I wasn't thinking that traduction Turc
218 traduction parallèle
I wasn't thinking of that.
Malları diğer kalelere götürüp satmak için askeri iznimiz olmayacak mı?
I wasn't actually thinking of that.
Aklımdan geçen o değildi.
I wasn't thinking exactly of that, but it'll serve.
- Onu demeyecektim ama gene de iş görür.
No, I wasn't exactly thinking of that.
Hayır, tam olarak düşündüğüm şey bu değildi.
I wasn't even thinking about anything like that.
Böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmiyordum.
I wasn't thinking about that.
Bunu düşünmüyordum.
Well, it was just as though they'd thrown me into a snake pit... and I was shocked into thinking that maybe I wasn't as sick as the others... that I really might get well.
Sanki beni bir yılan çukuruna atmışlar gibiydi. Ben de şok geçirerek belki diğerleri kadar deli olmadığımı gerçekten iyileşebileceğimi düşündüm.
I wasn't thinking of that any more!
Artık o konuyu düşünmüyordum!
I wasn't thinking that at all.
Hayır. Kesinlikle bunu düşünmemiştim.
That's silly, I wasn't thinking any such thing.
Bu çok saçma, böyle bir şey düşünmüyordum.
I just keep thinking that he needed me and I wasn't there.
Bana ihtiyacı vardı ve ben orada değildim diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
- I wasn't thinking about that.
- Onu düşünmüyordum.
I wasn't thinking about things like that.
Ben böyle seyler düsünmüyordum.
I wasn't thinking that at all.
Hiç böyle düşünmüyordum.
- I wasn't thinking of that.
- Bunu düşünmedim.
I wasn't thinking about that at all. Oh, no.
Bunu hiç düşünmemiştim.
Well, I wasn't thinking exactly about that, sir.
Orada yedi hafta mı kaldınız, efendim? Ne? San Quentin.
- That wasn't what I was thinking.
- Düşündüğüm bu değildi.
No, what I was thinking was that I wasn't interested... in anyone but you.
Hayır, senden başka hiç kimseyle ilgilenmediğimi düşünüyordum.
You see, I keep thinking that what we need... is a new language... a language of the heart... a language, as in the Polish forest, where language wasn't needed.
Ben de yeni bir dile ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum kalbin diline tıpkı Polonya ormanındaki gibi, dile ihtiyaç duyulmayacak bir dile.
He says, I wasn't thinking of spending that kind of money. Ha, ha, ha, ha
Adam da parasını böyle bir şey için harcayabileceğini daha önce aklına bile getiremediğini söyler.
You called, I wasn't home, the school's in the ghetto... and you started thinking about terrible things that could happen... thereby causing you inconvenience.
Aradın. Evde değildim. Okul arka mahallede ve sen bana olanların sana huzursuzluk....... yarattığını söylüyorsun.
Well, you'll be thinking right, except you wasn't sporting that pussy-tickler last time I seen you.
Bildin. Son görüştüğümüzde bıyığın yoktu ama.
I wasn't going to say that. But that's what you were thinking.
Ama düşündüğün buydu.
LOOK, I WASN'T EVEN THINKING ABOUT THAT, I SWEAR.
Bak, bunu aklımdan bile geçirmiyordum, inan bana.
- "I wasn't thinking about that." - "Liar."
- Bunu düşünmüyordum. - Yalancı.
No, I wasn't thinking that.
Hayır, bunu düşünmüyordum.
I guess I just wanted him so bad that I wasn't thinking.
Onu o kadar istedim ki belki hiç düşünmedim.
I wasn't wrong in thinking that, but I was criticized for it.
Bunu düşünmekle hatalı sayılmam ama eleştirildim işte.
I wasn't even thinking about that.
Bunu hiç düşünmemiştim bile.
- I wasn't thinking that far ahead.
- O kadar ileriyi düşünmemiştim.
I wasn't just looking for a fuck, if that's what you're thinking.
