I was there for you traduction Turc
896 traduction parallèle
There's no need for you to thank me. All I did was get my own revenge.
Teşekküre gerek yok, yalnızca intikamımı aldım.
You probably think this was all your fault for dragging me in but I'm also partly to blame because I ran in there without a plan.
Beni işine bulaştırmanın kendi hatan olduğunu düşünebilirsin ama ben de plan yapmadan daldığım için hatalıydım.
Uncle. Although I'm a little shocked to hear that Hee Joo was the culprit... you must know there is no reason for me to have been her co-conspirator.
Amca, Hee Joo'nun suçlu olması biraz şaşırtıcı olsa da benim bunu asla yapmayacağımı bilmiyor musun?
Was I not there for you?
Yanında olmadım mı?
I don't want to tell you what to do, Jim... but when you were in the war... every time I passed the factory... I was wishing for the day my boy would be working there again.
Sana ne yapacağını söylemek istemem, Jim ama sen savaştayken fabrikanın önünden her geçişimde çocuğumun tekrar orada çalışacağı günü görmek için dua ediyordum.
For a second there, George, I thought that little place you told me about was a goner.
Bir ara o kızı yanında görünce sözünü ettiğin toprak işi yatar dedim.
I told them, of course, that the suggestion was fantastic... that there was absolutely no basis in fact for such an accusation... that you couldn't possibly be involved in any such affair.
Elbette onlara, bu fikrin çok fantastik olduğunu böyle bir suçlamanın dayanağı olmadığını senin, böylesi bir olaya karışmanın mümkün olamayacağını söyledim.
And you know there's nobody been any sorrier for their sins than I have once they was done.
Bilirsin, işledikten sonra günahları için benden daha çok pişman olan da yoktur.
But what I ought to do is to lock you all up for if ever there was a nuisance, it's you Tobacco Road folks.
Hepinizi içeri tıkmalıyım. Nedir şu Tobacco Road milletinden çektiğimiz?
The trial was as much for you as for me. And however ridiculous I may seem... there's nothing ridiculous about the way I feel in my heart.
Bu deneme senin için olduğu kadar benim içindi de ve ne kadar saçma görünürse görünsün sana karşı olan hislerimin saçmalıkla bir alakası yok.
I only wish there was something I could do for you. Oh, skip that.
Keşke senin için yapabileceğim bir şey olsaydı.
I assure you, monsieur, the property man swears that there was no opportunity for any human being to tamper with the drinks.
Sizi temin ederim, mösyö. Eşyaları taşıyan adam hiç kimsenin içkiyle zehirlenme olasılığının olmadığına dair yemin ediyor.
I was sent here today for one reason... to tell you that if there's any more trouble... if this prison isn't brought under the strictest control...
Buraya tek sebepten dolayı gönderildim ; eğer daha fazla sorun çıkacaksa eğer bu hapishane en katı şekilde kontrol altına alınmazsa...
I was just coming over to tell you there's a call for you.
Tam ben de size telefon geldiğini söyleyecektim.
If there was a regulation for it, I'd make you take the tippler's oath.
Öyle bir kural olsaydı, size akşamcı yemini ettirirdim.
Now if I was you and you was me, I'd mosey up them stairs... and I'd get a rig and drive around to the back... and wait there for both of us.
Yerinde olsam yukari çikardim. Bir at arabasi bulur, arka kapiya çeker... orada beklerdim.
- Hey, I was just looking for you up there.
- Ben de seni yukarıda arıyordum.
There was another matter I had in mind when I sent for you.
Sana gönderdiğimde aklımda başka bir konu vardı.
I always used to think there was too much of me in you... for us to hit it off... but I know now that that was wrong.
Her zaman sende başarılı olmak için benden çok şey olduğunu düşündüm. Ama şimdi bunun yanlış olduğunu biliyorum.
You don't have to wait for a report, I'm trying to tell you! He - He rode up, and there was the girl looking up at -
Sana söylemeğe çalıştığım, geldi ve o kızı gördü...
Suppose I was to tell you there's 100 G's in it for you.
İşin içinde sana da 100 bin olduğunu söylesem?
Thought I'd just drop over from the plant... to see if there was anything we could do for you.
Geçerken bir uğrayayım dedim ve yapabileceğimiz bir şey var mı diye bakmaya geldim.
I thought he'd wait for you till there was ice on the equator.
Çıkmaz Çarşamba'ya kadar da olsa seni bekler sanıyordum.
Just before I left, there was a telephone call for you.
Gitmemden hemen önce senin için bir telefon geldi.
And lastly there is the case of the king vs Sullivan in which this issue was raised, which I'm sure Your Lordship will remember, since you appeared for the prosecution.
Ve son olarak kamunun Sullivan aleyhine açtığı dava. Onda da bu konuya değinilmiş. Sayın yargıcın bunu hatırlayacağından eminim.
Now, like I told you, it was five dollars for me coming out there to get you nice folks.
