Incarcerated traduction Turc
462 traduction parallèle
They were arrested and then incarcerated... in Matera, in Potenza.
Ellerine kelepçe taktılar ve hepsini hapse attılar.
Where am i to be incarcerated? Well, in the old game room downstairs.
Gözaltında tutulacağım yer neresi?
Since then you've been incarcerated twice.
O zamandan bu yana iki defa hapis oldun.
It is the order of this court that these chiefs be incarcerated until such time as the detachment of the United States Cavalry be made available to escort them and the Comanche nation to Fort Sill.
Mahkeme kararına göre ; Kızılderili Şefleri, Fort Still'e nakledilecektir. Bu nakil süresince Birleşmiş Milletler Ordusu onlara ve Komançi Halkı'na eşlik edecektir.
Did he not show the incarcerated the light?
Mahkuma ışık yüzü göstermemiş mi?
Three weeks ago, he was incarcerated in the automated Trast Prison, from which no escape has ever been made.
Kendisi üç hafta önce, şimdiye dek kimsenin kaçmayı başaramadığı, yüksek güvenlikli Trast Cezaevi'ne hapsedildi.
The father incarcerated.
Kaçtın ve o fabrikasında tıkılıp kaldı. Ne komik, baba hapsoldu.
Well, honestly speaking, I don't think I can keep the peace while I'm incarcerated in this shithouse or any other shithouse-contract or no contract, so there's no point in saying I will!
- Evet isterim. Madem öyle dürüstçe konuşmak gerekirse bu pislik yuvasında ya da başka bir pislik yuvasında sözleşmeli veya sözleşmesiz olarak hapsedilmişken uzlaşma yapabilirim dememin hiçbir anlamı yok, değil mi?
The ghost is incarcerated.
Hayalet de hapsedilmiş olur.
I'll have you incarcerated.
Sizi tutuklattıracağım.
You were incarcerated for 20 years. - 22.
20 yılınız hapisanede geçti, Norman. - 22.
Now I refuse... refuse... to be incarcerated in this semi-private room!
Bu yarı özel odada hapsedilmeyi reddediyorum.
You pathetic product of the public schools, I've thought of nothing else since I've been incarcerated except one thing :
Seni zavallı devlet okulu ürünü. Hapse atıldığımdan beri aklımda sadece tek şey vardı :
Revolutionary political leaders, like myself are incarcerated to keep us quiet.
Benim gibi devrimci siyasi kumandanlar... -... tutuklayarak susturuyorlar.
- I'm incarcerated, Lloyd!
- Hapisteyim Lloyd!
It is a travesty of justice that these four people have been incarcerated while the real perpetrator is walking around laughing.
Bu insanları rezil etmek için açılmış bir davadır. ... gerçek suçlular dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşırken..,... gülerken, bu insanlar hapsedilmeye çalışılıyor.
What I wanted to ask : if we lose the appeal, will I have the chance later to set my affairs in order before I'm incarcerated?
Sormak istediğim, eğer temyizi kaybedersek hapse atılmadan önce işlerimi düzene sokma şansım olacak mı?
Tojamura-san, as you can see, I am incarcerated.
Sayın Tojamura gördüğünüz gibi hücredeyim.
You are not incarcerated for an act of fate, Mr Jennings.
Kaderin oyunuyla hapse girmediniz Bay Jennings.
We got more people incarcerated in this country... than any other country in Western history.
Bu ülkede Batı tarihindeki başka herhangi bir ülkeden... daha fazla tutuklu insana sahibiz.
Let's get back to your feelings about being incarcerated.
Bence sizin hapsolmuşlukla ilgili hislerinize geri dönelim.
These criminals must be prosecuted and incarcerated... before our client finds out what happened.
Müşterilerimiz neler olduğunu anlamadan bu suçlular hemen kodese tıkılmalı.
I'm delighted to see that they haven't incarcerated you.
Seni hapsetmediklerini gördüğüme sevindim.
The subject was tried, convicted, incarcerated escaped, presumed dead, and is now at large in Chicago.
Adamımız, denedi, suçlu bulundu, hapsedildi kaçtı, öldü zannedildi, ve şimdi Chicago'da.
