Importing traduction Turc
153 traduction parallèle
Father built up the Van Cleve Importing Company from nothing.
Babam, Van Cleve İthalat Şirketi'ni yoktan var etmişti.
I'm from Cleveland, the importing business.
Cleveland'danım, ithalatçıyım.
Return, good Catesby, to the gracious duke. Tell him, myself, the mayor and citizens... in deep designs in matter of great moment... no less importing than our general good... are come to have some conference with His Grace.
Aziz Catesby, lütfen Dük Hazretlerine gidiniz ve benimle birlikte, Belediye Başkanı ile yurttaşların da burada olduğunu, kendisiyle tüm ülkenin menfaatine ilişkin son derece acil ve önemli konularda görüşmek istediğimizi bildiriniz.
For the plan and execution of importing the gold into Italy and delivery to Rome... I offer to you 25 percent of the profits.
Altının İtalya'ya sokulması ve Roma'ya ulaşmasının sağlanmasını ayarlamanız için size karın % 25'ini teklif ediyorum.
I am in the importing business from Spain, my mother country.
Anavatanım İspanya'dan ithalat işindeyim.
With the easing of trade restrictions, next year we'Il start importing a Iot of strange things from Peking.
Ticari kısıtlamaların azalmasıyla gelecek seneye Pekin'den çok ilginç şeyler ithal etmeye başlayacağız.
- I hear he's importing Subarus.
- Subarus ithal ettiğini duydum.
.. for importing hash in Marocco. - Don't stop, are they following us?
- Durma, peşimizdeler mi?
for several different reasons, importing Denmark's health and England's too, that on the reading of this letter, without delay, I should have Hamlet's head cut off!
Bir çok sebepten dolayı, Danimarka'nın ve de İngiltere'nin güvenliği açısından bu mektup okunur okunmaz, gecikmeksizin, Hamlet'in kafasını kestirmeliyim!
Importing among other things, coffee, which means nothing, but he was paying too much for this coffee. 6,200 dollars a pound.
Kahve de ithal edilenlerin arasında, bu bir anlam ifade etmeyebilir, ama Lindo marka kahveyi çok yüksek fiyattan alıyordu. Kilosu 13.500 dolar.
She's importing stuff from all over the Mideast.
Orta Doğunun her tarafından mal getiriyor.
Now follows that you know young Fortinbras holding a weak supposal of our worth or thinking by our late dear brother's death our state to be disjoint and out of frame colleagued with the dream of his advantage he hath not failed to pester us with message importing the surrender of those lands lost by his father, with all bonds of law to our most valiant brother.
Şimdi geçelim diğer konuya. Fortinbras'ın oğlu bizim kim olduğumuzu pek bilmeden ya da sevgili kardeşimizin ölmesiyle devlet yıkıldığı sandığından bir ordu toplamış hayale kaptırıp kendini. Durmadan başımızı ağrıtır oldu elçileriyle.
For youth no less becomes the light and careless livery that it wears than settled age his sables and his weeds, importing health and graveness.
Çünkü yaşlılara nasıl koyu renk hırkalar yakışırsa sağlıkları, olgunlukları gereği gençlere de pervasız giyinmek yakışır.
- an exact command, larded with many several sorts of reasons importing Denmark's health and England's too, with ho!
Kesin bir emir. Çeşitli gerekçelerle allanıp pullanmış Danimarka'nın ve İngiltere'nin selameti için falan filan!
How about he's thinking of quitting the exporting and just focusing in on the importing.
İhracat işinden çıkmayı düşünüyor..,... ve sadece ithalata odaklanmak istiyor.
Well, he... He wants to quit the exporting and focus just on the importing.
Şey, o..,... sadece ithalata odaklanmak için..,... ihracat işinden sıyrılmak istiyormuş.
And it's a problem because she thinks the exporting is as important as the importing.
Ve bu problem oluyor tabii, ihracatın da..,... ithalat kadar önemli olduğunu düşünüyor.
George felt that I was too adamant in my stand that Art should focus on the exporting and forget about the importing.
George, Art'ın bu ihracattan..,... sıyrılıp sadece ithalata odaklanması konusunda..,... ona çok sert davrandığımı ve ithalatı unutmamı söyledi.
- The importing.
- İthalat.
- Ex runs a tea-importing business.
Eski karısının şehirde çay ithalat şirketi var.
An importer would know immediately that there's something wrong with his fishes, but they keep on importing from the same exporter in the Philippines or in other countries.