Şimdi, söylediğim gibi, Sizin gibi güzel insanları almak için oraya kadar gelmem 5 dolardı.
There was a message for you, I tore it off.
Sana bir mesaj vardı. Yırtıp attım.
If there was anything I could do for you... and so forth. Well, that's very kind of the captain.
Eğer yapılacak bir şeyler varsa sizin için yapabilirim... veya ona benzer.
You said if I could stick it out long enough to learn the trade, there was a piece of the business in it for me.
Demiştiniz ki, işi öğrenecek kadar uzun süre kalacak olursam, buradaki işte senin de bir payın olacak.
- I wish there was something I could do for you.
Keşke benim... sana teşekkür edebilmemin bir yolu olabilseydi.
I knew you would. I only wish there was something I could do for you.
Anlayacağını biliyordum. Keşke senin için yapabilecek bir şeyim olsaydı.
I mean, there was simply no excuse for it... playing opposite an actor like you.
Yani, senin gibi bir aktörün yanında... öyle oynamanın mazereti olamaz.
I think it was named for you for only a fool would stay in there as long as you have knowing precisely what's happening on the outside.
Budalalar günü, Tennyson. Sanki senin için verilmiş bir ad gibi. Çünkü burada ancak senin gibi bir budala....... dışarıda neler olduğunu bile bile, bu kadar uzun süre kalır.
By the way, Dr. Humbert, there's so few people in Beardsley who appreciate music, I was wondering, sometime if you'd like to come by I could play something for you.
Aklıma gelmişken Bay Humbert, Beardsley'de müzikten anlayan... o kadar az insan var ki, acaba diyordum... ara sıra uğrar mıydınız? Size bir şeyler çalardım.
Annie, I know how unhappy it was for you there, but that battle is dead and done with.
Annie, çok mutsuz olduğunu biliyorum ama o savaş bitti ve unutuldu.
That day, when I chose to stand aside in the war between lioka and Sasagawa, there was no need for me to have cut you down.
Lioka ve Sasagawa arasındaki savaşa katılmadığım gün. Seni öldürmemem gerekirdi..
I wish there was something I could do for you.
Keşke senin için yapabileceğim bir şey olsaydı.
You all took it for granted that I knew all there was about fishing. L
Balıkçılık hakkında herşeyi bildiğimi farzettiniz.
I apologise for intruding, but I wondered if there was anything you wanted.
Kalkma Baskın yapar gibi geldiğim için üzgünüm yapabileceğim bir şey var mı diye sormaya geldim.
I am glad, for your sake, that I was not there so that you may believe.
İman edesiniz diye, orada bulunmadığıma sizin adınıza seviniyorum.
The reason I come up here tonight was to see if there was anything I could do for you.
Buraya gelmemin sebebi, sizin için yapabileceğim bir şey var mı diye.
Johnny, but for you bringing me here, there was nowhere I could have gone.
Johnny, beni buraya senin yanına getiren neden, gidebileceğim başka bir yerin olmamasıydı.
I had some idea maybe there was a connection... between guns, vigilante groups... maybe getting ready for a blowup this summer, you know?
Silahlar, yasa dışı gruplar arasında bir bağlantı olabileceğini düşündüm. Bu yaz büyük bir patlama çıkarmak için falan.
If it was not for Vince, you would still be herding sheep... And I would be there with you.
Bunları Vince için yapmamış olsaydın, şimdi koyun güdüyor olurdun ve bende yanında olurdum.
I thought you and Vince could patch up whatever difficulty there was between you... Just for Papa's sake.
Babanızın hatırına Vince ile aranızdaki sorunun üstesinden gelebileceğinizi düşünmüştüm.
For a while there, I never thought I was gonna get you.
Orada bir süre, seni asla ele geçiremeyeceğimi düşündüm.
There was a time when I started rooting for the accident, you know.
Öyle zamanlar oldu ki kazayı yeğlemeye başladım.
I beg your pardon for waking you up at this hour, but there was something I had to tell you immediately.
Bu saatte uyandırdığım için özür dilerim ama derhal bir şey söylemem gerekiyor.
Mrs. Rome, you will forgive me if I seem unsympathetic, but but there was a reason for my coming here today.
Bayan Rome, anlayışsız gibi görünüyorsam kusuruma bakmayın ama buraya gelmemin bir nedeni vardı.
I have fresh evidence for you to reopen the Terry Lennox case. The lady down there, Mrs Roger Wade, is prepared to give evidence that her husband was sleeping with Sylvia Lennox the night that she was killed.
Şurada oturan hanımefendi Bayan Roger Wade, kocasının Sylvia Lennox'la, kadının öldürüldüğü gece, cinsel ilişkide bulunduğu delilini vermeye hazır.
Capri has a very special significance for me... because I was recuperating there, you see?
Capri benim için çok özel bir yerdir... çünkü yaralandıktan sonra sağlığıma orada kavuştum.