Impolite traduction Turc
309 traduction parallèle
"Would it be very impolite if I - - cancelled that Dr. Mabuse's invitation...?"
"Dr. Mabuse'nin davetini iptal edersem... "... umarım kabalık olmaz? "
It's impolite.
Gel buraya.
It's impolite to be late for a concert.
Bir konsere geç kalmak kabalıktır.
Now, Mr. Bradley, I don't want to be impolite, but I must insist.
Bakın bay Bradley, kabalık etmek istemem ama ısrar ediyorum.
It's impolite to interrupt a person.
Birisini rahatsız etmek hoş değil.
would it be impolite to ask for another bottle?
Bir sise daha istesem, nezaketsizlik olur mu
I hope you won't consider it impolite, Professor... but there's a general feeling in this room that it's you.
Profesör, umarım bunu saygısızlık olarak görmezsiniz ama bu odadaki genel hava, bunun siz olduğunuz yönünde. Lütfen affedin.
I don't like to be impolite, but I have an appointment.
Kaba olmak istemem ama bir randevum var.
Look here, mr. Peters. I'd hate to be impolite with a professional gentleman like yourself, but there is a limit even to my patience.
Bakın Bay Peters, sizin gibi bir beyefendiye kabalık etmek istemem ama benim sabrımın bile bir sınırı vardır.
Those who are impolite are the most frightening.
Bu saygısızlar en korkutucu olanlardır.
Is that shocking or impolite?
Bu şok edici ya da kaba bir hareket mi?
Come here. You know, it's impolite to raise your voice.
Sesini yükseltmek nezaketsizliktir.
Darling, I can't be impolite.
- Sevgilim, beylere kabalık edemem.
- Igor isn't impolite.
- Igor kaba değildir.
Well, I don't want to appear impolite, but should I know you?
Kabalık etmek istemem ama, tanışıyor muyuz?
I'm Reed Bowman and you're impolite.
Ben Reed Bowman'ım ve kabalıklisin.
Now, listen, Angie, you were very impolite last night.
Bak, Angie, dün gece çok kaba davrandın.
- You mustn't leave... without seeing Lady Yoshino. It's impolite
Bu kabalık olur.
Shameless, impolite, and also lazy.
Utanmaz, terbiyesiz ve tembel de.
I didn't mean to be impolite, but it's so new to me.
Terbiyesizlik etmek istememiştim, ama bunlar benim için yeni şeyler.
It was very impolite, I know.
Biliyorum, terbiyesizlik ettim.
It's impolite to be late for a concert.
Konsere geç kalmak kaba bir davranıştır.
Don't you know it's impolite to leave someone holding... the phone?
Telefonu birinin yüzüne kapatmanın çok kaba bir davranış olduğunu.... bilmiyor musun?
Sir, I am unfamiliar with customs in the country, but in town it is considered impolite to keep a lady waiting.
Köydeki gelenekleri bilemem ama burada bir hanımefendiyi bekletmek kabalık kabul edilir.
Nobu, you shouldn't be impolite.
Nobu, kaba olmana gerek yoktu.
I've been impolite.
Bağışla beni.
And you are very impolite.
Sen de hiç nazik değilsin.
Do not be impolite, señor.
Kaba olma, señor.
You are staring straight into my eyes, which is impolite.
Gözlerimin içine bakıyorsun, bu hiç kibarca değil.
Sorry, but I have to tell you you're being impolite.
Üzgünüm ama kaba davranmaya başladığını söylemek zorundayım.
But I think your behaviour is rather impolite.
Ama yine de, davranışlarınızı biraz kaba bulduğumu söylemeliyim.
But, maestro, it's kind of impolite of you.
Ama üstad, bu sizin kibarlığınız.
I-I don't want to be rude or, you know, crass or vulgar or impolite.
Dinle kaba, dangalak, terbiyesiz...
I don't mean to be impolite, but how come you're in the army?
Kabalık etmek istemem ama orduya nasıl katıldın?
At the very least, it's impolite.
Tek kelimeyle ; kabalık.
How impolite of you, not saying anything.
Hiç birşey söylememen ne kadar kaba.
To make sport of a physical affliction is both impolite and cruel.
İnsanların görünüşleriyle alay etmek kaba ve acımasız bir şeydir.
- You're impolite.
- Çok kabasın.
It's impolite to ask questions.
Böyle sorular sorulmaz.
It's impolite not to make your presence known.
Özünde olan bir şeyi yapmamak kabalık olur.
It would be terribly impolite after so many honours.
Bu kadar onurun ardından son derece kaba olur.
I'm sorry for being impolite, uncle
Saygısızlık ettiğim için Bağışla beni Abi!
Don't be impolite, bow to uncle
Nazik ol, Amcanı selamla!
Show your weapon I don't dare... to be impolite in front of an elder
Silahını seç! Büyüklere saygısızlık yapmak istemem!
It's ugly, ugly and impolite.
Bu çok çirkin, hem çirkin hem de kaba.
We don't have to be brutal to each other, or even impolite.
Kaba ve saldırgan olmak faydasız.
It would be impolite.
Nezaketsizlik olur.
The Luftwaffe has given the Channel an impolite name, equivalent to that creek you Americans are always up without a paddle.
Luftwaffe, Kanal'a hoş olmayan bir isim vermiş, siz Amerika'lıların kürek çekmek için gittiğiniz dereler gibi.
It's impolite to eat, while you're spoken to.
Seninle konuşurken yemek yemen hiç hoş değil.
- Won't it be impolite?
- Kabalık olmaz mı?
It's impolite to read at the table.
Masada kitap okumak kabalıktır.