Indulgent traduction Turc
195 traduction parallèle
- Permit me to make them to you, sir... and to trust that you will be indulgent.
- Aynı şekilde sizden de özür diliyorum, efendim... ve hoşgörüyle karşılayacağınızı umuyorum.
Must I therefore renounce them? While the gods grant me the strength and inclination and for as long as you are indulgent, little nymph, I shall be your grateful lover and my pipes shall sing till their dying breath, the praises of Eros.
Tanrılar bana güç ve beğeni bahşetmeye devam ettiği ve senin de düşkün genç bedenin razı olduğu sürece senin müteşekkir sevgilin olacağım küçük perim ve kol kaslarım da son nefeslerine kadar Eros'un zaferini methedecekler.
You must be indulgent to Dr. Werdegast's weakness.
Dr. Werdegast'ın zaafını hoş görmelisiniz.
You'll have to be very indulgent towards my cooking.
Aşçılığıma karşı hoşgörülü olmak zorunda kalacaksınız.
I'm too indulgent.
Çok anlayışlı biriyim..
But remember, we are kindly... but not indulgent.
Ancak unutmayın, Nezaketimiz... Hoşgörülü olduğumuz anlamına gelmez..
He was tolerant, even-tempered, considerate and indulgent to his crew, his cast and his writer.
- Ekibine, oyuncularına ve yazarına karşı hoşgörülü soğukkanlı, saygılı ve anlayışlı biri olmuştu
Now, honey, it's just that my husband thinks all men are self-indulgent, like him.
Bak tatlım, benim kocam herkesi kendi gibi nefsine düşkün zanneder.
You can witness this lesson in love with an indulgent smile as it is elementary and you have long since passed that stage.
Siz bu zaruri yollardan uzun zaman önce geçtiğiniz için bu aşk dersini hoşgörülü bir tebessümle izleyebilirsiniz.
You're one of those self-indulgent males who thinks about nothing but his clothes, his car, himself...
Sen şu kıyafetinden, arabasından, kendisinden başka hiçbir şeyi takmayan Kendine düşkün adamlardan birisin
She seemed quite eager, and since she's not one of these... fat, self-indulgent little blobs, I doubt that it will do any harm.
Çok hevesli görünüyordu ve midesine düşkün şişko yağ tulumlarına benzemediği için zararı olmaz diye düşündüm.
I don't think the jury will be very indulgent with you.
Jürinin size insaf göstereceğini sanmam.
I wasn't indulgent.
Acımadım. Hiç acımadım.
Ah, you should be indulgent with them, Mr. Berger.
Onlara karşı biraz hoşgörülü olmalısınız, Bay Berger.
If you think I'd want to get involved with an undisciplined, self - indulgent escapist like you.
Dik başlı, kendinden başkasını düşünmeyen sizin gibi kaçak biriyle ilgileneceğimi sanıyorsanız...
Do you think it's "personal, petit-bourgeois and self-indulgent"?
Sence de kişisel, küçük burjuva ve bireyci mi?
Two boys, ages ten and twelve. Successful and indulgent husband.
On ve on iki yaşlarında iki oğul başarılı ve hoşgörülü bir koca.
You're a spoiled, self-indulgent, dirty-minded, liquor-riddled...
Sen çürümüş, kendine hayran, şehvet düşkünü, içki manyağı...
Be indulgent with Paul, dear friend.
Paul'e karşı anlayışlı olun, sevgilim.
Thanks to my testimony... and my submissive attitude... they were more indulgent with him... but he insulted me and said I'd betrayed him.
Tanıklığımın ve itaatkar davranışımın sayesinde ona daha hoşgörülü davrandılar ama o beni aşağıladı ve ona ihanet ettiğimi söyledi.
It isn't indulgent.
Hiç müsamaha göstermiyorsun.
And, self-indulgent, rich men and women only grew in number while the pleas of poor peasants who could barely make ends meet, remained unanswered.
Yalnızca kendin düşünen, zenginlerin sayısı hızla artarken zavallı yoksul köylüler de olan bitenden habersizdiler.
