Impersonal traduction Turc
185 traduction parallèle
- It'll make the whole thing more impersonal.
- Tüm konuyu gayrı şahsi hale getirmiş olur.
When I thought of a nurse, I thought of someone hard and impersonal.
Bir hemşire düşündüğümde, kafamda sert ve anlayışsız bir hemşire figürü vardı.
Examples of the genitive with impersonal verbs.
Kişisi olmayan fiillerin - in hâli.
That's hardly the regulation costume for an impersonal chat... between a man and woman who mean nothing to each other.
Bu birbirleri için bir şey ifade etmeyen bir adam ve kadın arasındaki resmi bir görüşme için pek de uygun bir giyiniş tarzı sayılmaz.
This is an impersonal business, McLeod.
Bu gayri şahsi bir mesele McLeod.
- Quite impersonal, isn't it?
- Oldukça basit.
Mr. Williams, don't turn on the charm, this is strictly impersonal with me.
Bay Williams, etkilemeye çalışmayın, bunun benimle hiç ilgisi yok.
- I'm trying to run an impersonal business.
- Burada kişisel olmayan bir iş yürütüyorum.
My relations with His Majesty's children were impersonal, public.
Majestelerinin çocuklarıyla olan münasebetim herkes kadar uzaktandı.
Let's not get too impersonal.
O kadar da genellemeyelim.
Shall we keep this on an impersonal basis?
Bunu kişiselleştirmesek olur mu?
Science is sometimes frighteningly impersonal.
Bilim bazen korkutucu şekilde kişisel değildir.
My interest is impersonal.
İlgim kişisel değil.
Well, sir, gunpowder is highly impersonal.
Efendim, barut son derece şahsi olmayan bir şeydir.
- lt could be an impersonal thing.
- Bu kişisel olmayan bir şey.
- Act friendly, but impersonal.
- Dostça, ama mesafeli davran.
Our hotel rooms were suitably impersonal.
Geçen yıl otel odaları farklıydı.
( Corcoran ) I think that flying is so impersonal, that is to say combat flying, that you don't get that intimate sense of loss if you see an aeroplane get shot down that you'd have if your buddy on a battlefield
Uçmak gayri şahsi bir işti. Muharebedeki uçuşları kastediyorum. Verilen kayıplar konusunda gerçek bir hissiyata sahip değildiniz.
They're always enormous and very impersonal.
Hep dev gibi ve kişiliksiz olurlar.
Hospitals can be so impersonal.
Hastanede hastalarla pek ¡ Ig ¡ lenmezler.
Since I can only render an evaluation based on a completely impersonal purely professional examination of the subject, or subjects I would say that in my humble opinion, you've got a terrific pair of knockers.
O şeyi, yani şeyleri tümüyle profesyonelce, asla kişisel bakmadan muayene etmiş olduğumu dikkate alarak diyebilirim ki naçizane fikrime göre, çok güzel bir çift memişin var.
The corpse is impersonal.
Ceset, kişisel değildir.
We'll return all those meaningless impersonal gifts that we always buy for each other and make something that comes from the heart.
Birbirimize aldığımız o anlamsız, kişiliksiz hediyeleri geri verip kalbimizden gelen bir şeyler yaparız.
It's got very impersonal.
Her şey çok gayri şahsi oldu.
It's irrational, impersonal.
Aklasığmaz, Kişisel değildir.
"A - impersonal pronoun, doesn't really mean anything."
"A - şahıs zamiri'olmayan', hiç bir anlamı yoktur."
After a demanding journey, even the most impersonal terminal can seem as welcoming as an ancestral home.
Zahmetli bir yolculuk sonrası, boş bir terminal bile ailesinin evine dönermişçesine hoş gözükebilir.
You know, the kind of generic, impersonal concern you have for any living creature.
Bilirsin, yaşayan her canlıya karşı duyulan genel, şahsi olmayan türde sorumluluk hissi.
How impersonal.
Çok kişiliksiz.
Or perhaps his animosity be impersonal, and be only since I am a foreigner.
Ya da belki kini kişisel değildir, sadece yabancı olduğum içindir.
It was so impersonal.
Hiç kişisel değildi.
Oh, yes, but the telephone is so impersonal.
Ama telefon pek kişisel değil.
But it's quite impersonal, I promise you.
Ama inan bana, kişisel bir şey değil.
Just impersonal.
Sadece kişiliksiz.
I insisted on "your" to see your individual tastes, not to see you repeat exactly what I'd taught you in an impersonal, academic way.
Farklı bireysel beğenilerinizi görmek adına özellikle sizinki olması konusunda ısrarcı olmuştum gayrı şahsi ve akademik yönden benim size öğrettiklerimi değil.
I'm sorry, but after seven lifetimes the impersonal questions aren't much fun any more.
Özür dilerim ama yedi yaşamdan sonra kişisel olmayan sorular artık pek keyif vermiyor.
So impersonal.
Çok kişiliksiz.
Money is so impersonal.
Para, hiç kişisel olmayan bir şey.
They're kind of impersonal.
Biraz kişilikliksiz işlerdi.
You know, it seems every time we speak lately the conversation always leads to ratings, commercials, demographics hirings and firings, promotions, demotions, the odd skirmish over the expense account. It just seems all so dry and impersonal.
Son zamanlarda konuşmalarımız sürekli reytinglere, reklamlara, işe alma ya da işten çıkartmalara, promosyonlara ya da gider hesaplarına kayıyor Bunlar tatsız ve kişisel olmayan şeyler.
Playing catch is so impersonal.
Bu hiç de kişisel değildi.
It's big impersonal overstocked and full of ignorant salespeople.
Büyük ve kişiliksiz tıkış tıkış cahil satıcılılarla dolu.
It's all very impersonal and you know there's always a nurse present.
Bunlar kişisel değil. Ayrıca, her zaman bir hemşire hazır bulunuyor.
Nice and impersonal.
Güzel ve kişiliksiz.
But is the Palm Pilot too impersonal?
Ama el bilgisayarı çok mu duygusuz olur?
- Why so cold, impersonal?
- neden soğuk, kişisel değil?
I know, I know. It's a little too impersonal for Valentine's Day, but...
Sevgililer Günü için pek de kişisel olmadığını biliyorum ama...
I mean, it's nice and all, just a little impersonal.
Yani, güzel, tamam ama kişisel değil.
Well, you try to be impersonal about these things.
Bu gibi konularda kişisel davranmamaya çalışıyoruz.
Well, that seems kind of impersonal.
Şey, bu biraz kişiselliği dışlayan bir şey.
Of course it's impersonal, Bob.
Elbette kişiselliği dışlayan bir şey Bob.