Ille traduction Turc
493 traduction parallèle
Just because Teddy's strange, that doesn't mean- -
Teddy biraz tuhaf davranıyor diye bu ille de...
Or if thou would needs marry, marry a fool, for wise men know well enough what monsters you make of them.
Ama ille de evleneceksen, sersemin biriyle evlen, çünkü akıllı erkekler kendilerini nasıl bir canavara çevireceğini bilirler.
Especially in the middle of the day.
ille de bir gün ortasında.
You're bound to get me into this fight one way or another, aren't you?
Beni ille bu kavgaya bulaştıracaksınız, değil mi?
Yes, but not always a stranger.
Evet, ama ille de yabancı olması gerekmez.
Yes, prosecution could use that though it certainly would not be conclusive that she was lying.
Evet, savcılık bunu kullanabilir... ama elbette ki bu, ille kadının yalan söylediğini göstermez.
So, Mrs. Manion's taking her shoes off in Thunder Bay doesn't necessarily mean she was being unladylike, does it?
Bayan Manion'un Thunder Bay'de ayakkabılarını çıkarması ille hoppaca davrandığını göstermez, değil mi?
He had to quit in the middle of a match?
İyi bir sonuç olacaktı ama o ille de havlu atacak!
- Just one song!
Size ille de şarkı söylememi istiyorsunuz.
This card is not necessarily death's
Bu kart ille de ölümün kartı diye bir şey yok.
If you're going to compare the Ballon household with a Shakespearean tragedy, I suggest that Macbeth would be more appropriate.
Ballon ailesini, ille de bir Shakespeare trajedisine benzeteceksen Macbeth daha uygun olurdu kanımca.
- I know, but most women who become homemakers are not necessarily miserable.
- Biliyorum, ama ev hanımı olan çoğu kadının... ille de zavallı olmaları gerekmez.
But if you gotta smoke, blow a little of it my way.
Ama ille de içecekseniz bana doğru da üfleyin.
Does that depend on what, this high tide?
Yani ille de denizin kabarması mı gerekiyor?
Oh, yes, I'm a very... tactile person.
- Evet, ille dokunacağım.
Well, that's a rather obvious deduction, but not necessarily correct.
Akıllıca görünüyor, ama ille de doğru değil.
However, it's not necessarily a good thing just to be different.
Ama farklılığın ille de iyi bir şey olması gerekmiyor.
Humans don't necessarily have to live on
İnsanlar ille de bunlarla yaşamak zorunda değil.
Well, if you must know, I am "vadising" off to gossip with the secret police.
Eh, eğer ille de bilmek istiyorsan, gizli polis ile dedikodu yapmaya gidiyorum.
You always gotta do things your way, don't you?
Her şeyi ille bildiğin gibi yapacaksın, değil mi?
Not necessarily.
İlle de oradan gelecek değiller.
If he's like a human, what he wants isn't necessarily what he should have.
Eğer insan gibiyse, ne istediği ille de verilmesi anlamına gelmez.
First and foremost, I don't equate the term exclusively with sex voyeurism or, quote, "degeneracy."
Öncelikle bence... ... ille de ne seksle ilgili bir sözcük değil bu...... ne de röntgencilikle.
If you are going to do this damn silly thing, don't do it in this damn silly way.
Bu salakça şeyi ille de yapacağım diyorsanız bari adamakıllı bir yöntemle yapın.
Not particularly.
İlle de yemem gerekmiyor.
- Come on, Elwood. Would have to hit me right in the funny bone.
İlle de sinirden mi vurmalıydı?
You must be beautiful, but also hard as you can but first beautiful and after you harden
Siz güzelsiniz! İlle de istiyorsanız ağlayın. Ama güzel olmalısınız.
- Does it have to be tonight? - I'm afraid so, dear.
- İlle bu gece mi olmalıydı?
Not necessarily.
İlle de öyle değil.
If you must know, I'm just out of jail.
İlle de bilmek istiyorsanız, hapisten yeni çıktım.
You must know a business venture of mine has paid off handsomely.
İlle de bilmek istiyorsanız bir iş yatırımım iyi para getirdi.
Am I supposed to shoot somebody?
İlle birilerini mi vurmalıyım?
You think you got to prove that you're not afraid of them!
İlle onlardan korkmadığını kanıtlayacaksın!
If you must know... Rosetta was not particularly fond of her.
İlle de bilmek istiyorsan Rosetta ondan pek hoşlanmıyordu.
You've gotta use your whole body.
İlle tüm vücudunu kullanacaksın.
You'd have to see for yourself, wouldn't you?
İlle de kendin göreceksin, değil mi?
You gotta push something.
İlle birilerini güdeceksin.
You must learn to run.
İlle de birşey gerekiyorsa, kaçmayı öğrenin.
It doesn't have to be the cat.
İlle de kedi olmak zorunda değil.
Of course he had to choose me!
İlle beni seçmek zorundaydı!
He wants it the hard way.
İlle bizi uğraştıracak.
If you must know, they're still crazy about each other.
İlle de bilmen gerekiyorsa, anne, birbirleri için hala deli oluyorlar.
- She insists on today.
- İlle bugün gelecekmiş.
Must you have an explanation?
İlle de açıklama istiyor musun?
I didn't necessarily mean the Catholic Church.
İlle de Katolik Kilisesi olması gerekmiyor.
If it had to happen, better sooner than later.
İlle olacaksa, erken olması geç olmasından yeğdir.
Not necessarily with me.
İlle de benimle olacak diye bir şey yok.
If you're gonna play, you play Dixie.
İlle bir şey çalacaksan güneyli şarkısı olsun.
You can sure say some dumb things...
- İlle saçma sapan konuşacaksın.
You've got to come back to the apple.
İlle Apple'a uğramalısın.
Or else they're sullen.
İlle somurtuyorlar.