Illuminated traduction Turc
162 traduction parallèle
Better turn off the light, otherwise he'll get suspicious when he comes home and finds everything illuminated.
Işığı kapatsan daha iyi, dönüp aydınlığı fark ederse şüphelenir. dönüp aydınlığı fark ederse şüphelenir.
And what have the lightning flashes illuminated so far?
Peki, bu şimşekler şu ana kadar neyi aydınlattı?
Now it's well illuminated.
Şimdi daha iyi durdu.
which illuminated no one....
Hiç kimseyi aydınlatmayan bir kişilik.
Illuminated signs are manufactured upstairs.
Işıklandırma malzemeleri üst katta imal ediliyor.
But Brother Sun illuminated my soul.
Karanlıktaydım. Ama, Erkek Kardeş Güneş ruhumu aydınlattı.
Here, between 1803 and 1808, a Quaker schoolmaster called John Dalton turned the vague knowledge of chemical combination, brilliantly illuminated as it had been by Lavoisier, suddenly into the precise modern conception of atomic theory.
Burada, 1803 ve 1808 yılları arasında,... protestan tarikatı üyesi, okul müdürü John Dalton,... kimyasal bileşenlerin belirsiz dünyasını,... Lavoisier gibi aydınlatarak, atom teorisine bir anda kesin ve modern bir anlayış katmıştır.
It is a vast illuminated furnace for the consequence of the flames.
"Alevlerin yansımasından ateş almış muazzam bir fırın."
I respect the illuminated judgement of the court, Messer Grande, but I am obliged to repeat that I declare myself absolutely innocent.
Mahkemenin yüce kararına saygı duyuyorum, Messer Grande ama yine de suçlamaları reddediyorum.
I beg you, my illuminated savior.
Sen benim bilgili kurtarıcımsın.
You dare refuse the great, illuminated Abdul?
Yüce şanlı Abdul'u nasıl reddedersin?
All great progress has come from an illuminated minority...
Yalnızca küçük bir yenilikçi grubu... Bütün büyük gelişimler aydınlanmış azınlıklar tarafından getirilmiştir.
In Herschel's experiment, the relationship between color and temperature was being tested, and so his control was a thermometer over the part of the white sheet that was not illuminated by sunlight at all.
Herschel'in deneyinde renk ve ısı arasındaki ilişki test ediliyordu. Dolayısıyla kontrolü de beyaz yüzeyin güneş ışığıyla hiç aydınlanmayan kısmında duran termometreydi.
The dining room was slightly illuminated by candles.
Oda mum ışıklarıyla hafif aydınlatılmış.
And this field is illuminated by the eerie incandescence... of searchlights and flash bulbs.
Bütün arazi tarama ışıklarıyla ve flaşlarla aydınlatılmış durumda.
a place deeper than the Grand Canyon and equally as spectacular, and see this brilliantly illuminated landscape... with a brighter sun than anyone had ever stood in before, with a blacker-than-black sky, and then to top the whole scene off, in this blacker-than-black sky... was a beautiful, brilliantly illuminated... blue marble that we call the earth.
Büyük Kanyon'dan daha derin ve aynı derecede muhteşem olan Taurus Litterol vadisinin ortasında öylece dikilmenin ve daha önce görmediğiniz kadar aydınlık bir güneş ve kapkaranlık bir gökyüzü eşliğinde,... ışıl ışıl parlayan bu yeri görmenin ve ardından o kara gökyüzüne kafanızı çevirip, ... Dünya denen bu parlak mı parlak mavi bilyeye bakmanın nasıl olacağını öngörmenin olanağı olmadığını anladım.
"May he who illuminated this, illuminate me."
Bunu aydınlatan beni de aydınlatsın.
See how the stars resemble illuminated cities on a map.
Haritalar üzerindeki aydınlatılmış şehirlere, bak nasılda benziyorlar.
I've illuminated Delta four grid map.
Delta 4 karesini aydınlattım.
Here, within a foot or so of the gale-swept, savagely cold wilderness above, illuminated only by the dim blue light filtering through the ice, there is stability, peace, and an eerie, unforgettable beauty.
Fırtınaların süpürdüğü dondurucu ıssız doğanın sadece birkaç karış aşağısında buzdan sızan donuk bir mavi ışık ile aydınlanan bu dünyada durağanlık, huzur ve tüyler ürpertici unutulmaz bir güzellik vardır.
That sage was illuminated like the moon..
Bu akıllı ay gibi parlıyor.
I can't help but notice that my controls are not illuminated.
Yardım edebilirim ama kontrollerimin ışıklarının yanmadığını fark ettim.
It ´ s the illuminated fountain pond.
- Havuzun ışıklarını yakmışlar.
I want the grey skies of London illuminated.
Londra'nin gri gökyüzünün aydinlanmasini istiyorum.
It was poorly illuminated.
Az aydınlatılmış bir yerdi.
[Clears Throat] The section now illuminated is the floating point unit... one of my personal favorite units.
Şu an aydınlatılan bölüm gezer nokta birimidir... Benim en sevdiğim birimlerden birisidir.
And I am converted into a man illuminated by this Revolution. Good.
Ve devrim sayesinde aydınlanıp doğru yolu bularak yeniden gerçek bir erkek oluyorum.
But these discoveries quickly paled one day in 1890 when a vacuum tube illuminated in his hand without any wire connection.
Fakat bu buluşların getirdiği ses, 1890 yılının bir günü elinde kablosuz olarak taşıdığı vakum tüp aydınlandığında, birden sönüvermişti.