- He's incarcerated for life.
- Ömür boyu hapse mahkum edildi.
While I was incarcerated... I just asked God, " Show me a different way.
Hapisteyken... tanrıya yalvardım, " Bana farklı bir yol göster.
Well, you see, Birch, I'm presently incarcerated.
Şey, gördüğün gibi Birch, şu an hapsedildim.
- Following one of our top stories... accused serial killer Max Cheski remains incarcerated awaiting trial... whole the defense maintains he is not guilty by reason of insanity. - There you go.
- Al bakalım.
You will be incarcerated at the Tryon School for Boys in Johnstown, upstate New York.
- New York merkezinden uzakta olan Johnstown'da, Tyron Çocuk Okulu'nda hapis cezasına çarptırıldınız.
And men remind me of my incarcerated husband.
Ve erkekler de, hapsedilmiş kocamı.
Agent Scully incarcerated four men with the federal marshal's office and those men are now missing.
Ajan Scully dört adamı, federal ofise hapsetti,... ve o adamlar şu an kayıp.
She can be incarcerated up to the age of 25.
O 25 yaşına kadar hapsedilebilir.
His name is John Mason, a British national... incarcerated on Alcatraz in 1962, escaped in'63.
John Mason adında bir İngiliz vatandaşı. 1962'de Alcatraz'a kapatıldı 1963'te kaçtı.
Girl. What could I do. Incarcerated here?
Burada hapisken ne yapabilirim ki?
Incarcerated.
Yer yapmış.
Can't, incarcerated petunia
Neden bize vermediniz? Yapamam.
Managing Drederick has been my highest priority even though he is incarcerated for pushing his mother down the stairs.
MİLYONER BOKSCU NEDİR BU ÖFKE? Drederick'in menajerliği bir önceliktir. Annesini merdivenden ittiği için hapiste olsa bile.
Ensign Suder has been incarcerated in secured quarters where he will likely spend the rest of our journey home.
Er Suder, yolculuğun geri kalanında hoşuna gidecek şekilde kamarasına hapsedildi.
It is the order of this court that you be remanded to a federal penitentiary... where you shall remain incarcerated for a term not less than 7 to 10 years.
Mahkeme ; tekrar yargılanmak üzere 7 yıldan 10 yıla kadar cezasını çekmek için... federal hapisaneye gönderilmesine karar vermiştir.
Every sex offender, social deviant and rapist... not currently incarcerated in the greater Seattle area.
Büyük Seattle bölgesinde hapsedilmiş tüm seks suçluları, sapıklar ve tecavüzcüler.
He's been incarcerated at Rooker's, too... ever since that time he tried to frame Peter Parker.
Bugüne kadar hep Peter Parker'la uğraşıyordu.
You ever been incarcerated or institutionalized?
- Hiç tutuklanıp hapse girdiniz. - Hayır
He was incarcerated until the age of 22, when despite a grim psychological profile, the state was forced to release him.
22 yaşına kadar hapisteydi. Bu sevimsiz psikolojisine rağmen. Eyalet onu serbest bıraktı.
"I'm still haunted by the memories of how I was incarcerated... "... in that amniotic Attica.
O amniyotik antikadaki hapisliğim ile ilgili hatıralarım var hâlâ.
What's up, my role-playing, incarcerated brother?
Ne haber, hadım kardeşim?
His mother, incarcerated for drug abuse and prostitution, could not afford the most basic health care.
Annesi fahişelik ve uyuşturucu kullanımından sabıkalı, bu yüzden çocuğunun temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
I've got an incarcerated hernia in the O.R.
Boğulmuş fıtık ameliyatım var.
Now I find myself incarcerated again.
Şimdi ise kendimi yine hapsedilmiş buluyorum.
He needs to be incarcerated.
Jimmy'nin kesinlikle gözetimde olması lazım.
In fact, he benefits by voting for laws to keep them incarcerated longer.
Hatta daha fazla yatmalarını sağlayacak yasalara oy vererek onlardan yararlanır.
Every time we get an elder Mafioso incarcerated... -... we get the same bag of tricks.
Ne zaman yaşlı bir mafya üyesi yakalasak aynı oyunlarla karşılaşıyoruz.