Bir ithalatçı, balıklarında bir terslik olduğunu hemen anlar ama Filipinler'de ya da diğer ülkelerde bulunan aynı ihracatçıdan ithal etmeyi sürdürür.
JAMAL : We need to start importing some hos.
Kampüse orospu sokmamız lazım.
Unless you're talking about importing airplane parts, that man has nothing to say.
Tam bir şizofrensin. Unutma uçak parçaları ihracatından bahsetmeyeceksen adamın söyleyeceği hiçbir şey yoktur.
He told me he ran an importing company out of Berlin.
Berlin'de ithalat şirketi işlettiğini söyledi.
And Moreno was importing goods from Colombia and so was Maura Burgos
Ve Moreno Kolombiya'dan ürün ithalatı yapıyordu. Maura Burgos da öyle.
I'm phasing out the wine importing and focusing more on the cheese.
... o yüzden yavaşça şarap ithal etmeyi adım adım bitirdim ve peynir tarzı şeyler üzerine odaklandım
He's running some sort of scam importing merchandise for some guy in Tampa.
Tampa'da bir adam için hayali ithalat işlerinin başındaydı.
We were just overseeing some creative importing, so he really didn't have anything on us.
Sadece hayali ithalat işini kontrol ediyorduk. Yani aslında elinde bize karşı birşey yoktu.
- My Dad just started importing it.
- Babam bunu yeni ithal etmeye başladı.
If these are the people who were importing those girls... then, yeah, we're closer.
Eğer kızları getirenler bu adamlarsa evet, oldukça yaklaştık.
Mr. Broddick, you're under arrest for poaching and illegal animal importing.
Broddick, av yasasını ihlalden, izinsiz hayvan ithalinden tutuklusun.
I appreciate your entrepreneurial ingenuity, but importing Bookies tends to reflect poorly on a company.
Girişim hünerini takdir ediyorum. Fakat bahisçi ithali, şirketin itibarını zedeleyebilir.
I'm also thinking about importing those flowers I gave you.
Ayrıca, sana verdiğim çiçeklerden ithal etmeyi düşünüyorum.
At the time your father was involved in some importing operation.
Sanırım bu olanlar baban bir "ithalat" işi içindeyken oldu
Importing rice or garlic Is a problem like you said when there are farmers like you.
Pirinç veya sarımsak ithal etmek. senin gibi çiftçiler oldukça, dediğin gibi bir sorun.
Yeah, and so's the guy importing it.
Ülkeye sokan adam da öyle.
Lately, he's been importing rugs.
Sonra halı ithal etmekle uğraşmış.
During the day I work for an importing company.
Gündüzleri bir ithalat şirketinde çalışıyorum.
That's enough, being mysterious isn't as importing as your health!
Yeter artık! Gizemli kız imajın sağlığından daha önemli değil!
Davey Chen Importing Company.
- Davey Chen İthalat Şirketi.
I was the director of a company importing medicine... from Switzerland to Albania.
İlaç ithal eden bir şirketin müdürüydüm... İsviçre'den Arnavutluk'a.
Now you start importing cheap meat from third world countries, you're gonna have a god-awful problem on your hands- - salmonella, cross contamination, worms.
Şimdi üçüncü dünya ülkelerinden ucuz et ihraç etmeye başlıyorsunuz,... elinizde çok büyük bir problem olacak -... bağırsak enfeksiyonu, mikrop bulaşması, kurtlar.
Importing untaxed gas landed you here.
Vergisiz benzin ithal ettiğin için.
We know about the illegal meats you've been importing, miss.
Ülkeye kaçak soktuğunuz etlerden haberimiz var hanımefendi.
Importing, of all kinds is over 40 percent of my father's business.
İthalat yapıyor kazancı babamdan % 40 fazla.
You're under arrest for the importing of illegal goods.
Yasa dışı mal ithal etmekten tutuklusun.
- Well, it's a pretty small world... when you're importing heroin at that level.
Eroin kaçakçılığıyla uğraşıyorsan Epey küçük bir dünya da yaşıyorsun demektir.
We are importing 200 imitation sables per week.
Haftada 200 samur kürkü ithal ediyoruz.
We also do importing.
Aynı zamanda ithalat da yapıyoruz.
He's even importing professional gun slingers from cities as far away as Chicago and San Francisco and St. Louis. And that's not all.
Brad Fletcher, güneyin,... en tehlikeli suçlularını, Puerta de Fuego'ya topluyor.
You know, it turns out the victim and her boyfriend had a business importing mexican folk crafts.
Maktul ile erkek arkadaşı. Meksika'dan elişi ithal ediyorlarmış.