Ingredient traduction Turc
828 traduction parallèle
American scientists were developing Process 97... the secret ingredient of the atomic bomb - an explosive derived from the metal uranium - so powerful and devastating that one relatively small bomb... gave promise of having the destructive power... of 20,000 tons of T.N.T.
Metal uranyumdan üretilen bu patlayìcì öyle kuvvetli ve yìkìcìydì ki oldukça küçük bir bombanìn 20. 000 ton TNT'nin yìkìcì etkisine sahip olacagìnì gösteriyordu.
The tender and haunting legend of a portrait of Jennie is based on the two ingredient of faith :
"Jennie'nin Portresi" nin akıllardan çıkmayan efsanesi iki temele dayanır.
There must be another ingredient he knows nothing about.
İçinde kendisinin de bilmediği eksik bir malzeme vardı.
If I let her stay, will you tell me the missing ingredient?
Kalmasına izin verirsem formüldeki eksik bileşeni söyleyecek misin?
- All you have to do is to tell us what was the ingredient you put in the formula.
Tek yapman gereken formüle koyduğun bileşeni söylemek.
- As soon as you tell us - what the ingredient was that you added.
Formüle eklediğin bileşeni söyler söylemez.
You promised to give me the ingredient.
Barnaby, bize bileşeni söyleyeceğine söz vermiştin!
Barnaby, you lied to us about the missing ingredient.
Barnaby, bize kayıp bileşen hakkında yalan söyledin.
The ingredient.
Malzeme.
The ingredient?
Malzeme mi?
Tonight, she'll have soufflé... with this added ingredient.
Bu gece sufle yiyecek bu malzemeyle birlikte.
- We lack the most vital ingredient.
- En önemli malzemesi yok.
Not until they were told it contained a secret ingredient : TR2748.
İçindeki gizli maddenin TR-2-7-4-8 olduğunu söyledim, inanıp aldılar.
Arsenic is the active ingredient in the vineyard pesticide, but you're ruling it out as the source of the poisoning?
Arsenik asma ilacı için kullanılan bir bileşen, ama sen onun bir zehirlenme sebebi olmadığını mı söylüyorsun?
Hey, check out that second ingredient.
Hey, şunun içindeki ikinci bileşene baksana. "Arsenik."
Or more simply stated, the evolution of man, the cycle of going from dust to dessert... the metamorphosis from being the ruler of a planet to an ingredient in someone's soup.
Ya da özetlemek gerekirse, insanoğlunun evrimi. Undan tatlıya geçisin döngüsü. Bir gezegenin efendisi olmaktan birinin çorbasında malzeme olmaya dönüşmek.
Try, new doctor-prescribed Nauseadrine, with the new, magic ingredient N.U. 202, and smash your troubles away.
Dene, doktor tavsiyeli yeni Nauseadrine yeni sihirli formülüyle N.U.202 ve dertlerin defolsun gitsin.
You see, it would never work without one special ingredient.
Biliyor musun, bu özel madde olmadığı sürece asla işe yaramaz.
I do not have the ingredient here, Gordon Pasha... but if you will come back to the palace...
Malzememiz yok, Gordon Paşa. Ama eğer saraya gelecekseniz, Size B ve S yaparım.
An ingredient that is important,
- Önemli bir içerik,
Contains a magic ingredient : happy gas.
İçinde sihirli bir madde var : Mutluluk gazı.
- Indeed. The prime ingredient.
- Gerçekten de hayatlarının özü.
Or crelm toothpaste With the miracle ingredient, fraudulin.
Ya da mucize sahtekarın katkılı Crelm diş macununu.
The white car represents crelm toothpaste With the miracle ingredient.
Beyaz araba mucize sahtekarın katkılı Crelm diş macununu temsil ediyor.
Or Crelm toothpaste with the miracle ingredient Frauduline.
Ya da mucizevi Frauduline içeriğiyle Crelm diş macunlarını.
The white car represents Crelm toothpaste... with the miracle ingredient Frauduline.
Beyaz araç, mucizevi Frauduline içeriğiyle Crelm diş macununu temsil ediyor.
That elusive ingredient.
O tarifi zor bileşim.
I'm Dan, and my secret ingredient is...
Ben Dan, ve gizli formülüm ise...
Remember how I could recognise every ingredient?
İçeriğindeki her şeyi nasıl ayırt edebildiğimi hatırlıyor musun? Şimdi ise, hiç.
I don't know the ingredient.
İçindekileri bilmiyorum.
That is the pure ingredient.
Bu saf bir bileşen.
ELAINA : No, there must be some ingredient missing.
Gözden kaçan bir etken olmalı.
ELAINA : No, there must be some ingredient missing. DAVID :
Gözden kaçan bir etken olmalı.
The power of belief was the key ingredient in this bizarre situation.
İnancın gücü bu tuhaf durumun anahtarıdır.
It appears the principal ingredient of it is...
İçindeki ana madde de...
And now for secret ingredient.
Ve şimdi gizli malzemem.
And nobody seems to know the ingredient because it's unknown, right?
Ama kimse malzemesini bilmiyor........ çünkü bilinmiyor.
It looks like they had some trouble with this ingredient. They have used a liver with cancer and stewed it with curry sauce.
Testisler soya sosunda kaynatılmış, vajinalar da kan ile soslanmış.
You forgot an ingredient?
Bir şey mi unuttun?
That's the secret ingredient to eggs erroneous.
Bu falsololu yumurtanın gizli içeriği.
Often a prime ingredient in teenage mating rituals.
Genelde genç ergen çiftleşme ayinlerindeki başlıca bileşenlerden biridir.
The missing ingredient must be Allan.
Kayıp bileşen Allan olmalı.
Oh yeah, and my special ingredient :
Ah, evet, ve favori malzemem :
Now I'm going to take it down to the company pharmaceutical division and have it analyzed to find out Gary's secret ingredient.
İyi yapmışsın. Şimdi bunu şirketin ecza laboratuvarına götürüp tahlil ettirerek Gary'nin gizli malzemesini bulacağım.
The aroma is the most important ingredient in any dish.
İyi. Koku, her yemek için çok önemlidir.
With a new secret ingredient.
Yeni, gizli bir içerikle.
And that is its health-giving ingredient we will sell.
Satacağımız sağlıklı yaşam karışımı işte budur.
We put an added ingredient into bombs these days.
Çünkü artık bombalara, yeni bir bileşen koyuyoruz.
Hey, Romeo, forgot the secret ingredient.
Hey, Romeo, özel parçayı unuttun.
- The prime ingredient.
- Yaşamlarının özü bu.
No, there must be some ingredient missing.
Gözden kaçan bir etken olmalı.