And you were indulgent?
Ciddi mi? Ya sen, çok müsamahakâr değil miydin?
I found it incredibly indulgent.
Nasıl diyeyim... esnekti.
He really is one of the most indulgent of filmmakers.
Bilirsin Fellini öyledir zaten.
Key word here is "indulgent."
İstersen şöyle diyelim...
Do you like having an indulgent husband?
Anlayışlı bir kocanın olması hoşuna gidiyor mu?
Jean is not indulgent.
Jean anlayışlı değil.
I was too indulgent with him.
Ona karşı fazla hoşgörülü oldum.
I believe in the soul... the cock, the pussy... the small of a woman's back... the hanging curveball, high-fiver, good scotch... that the novels of Susan Sontag are self-indulgent, overrated crap.
Ben ruha inanırım... Penis ve vajina kadınların küçük kıçları kavisli top sallama, beşlik çakma, iyi viski bütün bunlar zevkine düşkün ve aşırı saçma olan Susan Sontag romanları gibidir.
A self-indulgent ass.
Bencil bir herif.
It describes how your teacher Mr Keating encouraged you boys to organize this club... and to use it as a source of inspiration... for reckless and self - indulgent behaviour.
Öğretmeniniz Bay Keating'in, böyle bir kulüp kurma ve laubali ve kafanıza göre davranışlarınızın ilham kaynağı olarak kullanma hususunda sizi nasıl cesaretlendirdiğini anlatıyor.
The viscount Valvert, so indulgent.
Bu mösyö Valvert, hoşgörülü Vikont.
What I'm worried about is that I'm getting into a self-indulgent pattern.
Vurdumduymaz biri gibi olmaktan endişeleniyorum.
Your... Your self-indulgent fear of flying.
Senin keyfi uçma korkun.
But, helen... you have been most self-indulgent.
Helen sen rahatına çok düşkündün.
... lt means not becoming indulgent and losing your true self when given wealth and power.
Yani ne kadar zengin olursak olalım doğruluktan ayrılmamalıyız Esas olan gönül zenginliği
And on another level, it's an orgy. It's a self-indulgent orgy, um, in a fantasy.
Bir başka açıdan da bu, fantezinin içinde nefsine düşkün bir seks partisi gibi.
Their self-indulgent blather insulted Thérèse's intelligence.
Onların bencil zırvaları Therese'nin zekasını küçük düşürüyordu.
- Self-indulgent tripe.
- Bencillikten başka bir şey değil.
I am being a little self - indulgent, aren't I?
Biraz fazla kendime düşkünüm değil mi?
Frankly, I find it more than a little self-indulgent of Chakotay to assume this is all about him.
Dürüst olmak gerekirse, Chakotay'a göre, bu olaya kişisel olarak algılamıyorum.
Whiney, narcissistic, self-indulgent people with a simple philosophy, Give me that it's mine.
Mızmız, kendini beğenmiş, bencil insanlar ve basit bir felsefeleri var ; "Onu bana ver, o benim."
What a bunch of mealy - mouthed, self - indulgent Foundationist crap.
Tam entel işi, kendine acıyan bir Temelci'nin söyleyeceği sözler.
# This decision comes from deep within me. lt is entirely mine # lf you won't forgive me, # at least be indulgent
Bu karar tamamen içimden geliyor ve bana ait. Beni affetmeyeceksen de en azından hoş gör.
And I think Mr. K. Was too indulgent with him.
Ayrıca bence Bay K ona fazla iyi davrandı.
The three S's - self-indulgent, sophomoric, solipsistic.
- Rahatına düşkün. İkinci sınıf ve bencilceydi.
You know, it's considered a little self-indulgent To read too much of a manuscript
Hiçbir şey çıkmayacak bir taslağa bu kadar önem vermek fazla hoşgörülü bir hareket.
God, you're being so self-indulgent.
Çok ben merkezci davranıyorsun.
It's self-indulgent.
Kendi rahatına düşkünlüğe varım.
He's guilty of being aloof, self-indulgent
Bakmamak, görmemek.