Tek istediğim, seni yatağa atmak değildi, eğer düşündüğün buysa.
I even went to bed thinking it. Thinking how lucky I was that maybe I found my man. Cheryl, he wasn't...
Hatta o gece erkeğimi bulmuş olabileceğimi ve bu yüzden ne kadar şanslı olduğumu düşünerek yatağa gittim.
I want to thank you for thinking of Alfredo, but he wasn't like that.
Alfredo'yu düşündüğün için teşekkürler, ama o böyle biri değildi.
Oh, Roz, I certainly wasn't thinking that he had a date planned.
Randevu planladığını düşünmediğim kesin.
I wasn't thinking about that.
Bilmiyorum, onu düşünmüyordum.
I wasn't thinking any of that.
Bunların hiç birini düşünmedim.
Telling Dawson that while he wasn't looking I developed this bizarre gravitational pull towards his best friend and I can't stop thinking about him or being near him or wanting to kiss him all the time.
Dawson'a, o görmeden en iyi arkadaşına karşı tuhaf bir çekim hissettiğimi, onu düşünmeden edemediğimi, sürekli yanında olmak ve onu öpmek istediğimi söylemek kolay değil.
I mean, this is her first Christmas alone, and I wasn't even thinking about that.
Tek başına geçireceği ilk Noel'i ve benim aklıma bile gelmedi.
I wasn't thinking anything, but now that you mention it... I have an interest in Irish culture.
Bir şey düşünmüyordum, ama madem öyle söyledin... İrlanda kültürüne karşı ilgim var.
I was thinking... how the other night you knew that I wasn't really a stock trader... and that I had a big gambling debt.
Geçen gece benim nasıI gerçek bir borsacı olmadığımı ve büyük bir kumar borcum olduğunu nasıI bildiğini düşünüyordum.
I knew that he had been seeing someone, but I wasn't really thinking so much about her.
- Evet. ... başka biriyle görüştüğünü biliyordum ama o kadını pek düşünmüyordum.
I wasn't thinking a 15-year-old could even be out that late.
15 yaşında bir kızın o saatte dışarıda olabileceğini düşünmedim.
I wasn't thinking when I said that,
Onu söylerken hiç düşünmemiştim Carla.
In fact, I'II hold any man £ 50... that Miss Nickleby can't look in my face and tell me that she wasn't thinking so.
Gerçekte 50 paunda bir adam tutacağım. Bayan Nickkleby benim yüzüme bakamaz ve bana onun böyle düşünmediğini söyle.
I wasn't thinking about that.
Bunu düşündüğüm söylenemez.
- No. I wasn't thinking about that.
- Hayır. Onu düşünmüyordum.
And the entire number, I was just thinking,'Mom's not here.' And it was my fault that she wasn't there.
Ama sürekli "Annem burada değil" diye düşündüm.
I hurt you, and I had to spend hours on a stinky bus... next to a guy that was spitting into a can... thinking about all the minutes going by that I wasn't at your graduation... and they were hurting you... because it was so selfish of this person who wasn't me to do what she did.
Yanımda sürekli kutuya tüküren bir adam vardı. Orada olmadığım her dakika senin nasıl kırıldığını düşündüm. Çünkü bu çok bencilce bir davranıştı.
actually, I wasn't thinking that.
Aslında bunu düşünmüyordum.
I've been thinking that it wasn't his fault, you know?
Bunun onun hatası olduğunu düşünmüyorum.
i wasn't listening 61
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't looking 38
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't looking 38
i wasn't there 230
i wasn't ready 79
i wasn't alone 27
i wasn't sure 126
i wasn't sleeping 39
i wasn't scared 51
i wasn't asking 33
i wasn't doing anything 47
i wasn't worried 33
i wasn't lying 51
i wasn't ready 79
i wasn't alone 27
i wasn't sure 126
i wasn't sleeping 39
i wasn't scared 51
i wasn't asking 33
i wasn't doing anything 47
i wasn't worried 33
i wasn't lying 51