If you're not busy traduction Turc
197 traduction parallèle
If you're not busy tomorrow night, could you beat me up again?
Yarın akşam bir işin yoksa, beni tekrar döver misin?
Colonel, if I could come to your office tomorrow sometime, when you're not too busy.
Albay, yarın bir ara bürona uğrayabilir miyim çok meşgul olmadığın bir zaman.
After you change, if you're not busy elsewhere, we could have supper.
Üstünü değiştirdikten sonra başka bir yerde işin yoksa yemek yiyebiliriz.
- if you're not too busy.
Çok meşgul değilsen tabii.
I was wondering, if you're not too busy... you might like to come over to my place and see them.
Belki çok meşgul değilseniz evime gelip ağaçları görmek istersiniz.
Jack, we'd like to talk to you over at the saloon if you're not too busy.
Jack, çok meşgül değilsen seninle salonda konuşmak istiyoruz.
Well, as I mentioned before, if you're not busy,
- Söylediğim gibi işin...
Say, Irma, I just got off work, so if you're not busy...
lrma, işim yeni bitti. Düşündüm de meşgul değilsen...
Say, uh, if you're not busy later, would you like to watch my act?
Yapacak başka bir işiniz yoksa kalıp gösterimi izler miydiniz?
If you're not too busy, I shall need your help with the arrangements for the soiree tonight.
Meşgul değilseniz bu geceki suare için yardımınıza ihtiyacım olacak.
If you're not too busy, of course.
Tabi çok meşgul değilseniz.
And if you're not too busy, you can wipe the bugs off the windshield.
Çok meşgul değilsen camdaki böcekleri temizleyebilirsin.
So if you're not busy, you want to go to a fraternity party?
Yani meşgul değilsen, dernek partisine gitmek ister misin?
I wondered, if you're not busy tonight, if you're not doing anything special, maybe you'd like to join me for dinner.
Eğer bu gece, şey, meşgul değilsen diye, şey, özel bir işin yoksa, belki de, akşam yemeğinde bana eşlik ederdin.
Maybe if you're not busy sometime we could have a cup of coffee or somethin'.
Belki boş bir zamanınızda kahve yada başka bir şey içebiliriz.
SINCE THE LADIES ARE BUSY WE MIGHT AS WELL PLAY, IF YOU'RE NOT TOO TIRED.
Hanımlar meşgulken biz de oynayabiliriz ;
Would you care to stroll with me, if you've got time, if you're not too busy?
Vaktin varsa, çok meşgul değilsen, benimle dolaşmaya ne dersin?
I said " Would you care to stroll with me, if you've got time, if you're not too busy?
" Vaktin varsa, çok meşgul değilsen,
That is, if you're not too busy.
Tabii çok meşgul değilsen.
If you're not so busy, I would like to read you some passages.
Çok meşgul değilsen, sana bazı pasajlar okumak istiyorum.
I thought you might like some company, if you're not too busy.
Biraz eşlik etmek isteyebileceğinizi düşünmüştüm, eğer çok meşgul değilseniz.
- I was thinking, if you're not busy maybe I can get my meal today?
- Düşünüyordum da, eğer meşgul değilsen bana bugün yemek ısmarlayabilir misin?
No, thanks but I could use some company... if you're not too busy.
- Hayır, teşekkürler. Fakat arkadaşlık yapman iyi olurdu. Eğer çok meşgul değilsen.
- l'd like that... if you're not too busy being the Presider of the Festival.
- Çok memnun olurum Festivale başkanlık yapmaktan fırsat bulursan tabi.
If you're not too busy.
- Eğer çok meşgul değilsen.
I was just wondering, if maybe you're not busy tomorrow night...
Merak ediyordum da, yarın akşam meşgul değilsen...
So, I mean, I was just thinking if you're not busy later on you might want to... you know, go for a walk with me.
Şey diyecektim, düşündüm de eğer meşgul değilsen, belki sonra benimle... bilirsin işte, yürümek istersin demiştim.
