I wouldn't know what to say traduction Turc
85 traduction parallèle
- I wouldn't know what to say either.
- Bunu size ben de söyleyemem.
It's very important that I meet this man to explain to him what happened... although if I saw him, I wouldn't know what to say.
Olanları kendisine açıklayabilmem için bu adamı görmem şart gerçi onu görsem bile ne diyeceğimi bilmiyorum.
I wouldn't know what to say, it'd be such a shock.
Şok olurdum galiba, ne diyeceğimi bilemezdim.
I wouldn't know what to say.
Ne diyeceğimi bilemem.
Mom, I wouldn't know what to say to him.
Ne söyleyeceğimi bilemem ki.
I Wouldn't know What to say to him.
Ona ne diyeceğimi bilemem.
I wouldn't know how to say it myself, but I know what you mean.
Nasıl ifade edebilirdim, bilmiyorum, ama demek istediğinizi anlıyorum.
Hell, I wouldn't even know what to say to them if they were still here.
Hala buradalarsa onlara ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum.
If I ever run into him, I wouldn't know what to say!
O adamla karşılaşırsam, ne söyleyeceğimi bilemiyorum!
I know exactly what you'd do. You'd say hi to him, and when he left you'd cut him all up so your friends wouldn't think you really liked him.
"Selâm" dersin ve o ayrıldığında onu ekersin böylece arkadaşların ondan hoşlandığını düşünmezler.
- I wouldn't know what to say.
- Ne diyeceğimi bilmiyorum.
I wouldn't know what to say or where to start, I'm not a negotiator.
Neyi nasıl söylemem gerektiğini bilemiyorum, müzakereci değilim.
I wouldn't know what to say.
Dalga mı geçiyorsun? Ona ne diyeceğimi bile bilemem.
I wouldn't know what to say.
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum.
I mean... I wouldn't know what to say to anyone who did know.
Yani, bilen birine ne diyeceğimi bilemem.
And, I suppose, really, what I'm trying to say is that you know, if you keep this up I wouldn't be surprised if you didn't have a little surprise at the end of the...
Söylemeye çalıştığım şey, bunu sürdürürsen, şeyin sonunda yani sürdürürsen, sonunda bir sürpriz
Yeah, I just- - I just- - I wouldn't know what to say.
Ne diyeceğimi bilemem.
I wouldn ¡ ¯ t know what to say.
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Obviously you want me to say something in particular. I don't know what it is, but you want me to agree with you or say that you're right or something. But I wouldn't take it.
Açıkçası, sanki bana bir şeyler söylemeye çalışıyor gibisin, ne olduğunu bilmiyorum ama seninle aynı fikirde olmamı istiyorsun ya da senin haklı olduğunu söylememi, ama ne olduğunu anlayamadım.
I wouldn't know what to say to him.
Ona ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
I wouldn't know what to say.
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
I'd like to call them, but I wouldn't know what to say.
Onları aramak isterdim, ama ne diyeceğimi bilmiyorum.
- But I wouldn't know what to say. - You'll do fine.
- Ama ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
I wouldn't know what to say.
Bunun için uğraşıyor musun?
I wouldn't know what to say to you.
Sana ne diyeceğimi bilemiyorum.
I WOULDN'T EVEN KNOW WHAT TO SAY TO HIM RIGHT NOW.
Ben ne diyeceğimi bile bilemem.
I wouldn't know what to say.
Ben kimseyle çıkmadım ki.
- I wouldn't know what to say.
- Ne söyleyeceğim ki.
Right now, even if I could speak, I wouldn't know what to say.
Şu anda konuşabilseydim bile ne söyleyeceğimi bilemezdim.
And I wouldn't know what to say.
Ve ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Because I wouldn't know what the fuck to say when I walked up to her.
Çünkü onunla yan yana geldiğimizde ne bok söyleyeceğimi bilmiyorum.
I wouldn't know what to say to him.
Ona ne diyeceğimi bilmiyorum.
Sam, I wouldn't know what to say.
- Evet. Sam, ne diyeceğimi bilemiyorum.
I wouldn't know what to say. Not to worry.
Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum.
I wouldn't know what to say.
Ne söyleyeceğimi bilemem. - Harika.
I wouldn't even know what to say.
Ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum
Because, Kim, I wouldn't know what to say.
Çünkü, Kim, ona ne derim bilemiyorum.
No, I wouldn't know what to say.
- Hayır, ona ne diyeceğimi bilemiyorum.
All right, you know what? I promised I wouldn't say anything, but I'm getting tired of you talking about him like he's some guy from the neighborhood that you used to know.
Pekala, söylemeyecegime söz vermistim, fakat onun hakkinda sanki eski bir komsunmus gibi konusmandan biktim.
Even if I was considering singing again, I'd get up on that stage and I wouldn't even know what to say.
Yeniden şarkı söylemeye karar versem bile, sahneye çıkınca ne diyeceğimi bile bilmiyorum.
I... wouldn't know what to say.
- Ne diyeceğimi bilemem ki.
I really wouldn't know what to say.
Ben ne diyeceğimi bilemem.
No, I drive carefully with you because I wouldn't know what to say if they pulled me up and you were in the back.
Hayır, seni bırakırken dikkatliyim. Çünkü ne diyeceğimi bilemezdim... eğer arkada senin ile kenara çekselerdi.
I wouldn't know what to say to a nice girl.
İyi bir kıza ne diyeceğimi bile bilmem ki ben.
What I'm trying to say is, the way I behaved, I wouldn't have been surprised if you would have, you know, looked the other way on this thing, blocked it up.
Demeye çalıştığım, benim bu rahat tavırlarım senin için sürpriz olmasın, olur da sen başka yere baktığında başka bir şey olursa beni durdurma.
I wouldn't even know what to say.
Ne der bilmiyorum
I know what you're going to say, that if you could teach a lion to speak, you still wouldn't understand him...
Bir aslana konuşmayı öğretsen bile, yine de onu hala anlayamazdın.
I just wouldn't know what to say.
Sadece ne diyeceğimi bilemedim.
I wouldn't even know what to say to him.
Ona ne diyeceğimi bile bilmiyorum.
I wouldn't know what to say.
Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum.
I wouldn't even know what to say. Because... this...
Çünkü bu var ya?