Now, this is a page from an illuminated text that describes a book called The Shepherd's Journal, said to have been a firsthand account of Atlantis and its exact whereabouts.
Bu, "Kılavuzun Günlüğü" isimli bir kitabı tasvir eden bir metinden alınmış bir sayfa... Atlantis'ten ve onun nerede olduğundan söz ediyor.
Ty : WE'VE GOT SOME NEW FRIENDS TO MEET TONIGHT, WHOSE DARK WORLD IS ABOUT TO BE ILLUMINATED.
Bu akşam bize katılıp karanlık dünyaları aydınlanmak üzere olan yeni arkadaşlarımız var.
This acts like a burglar alarm, startling the attacking fish and leaving it illuminated in the dark, and vulnerable to its own predators.
Bu bir hirsiz alarmi gibi isleyip saldiran baligi ürkütüyor onu karanlikta aydinlatilmis ve kendi yirtici hayvanlarina karsi savunmasiz halde birakiyor.
The corals regulate that with pigments that we can only see when they are illuminated by ultraviolet light.
Mercanlar sadece morötesi ışıkla aydınlatıldıklarında görebildiğimiz pigmentlerle düzenlenirler.
This acts like a burglar alarm, startling the attacking fish and leaving it illuminated in the dark and vulnerable to its own predators.
Bu bir hırsız alarmı gibi işleyip saldıran balığı ürkütüyor onu karanlıkta aydınlatılmış ve kendi yırtıcı hayvanlarına karşı savunmasız halde bırakıyor.
I shan't forget the first glimpse of your form... illuminated as it was by flashes of sunlight.
Sizi ilk gördüğüm anı unutmayacağım güneş tarafından aydınlatılmış gibiydim.
The skies over Baghdad have been illuminated.
Bağdat'ta gökyüzü apaydınlık.
My heart was filled with a deep melancholy, mingled with great hope of success, at the sound of the song, The Red Flag Flies Over Cairo to the accompaniment of which the advancing battalions forged ahead over the endless waste of desert, feebly illuminated by the pale gleam of the waxing moon.
Kalbim, ayın zayıf ışığı ile hafifçe aydınlanmış sonsuz çölde ağır ve güçlükle ilerleyen taburlarla beraber "Kırmızı Bayrak Kahire Üzerinde Dalgalanıyor" şarkısının melodisi ile büyük bir başarı umudu ile karışık derin bir üzüntüyle doluydu.
We were separate and without purpose so the Great Spirit illuminated us with the three virtues, unity, duty and destiny.
Ayrılmış ve amaçsız kalmıştık. Bu yüzden Yüce Ruh bizi üç erdemle aydınlattı Birlik, Görev ve Kader.
Light found itself and illuminated our destiny.
lşık kendini buldu ve kaderimizi aydınlattı.
No no no, it was a large crystally-covered candle which they had made with your wedding invitation in a kind of window within the wax so that when the candle burns down, the invitation is illuminated from behind.
Büyük, kristal kaplı bir mumdu. Düğün davetiyenizi, mumdaki bir pencere gibi yaptırmışlar. Mum eriyip aşağıya inince, davetiye arkadan aydınlanıyor.
That my heart, like the Temple of Ephesus, burned in the setting sun My eyes illuminated old tracks
Ergenliğim o kadar öfkeli ve vahşiydi ki kalbim Efes Tapınağı gibi batan güneşi yakıyordu gözlerim eski yolları aydınlatıyordu.
He collects illuminated medieval art.
Ortaçağ yazı süsleme sanatıyla ilgilenir.
The blue lights are picking up the fluorescence you get in washing powder, that is why their shirts are illuminated.
Mavi ışıklar deterjanın içindeki floresanı ortaya çıkarıyor Gömleklerinin parlak görünmesinin sebebi bu
It's an illuminated manuscript, depicting the ancient...
- Bir elyazması...
It illuminated a substance foreign to the normal molecular make-up of a ZPM.
ZPM'in moleküler yapısına yabancı bir maddenin ışıldamasına neden oldu.
"It is up to the soul to look past that dirty love " and regain the beauty that illuminated so bright before.
Ruh geriye bakıp bu kirli aşkı görür... ve daha önce sahip olduğu parlaklığı geri kazanır.
It has shown me... that everything is illuminated in the light of the past.
Bana şunu gösterdi ki herşey geçmişin ışığında aydınlanıyor.
Several of your patrons, in different stages of undress, have illuminated me.
Patronlarının çoğu soyunukken, çeşitli açıklamalar yaptılar.
Well, an original, illuminated, 6th century transcript... of the Pentateuchal books of the Bible is bound to generate a lot of buzz.
Valla, orijinal, resimli ve Tevrat'ın ilk beş kitabının 6. yüzyıldan kalan nüshası eminim bazı dedikodulara yol açacaktır.
Illuminated in your infinite peace, a billion stars go spinning through the night, blazing high above your head.
"Sınırsız huzurunun içinde aydınlanan, bir milyar yıldız gece boyunca fırıl fırıl dönüyorlar, başının çok üstünde parıldıyorlar."
- Our map is illuminated with sightings...
- Haritamızda görüldüğü yerler işaretli...
Please return to your seats and reтain seated with your seat belt fastened while the sign is illuminated.
Lütfen koltuğunuza oturup türbülans sona... erene kadar kemerleriniz bağlı vaziyette bekleyiniz.