Conni, if you're not too busy...
Conni, eğer çok meşgul değilsen...
Say, Roz, if you're not busy, would you like to get a drink or something?
Baksana Roz, Eğer işin yoksa birşeyler içmeye gidelim mi?
If you're not busy, it would be a big favour.
Eğer işin yoksa büyük iyilik etmiş olursun.
Hey, listen, if you're not busy later, i know this great restaurant in Little Italy, and - actually, just north of Little Italy, which I guess would make that Little Switzerland, you know?
Hey, dinle, sonra eğer meşgul değilsen, Küçük İtalya'da çok güzel bir lokanta biliyorum, ve-- - Aslında, sadece Küçük Italyanın kuzeyindeki Küçük İsviçre... onu küçük yapar. biliyormusun?
Perhaps if you're not too busy we could wing on down after the High Holidays.
Belki eğer meşgul değilsen Kutsal bayramımızdan sonra oraya kanatlanırız.
If you're not too busy.
Çok meşgul değilseniz.
Now, if you're not too busy, maybe you can give us a hand with this transmission.
Şimdi, çok meşgul değilsen, belki şanzumanı indirmemize yardım edersin.
If you're not busy.
Meşgul değilsen.
So if you're not busy, say, around 11?
İşiniz yoksa bekleriz. Saat 11 civarı diyelim mi?
If you're not too busy, I'm having a spot of trouble on my way in.
Çok meşgul değilsen, girerken, başımdaki belayla ilgilen.
You know - if you're not too busy having sex with my mother.
Eğer annemle sevişmek için buluşmayacaksan tabi.
I MEAN, IF YOU'RE NOT BUSY?
Meşgul değilsen tabi.
That'd be great if you're not too busy. It'll be really good... to see you.
Seni görmek güzel olacak.
Uh, uh, I was wondering- - That is, if you're not too busy- -
Uh, uh, Eğer işiniz yoksa acaba -
Look, this little, uh, struggle for authority thing is all very cute, but, uh, if you're not too busy, I could really use a ship's schematic.
Bakın bu küçük... işte bu otarite ile mücadele olayı çok iyi ama... eğer çok yoğun değilseniz gerçekten geminin şematiğini kullanabilirim.
I could really use some help preparing this dish today if you're not busy.
Gerçekten bugün yemeği hazırlamak için biraz yardım alabilir miyim?
Well, if you're not busy later, perhaps we could play nine holes on the holodeck.
Eğer meşgul olmadığın bir zamanda, belki sanal güvertede dokuz delik oynayabiliriz.
Once, maybe, if you're not busy?
Meşgul olmadığın zaman.
If you're not too busy with symphony rehearsals.
Sen orkestra provalarıyla çok meşgul olmazsan.
If you're not busy getting lawyers killed and setting girls on fire.
Eğer avukatları öldürmekle ve kızları yakmakla meşgul değilsen tabi.
- If you're not too busy can I run something by you? - I've been busy.
Kabul ediyorum.
- If you're not busy next election, I have a job for you.
- Eğer sıradaki seçimlere katılmayacaksanız, size bir iş teklifim olur.
Listen, if you're not too busy dipping into the drug seizures you want to take a look at these for me?
Dinle, uyuşturucu krizleriyle meşgul değilsen benim için bunlara bakabilir misin?
l`d love to speak with you for a few minutes, if you`re not too busy and all.
Çok meşgul değilsen biraz konuşabilir miyiz?
if you're happy and you know it 31
if you're hungry 89
if you're 71
if you're reading this 32
if you're watching this 56
if you're not happy 19
if you're not ready 23
if you're lying to me 20
if you're interested 214
if you're gonna kill me 28
if you're hungry 89
if you're 71
if you're reading this 32
if you're watching this 56
if you're not happy 19
if you're not ready 23
if you're lying to me 20
if you're interested 214
if you're gonna kill me 28