Immense traduction Turc
850 traduction parallèle
I'm just going to run away and stay right next to you. So, it's not because I have an immense amount of money or because I'm unbelievably good looking.
Çok zengin ya da yakışıklı olduğumdan değil de hayaletlerden korktuğundan mı?
He certainly doesn't look as if he has immense power, does he?
İnanılmaz bir güce sahipmiş gibi görünmüyor, değil mi?
The force of their impact as they were pulled into the growing planet released an immense amount of energy, enough to keep the entire globe molten.
Büyüyen gezegene çarpma darbelerinin gücü tüm küreyi erimiş halde tutmaya yetecek büyüklükte devasa bir enerjinin açığa çıkmasını sağlıyordu.
And your immense wealth... are yours
Bu muazzam servet... sizindir.
Tanks exploding from the heat will quickly release immense quantities of poisonous gas into surrounding areas of the city. "
Sıcaklıktan dolayı patlayan tanklar, şehrin çevresine hızla ve çok miktarda zehirli gaz yayar. "
Do you realize the immense task we shall undertake... when we set ourselves to an active and aggressive peace... when we direct our energies to tear out the wealth of this planet... and exploit all these giant possibilities of science... that have been squandered hitherto upon war and senseless competition?
Kendimizi aktif ve agresif bir barış için tayin ettiğimiz enerjimizi bu gezegenin zenginliklerini ortaya çıkarmaya yönlendirdiğimiz şimdiye kadar savaş ve anlamsız rekabetler yüzünden ziyan edilmiş ilmin tüm imkanlarından yararlanarak üslenmemiz gereken bu muazzam görevin farkında mısınız?
All my friends have told me that it was insane for a single person to oppose the immense machinery of the law the glory of the army and the power of the state.
Bütün arkadaşlarım bana, kanunların muazzam sistemine ihtişamlı orduya, ve devletin gücüne tek bir kişinin karşı koymasının delilik olduğunu söylediler.
France is once again today the land of reason and benevolence because one of her sons, through an immense work and a great action gave rise to a new order of things based on justice and the rights common to all men.
Fransa bugün bir kez daha mantığın ve iyiliğin merkezi durumunda. Çünkü onun evlatlarından biri, adaleti ve insan eşitliğini arkasına alarak, yeni bir düzenin yükselişinin mimarı oldu.
You've been an immense help often.
Çoğu zaman da bana çok yardımcı oldun.
It requires immense preparation, formality, etiquette.
Bu, uzun bir hazırlık, formalite ve etiket gerektirir. - Anlıyorum.
A vast prison at the heart of Europe, an immense dungeon towards which the Gestapo herded its millions of victims.
Avrupa'nın kalbinde, çok büyük bir hapishane,... Gestapo'nun milyonlarca kurbanını içine sürdüğü, uçsuz bucaksız bir zindan.
Thousands of suns, millions of stars, separated by immense distances and by thin floating clouds of gas.
Binlerce güneş, milyonlarca yıldız muazzam mesafelerle ve ince gaz bulutları ile birbirlerinden ayrılır.
And these immense natural forces, tamed and dominated, will provide the energy needed to... run men's factories and workshops.
Bu muazzam doğal güç... insanlara fabrikalarını ve atölyelerini çalıştıracak olan... enerjiyi sağlıyor.
An immense good comes inside me without me invoking it.
Herhangi bir şeye yalvarmaksızın içimde muazzam bir iyilik arzusu doğuyor.
The sea is everything - - an immense reservoir of nature, where I roam at will.
Deniz her şeydir,... aylak aylak dolaşabileceğim, uçsuz bucaksız, su dolu bir depo.
I've often wondered over the immense power a gynaecologist has over our hearts and confidence.
Jinekologların hastaları olan biz kadınlara verdiği muazzam rahatlama ve özgüveni hep merak etmişimdir.
In the south, where I come from the autumnal storms are announced by an immense crimson cloud which sits on the horizon for seven nights.
Güneyde, memleketimde, sonbahar fırtınaları, yedi gece ufku kaplayan, uçsuz bucaksız kıpkırmızı bulutlar ile ayan olurdu.
