söylemiştim.
I thought I told you to wait for me at the cave.
Sana beni mağarada beklemeni söylediğimi sanıyordum.
I told you to wait.
Size beklemenizi söylemiştim.
I told you I have to wait for somebody here.
Burada birini beklemem gerektiğini sana söylemiştim.
I wanted to wait until I had some good news about your brother before I told you anything else.
Sana bir şey söylemeden önce, kardeşinle ilgili iyi haberlerim... olana dek beklemek istedim.
I told him you said to come up and wait.
Ona beklememi söylediğini söyledim.
- I told you not to wait up for me.
- Sana beni beklememeni söylemiştim.
And I told you I want my money now or I'm nosing the cab back to town and you can wait for the bus.
Ben de hemen paramı istiyorum dedim. Yoksa arabayla şehre dönerim, siz de otobüsü beklersiniz.
I told him not to wait for you.
Seni beklememesini söyledim ona.
I just told you, dear, you'll just have to wait your turn.
Sana söylemiştim, tatlım, sıranı beklemen gerekecek.
I was about to leave when a friend of yours told me to wait for you here. Yes, Paparazzo.
Tam giderken bir arkadaşın burada beklememi söyledi.
[Secretary] I told her to wait for you.
Sizi beklemesini söyledim.
I would have told you before, except I wanted to wait until I got what I needed from Lindt.
Daha önce söyleyebilirdim ama Lindt'ten istediğimi öğrenene kadar beklemek istedim.
I was told to wait for you.
Seni beklememi söylediler.
I told him he was out but he wanted to wait to speak to you.
Dışarıda olduğunu söyleyince sizinle konuşmak için beklemek istedi.
I told them to wait for you.
Sizi beklemelerini söyledim.
When I told Cox to wait for you and bring you here, I thought to have you and Mrs. Smith disappear with SIade.
Cox'a seni bekleyip buraya getirmesini söylerken seni ve Bayan Smith'i Slade'le birlikte yok edeceğimi düşünüyordum.
I told her you're doing a story and not to wait up for you.
Röportaj hazırladığınızı ve sizi bugün beklememesini söyledim.
Were you going to wait till I got out before you told me?
Bana söylemek için çıkmamı mı bekleyecektin?
I was told to wait here for you. You're Maggie, he's Archie, I'm nobody.
Burada seni beklememi söyledi Sen Maggie'sin, o Archie, ben hiç kimseyim.
I told you, you're gonna have to wait.
Beklemek zorundasın dedim.
If I've told you once, I've told you a thousand times..... not to make me wait in the car.
Sana bir kere değil, binlerce kez söyledim arabanın içinde beni bekletme diye.