If it's all the same traduction Turc
344 traduction parallèle
You first, if it's all the same to you.
Önce siz tabii size uyarsa.
If it's all the same to you, I'll take a little of each.
Sizin için fark etmezse, hepsinden biraz deneyeyim.
If it's all the same to you, Mr. Parker, I'd like to keep it a secret.
Sizin için bir mahsuru yoksa Bay Parker, ben gizli kalmasını isterim.
If it's all the same to you, Mr. Vanderhof, let's quit playing games.
Sizce de sakıncası yoksa Bay Vanderhof, oyun oynamayı bırakalım.
Well, if it's all the same to you, I'll just call you Jack Cass.
Senin için fark etmiyorsa sana Jack Cass ( ahmak herif ) diye hitap edeceğim.
Well, if it's all the same to everybody, I sure would like to ride on the subway on the Bronx Express.
Metroya binmek istiyorum Bronx Ekspresi'ne.
The name happens to be O'Donnell, if it's all the same to you... and I have a good mind to charge you with false arrest... only I don't know if I could make it stick.
Adım O'Donnell, ama sizin gibiler için fark etmiyor tabii. Seni sahte tutuklamaya sebebiyet vermekle suçlayabilirim sadece bunu neye dayandırabilirim bilmiyorum. - Neden yapmıyorsunuz?
- Sergeant, if it's all the same to you...
- Çavuş, tabii sizin için fark ederse...
If it's all the same to you, I'm the sheriff of this county... and will conduct the investigation.
Sizin için fark edecekse, ben bu bölgenin şerifiyim ve bir soruşturma yürüteceğim.
It's a federal matter, as a matter of fact, so if it's all the same to you...
Bu federal bir mesele aslına bakarsak, tabii sizin için fark ederse...
If it's all the same to you, I'd like that pair for a souvenir.
Eğer sakıncası yoksa bunları hatıra olarak almak isterim.
If it's all the same to you, Danny!
Senin için hep eskisi gibi Danny.
I'll be wetting my whistle tonight, Mr. Lane, if it's all the same to you.
Size de uyarsa, Mr.Lane, ben bu gece kafayı çekeceğim.
If it's all the same to you, you can accept my two weeks'notice two weeks ahead of time.
Senin için de fark etmezse, iki haftalık ihbar süremi kullanmışım varsayarsın.
Oh look, Old Joe, it's a chance,... if the chow lady, the laundress, and the undertaker haven't all met here at the same time without meaning it!
Bak, yaşlı Joe, eğer aşçı kadın, çamaşırcı kadın ve cenazeci istemeden burada karşılaşıyorlarsa, bu bir şanstır!
I'll take my chances in the open sea, if it's all the same with you.
Şansımı açık denizde deneyeceğim. İstersen sen de benimle gel. Aklımdan geçenleri okudun.
You and Vicky are sharing. Oh, are we? Well, if it's all the same to you,
Sen ve Vicky paylaşacaksınız.
Well, if it's all the same to you, Reverend I ain't goin'to Austin!
Eh, senin için fark etmeyecekse Peder ben Austin'e gitmiyorum!
If it's all the same with you, I think I'll go and get cleaned up.
Senin için fark etmezse, gidip temizlenmeyi düşünüyorum.
That's very nice of you, but all the same, I think if you don't mind I'll just keep it Mr. Piper.
Çok naziksiniz, fakat yine de, sakıncası yoksa, onu muhafaza edeceğim, Bay Piper.
Forgive me if I sound quite mad, but it's true all the same.
Çılgınca konuşuyorsam bağışlayın ama yine de anlatacaklarım doğru.
I'd rather act dying of laughter if it's all the same with you.
Senin için fark etmeyecekse, gülmekten ölme rolü yapmayı tercih ederim.
If you want to go back it's all the same to me. it's your own bloody level.
Eğer geri dönmek istiyorsan, bana uyar. Sen oraya aitsin.
If it's all the same to you, we'll use my artist instead of yours.
Senin için sorun olmazsa benim zanaatkârlarımı kullanacağız.
Well, there are four of us, and we'd like it open... not if it's all the same to you, that is.
Biz dört kişiyiz ve açık kalmasını istiyoruz sizin için sakıncası yoksa. Ama var.
Well, if it's all the same to you, sir, perhaps we could be making our way home now, huh?
Sizin için de fark etmezse efendim belki eve doğru gidebiliriz, ha?
I'd rather see my own if it's all the same to you.