You too will feel the immense joy of hating.
Sen de nefret etmekten çok zevk alacaksın.
Once again I advanced... alone, along these same corridors... through the same deserted rooms... past the same colonnades... the same windowless galleries... across the same thresholds... taking this route in the labyrinth as if by chance... and once again... everything was deserted in this immense hotel... empty salons, corridors... salons, doors... doors, salons... empty chairs, deep armchairs... stairs, steps... steps, one after another... glass objects, empty glasses... a dropped glass, a glass partition... letters, a lost letter... keys hanging from their rings... numbered door keys :
Bir kez daha yürüdüm... tek başıma, aynı koridorlar boyunca... aynı metruk odaların içinden... aynı revakların altından... aynı penceresiz galerilerden... aynı eşiklerin üstünden... böylece yol alarak labirentte, adeta gelişigüzel... ve bir kez daha... bu devasa otelde herşey terk edilmiş... boş salonlar, koridorlar... salonlar, kapılar... kapılar, salonlar... boş sandalyeler, geniş koltuklar... merdivenler, basamaklar... basamaklar, art arda... cam eşyalar, boş bardaklar... bırakılmış bir bardak, cam bir bölme... mektuplar, kayıp bir mektup... anahtarlıklara asılı anahtarlar... kapı numaralı anahtarlar :
You couldn't have endured this trompe l'oeil style... among these mirrors and columns... these doors ever ajar, stairways too immense... this ever open room.
Bu trompe l'oeil tarzına tahammül edemezdin sen... bu aynalar ve kolonlar arasında... bu her daim aralık kapılar, devasa merdivenler... bu her daim açık oda.
To die with that image of you in my soul, with this immense desire to know you were mine, which life will never grant me.
Ruhumda senin izinle birlikte... Bu büyük tutku ve benim olabilme şansın... maalesefbu yaşamda bana asla sunulmayacak.
Now immense herds of cattle were driven hundreds of miles to meet the lines bound for markets in the East.
Artık, uçsuz bucaksız sığır sürüleri, doğudaki pazarlara ulaşan demiryolu hatlarına doğru yüzlerce mil sürülüyordu.
In Vienna I studied with Professor Freud... a doctor of immense talent...
Ben Viyana'da Profesör Freud'la okudum... muazzam yetenekli bir doktor...
No, although beauty is an important factor in a prostitute`s career It attracts the attention of the pimp since physical allure can be an immense source of profit
Hayır, güzellik bir fahişenin kariyerinde önemli bir faktör olmasına rağmen, fiziksel çekiciliğin kârın en önemli kaynağı olması pezevenginin onun üzerindeki baskısını artıracaktır.
What an immense joy when I say that word.
Bu kelimeyi söylemek ne muazzam bir sevinç.
In these shoutings, these immense assemblies, these lights, these mechanisms, these declarations, these armies,
şu bağırmalarda şu kocaman toplantılar şu ışıklar şu mekanizmlarda, şu açıklamalarda, şu ordular
like on the large square of an immense and sinister nation.
sanki büyük bir meydanda gibi kocaman ve karanlık bir ülkede.
I know, comrade Krouchtchev, that this was an optical illusion, and, on the contrary, immense and irremediable is the abyss between us who fly the cosmos, and the billions of miserables attached to the earth
onu iyi biliyorum, Kruşçev yoldaşım, görsel bir evhamdı, ve, tam tersi, aramızdaki uçurum daha büyük ve onarılamazdır. Evrende uçuyoruz ve zavallı milyar insanlar hala dünyaya bağlı duruyor, umutsuz sinekler gibi.
PICKERING : It was an immense achievement.
Büyük bir başarıydı.
It was an immense achievement.
Büyük bir başarıydı.
Rallies and parades of storm troopers were becoming more and more immense in scale.
SA tören ve geçitleri her geçen gün daha da kalabalık oluyordu.
There he lay, the vast, red-gold dragon, fast asleep in this immense hall that once was the jewel mine of Dale.
Muazzam büyük, altın kızılı ejderha orada yaşıyor vaktiyle Dale'ın mücevher madeni olan engin salonda uyukluyordu.
What have you and I to do, Mr. Mitterrand, with these immense shadows that made Europe dance to the sound of liberty?
Ne yapacağız biz Bay Mitterrand tüm Avrupa'yı ayağa kaldıran özgürlük nidâlarına karşı?
All of our decisions - great works, the establishment of industries, the conquest of new lands - will provide opportunities for immense profit.
Tüm kararlarımız, büyük işler, endüstrilerin kurulması, yeni toprakların fethi büyük karlar için fırsat sunacaktır.
What, my tiny little ship in this immense galaxy? A menace to navig..?
Koskoca galakside benim küçük gemim mi seyire tehdit?
Perhaps it is a link enabling us to pass from one subject to another, therefore to live together But since social relations are always ambiguous since thought divides as much as it unites since words unite or isolate by what they express or omit since an immense gulf separates my subjective awareness from the objective truth I represent for others since I constantly blame myself, though I feel innocent since every event transforms my daily life since I constantly fail to communicate since each failure makes me aware of solitude since...
Yoksa birbirimizin arasında gizli bir şey bir nesneden diğerine mi akıyor, bu şekilde mi hayatına devam ediyor ama sosyal ilişkiler en baştan beridir belirsizdir fikirler ayrılıklara yol açabildiği gibi birleştirici de olabilirken kelimeler anlamlarına ve ya yorumlarına göre farklıyken bilinç dünyamı bir sürü boşluğa ayırabilirken nesnel gerçekliğimin, beni diğerlerine temsil etmesi üstelik hem kendimden pişman olurken hem de kendimi masum gibi görmem günlük yaşantımı etkileyen her olay iletişim kurmamı engellerken yaptığım her hata yalnızlığımın farkında olmama neden olurken...
Yes, a man may be ugly yet have immense charm.
Evet, çirkin bir erkek aynı zamanda muazzam derece çekici olabilir.
A sort of ghastly green with one immense golden eye.
Ölümü çağrıştıran soluk yeşil bir tavus kuşu. Kocaman, altın renginde bir gözü var.
Your moral grandeur, a reflection of infinity, is as immense as philosophy's reflections, like love of women, like the divine beauty of a bird.
Heybetli maneviyatın, bitmeyen suretin Felsefe'nin imgeleri, bir kadının sevgisi, bir kuşun tapılası güzelliğine benzer.
Because of man's immense horror of his fellows.
Çünkü insan da hemcinslerinin korkularını ziyadesiyle solumaktadır.
We can be of immense help to you.
Size büyük yardımımız dokunabilir.
A distortion of physical laws on an immense scale.
Fizik yasalarının çok büyük çapta değişime uğraması.
- lf so, an immense one.
- Öyleyse, büyük bir tane.
She was attacked by what appears to be a robot, an automated weapon of immense size and power.
Büyük boyut ve güce sahip, otomatik bir robot silah tarafından saldırıya uğramış.
I think not. A device capable of keeping out this planet's natural atmosphere would be immense.
Gezegenin atmosferini dışarıda tutabilen bir şey çok büyük olmalı.
Inscrutable planets, immense comets and unknown galaxies which are inhabited by incredible beings of the most horrible physical sort and bone-chilling psychological nature.
Gizemli gezegenler, devasa kuyruklu yıldızlar ile korkunç fiziki görünümlü ve insanı iliklerine kadar titreten psikolojik yapılı inanılmaz canlıların yaşadığı keşfedilmemiş galaksiler.
When you hear the beat of an immense drum... it'll be night.
Büyük davulun sesini duyduğun zaman... gece olacak.
Immense beings, a hundred limbs which resemble tentacles, minds of such controlling capacity that each limb is capable of performing a different function.
Muazzam canlılar, kollara benzeyen 100 uzuvları var. Her kolun farklı bir işlev yapmasını kontrol edebilecek bir beyin.
I only feel... an immense pity for you.
Yalnızca acırım sana, hem de çok...
Should the Imperial Court find out, the consequences would be immense.
Merkezi Hükümet'in senden haberi olsaydı, sorumlu biz olurduk.
- Such an immense loss.
- Yeri doldurulamaz bir kayıp.