Sakıncası yoksa kendi doktoruma muayene olmak isterim.
Well if it's all the same to you, I'm going back to the museum.
Eğer bir şey fark etmeyecekse, ben müzeye geri döneceğim.
- That's right. If it's all the same to you.
Çantamdan para çalmasana!
If it's up to me, cowards, homosexuals and Jews, they're all the same thing.
Ödlekler, eşcinseller, Yahudiler hepsi aynı b.kun soyu.
I don't doubt that you meant it kind but I'd rather not be acquainted with you any longer, if it's all the same to you.
Kötü bir amacınızın olmadığından da eminim ama sizin için de uygunsa sizinle daha fazla görüşmek istemiyorum.
I'll be straight off, if it's all the same, sir.
Her şey tamamsa, ben de hemen gideyim, komutanım.
Sir, I'd really rather not get mixed up in this if it's all the same to you.
Beyefendi, sizin için fark etmezse, beni bu işe hiç karıştırmasanız.
Well, now, if it's all the same to you, we'll just tag along.
Senin için mahsuru yoksa, peşinden geleceğiz.
E the main idea it was that alone it would be possible if we created a nation with team spirit, with solidarity, and all making the same effort, instead of fighting due the small differences of opinion, to the external politics and the social politics, and there for ahead.
Fikirlerinin temelinde ise, bu durumdan çıkışın tek yolunun iç ve dış politikada farklı görüş ve hizipleşmeler yerine birlik ve dayanışma ruhu içinde hareket ederek taşın altına hep beraber elimizi koymak yatıyordu.
It seems that the water after all he was thus same, because the oil in the subsoil if it infiltrated until the wells.
Gerçekte olansa, yerin altında bulunan petrol kuyularından su kuyularına petrol sızmasıydı.
If some of the diverse forms of the same alienation... do battle among themselves in the guise of total choice, it's because they're all built upon the real repressed contradictions.
Ayni yabancilasmanin farkli biçimleri, uzlastirilamaz karsitliklarin kisvesi altinda birbiriyle mücadele ederse bunun nedeni hepsinin bastirilmis gerçek çeliskilere dayanmasidir.
If it's all the same to you, I prefer Arthur Adamson.
Eğer senin için hepsi aynı manadaysa Arthur Adamson'ı kullanmanı tercih ederim.. Şimdi.
All I want from you is to know if it's the same car that killed the hitchhiker.
Bana sadece o otostopçuya da öldüren aynı araba olup olmadığını söyle!
If it's all the same to you Bob Carter,...
Bunlar senin içinde geçerli Bob Carter,...
If we're all talking about the same man and I think we are then it appears he's got a rather growing collection of our bikes.
Hepimiz aynı adamdan bahsediyorsak... ki bence öyle... adam motosikletlerimizden koleksiyon yapmaya başladı.
I won't conduct my business here anymore, if it's all the same to you.
Artık buradaki işim bitti. Her durumda sizinde.
No, if it's all the same to you, I'll just get you two shoved out, and then get on with some other bits of shouting.
Hayır, eğer sizin için farketmeyecekse, ikinizi dışarı atacağım, sonra da bağırmaya devam edeceğim.
If it's all the same to you I'll drive that tanker.
Sizin için fark etmezse o tankeri ben kullanayım.
It's a swell locket, but if it's all the same, I'll keep my old one.
Harika bir kolye, ama sizin için fark etmezse, eskisini takmak isterim.
If it's all the same, Admiral, we'd like to share the risk.
- Ne farkeder ki, Amiral riski paylaşmak istiyoruz.
I'd just as soon stay a neighborhood novelty, if it's all the same to you.
Eğer sence bir mahsuru yoksa etrafta yeni olarak tanınmayı tercih ederdim.
Uh, if it's all the same to you, Maggie, I'd rather have that one I was handling just now.
Ah, eğer hepsi senin için birse Maggie ben bu elimde tuttuğumu almayı tercih ederim.
Look, if it's all the same to you fellas, I think I'll just take the trolley.
Bak, eğer sizin için fark etmezse, troleybüse binebilirim.
So if it's all the same, really, what's there to worry about?
Eğer her şey hep aynıysa, o zaman endişelenmemelisin.
Besides, there are only six sleeping compartments. Don't take this the wrong way, but if it's all the same I'd like to get off the train.
Sonra bir sabah uyanır ve karşına çıkan bazı gerçekten harika insanların.