Injustices traduction Turc
92 traduction parallèle
I further banish from my realm all injustices and oppressions which have burdened my people.
Ayrıca krallığımda, halkıma sıkıntı veren tüm haksızlık ve baskıları yasaklıyorum.
- So many injustices in this world
- Bu dünya her zaman adaletsiz.
You know the case as well as I... present a review of the injustices.
Davayı sende benim kadar biliyorsun... adaletsizliklerden bahset yazıda.
One thinks he is acting for the best and there are still injustices, but you could have come to see me.
İyilik yapıyorum derken haksızlıkların hepsini önleyemiyoruz. Ama bana gelebilirdiniz.
When Parliament objected against these injustices he closed his Parliament down.
Parlamento bu haksızlıklara itiraz edince de onu kapattı.
Now, we can rectify the injustices... of the world tomorrow, but right now... could we get those people out of those buildings?
Dünyadaki adaletsizliği yarın tartışırız, şu anda değil. Bu insanları binalardan çıkartabilir miyiz?
The glaring injustices of Marx'and Engels'day are over.
Marx ve Engels'in zamanının göze batan haksızlıkları sona erdi.
I suppose you've come to apologize for the unbelievable criminal injustices which have been visited upon me here.
Sanırım bana karşı işlenen inanılmaz cürüm ve haksızlık için... özür dilemeye geldiniz.
Of all mankind's injustices... injustice to children is the most despicable!
Dünyada var olan tüm haksızlıklar içinde çocuklara dokunan haksızlıklar en iğrenç, en adi ve en haksız olanlardır.
And Mecca adhered to the Islam which preaches justice and the good and prohibit turpitudes, the atrocities and the injustices.
İyiliği ve adaleti öğütleyen, ahlaksızlıktan zulümden ve haksızlıktan men eden İslam, Mekke'ye hakim oldu.
Glorify, my daughter, glorify, if it weren't for the injustices that they've done... tomorrow will be the first birthday that we're not all together
Öyle kızım, cidden öyle. Evlatlarımın bana yaptıklarına rağmen... - ki beni zevkle öldürürler - hepimizin bir arada olmadığı... ilk doğum günüm olacak.
I'm on his side because it's a righteus battle Against this society's injustices!
Onun tarafındayım çünkü, Sosyal adeletsizliğe karşı adil bir savaş veriyor!
The most grievous injustices in history... have been perpetrated in the name of decency.
Tarihteki bütün ciddi adaletsizlikler... saygınlık adına yapılmıştır.
Terrible injustices.
Korkunç haksızlıklar.
Well, I'm sorry, Mr. Singer, but you know how many people come to me with the injustices of the world? It would break your heart.
Üzgünüm, Bay Singer, ama dünyanın haksızlıkları ile ilgili bir sürü insan bana geliyor ve kalbim parçalanıyor.
I've been asked by Mr. Ittok and the Tribal Council to speak to you and the press about the injustices brought against us by some government officials and big business.
Bazı hükümet görevlileri ve iş adamlarının... bize yaptığı haksızlıklarla ilgili olarak sizinle ve basınla konuşmam için... Bay Ittok ve Kabile Konseyi beni buraya davet etti.
They started visiting the inn, questioning prominent citizens, mostly about me, some flinched, suspecting secret deals, injustices, and suddenly the need to engage a surveyor was swept under the rug.
Frieda! Ah, Kadastrocu Bey... rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama kendimi iyi hissetmiyorum. Ateşim var galiba.
He was working on a way to bring the brothers together, to fight the injustices we endure in the name of justice.
Ve muhterem Kareem Said... kardeşlerini adalet adı altında dayatılan adaletsizliğe karşı savaşmak için bir araya toplamaya uğraşırdı.
A phantom p.o.w. Left for dead comes back to avenge the injustices?
Ölüme terk edilen hayalet bir gerilla intikam almaya mı döndü?
Cut him some slack until he can overcome... these historical injustices. It's crap. This stuff just perpetuates it... all this liberal nonsense.
Gecmisteki adaletsizlikleri... unutana kadar... onlara ayricaliklar taniyoruz.
Whatever injustices my people may be suffering at this very difficult moment, we will continue to show our commitment to this country.
Halkımın şu zor anlarda çektiği acının adilce olduğunu düşünmüyorum. Bizler bu ülkeye bağlılığımızı göstermiş insanlarız.
Azmath, your loyalty is commendable... but we have all watched the Empress'growing up... and we have all heard her views... on what she considers to be the injustices of the land.
Azmath, sadakatin gerçekten övgüye değer ama İmparatoriçe'nin büyüyüşünü hepimiz izledik ve haksızlıklarla ilgili olarak fikirlerini hepimiz duyduk.
I'd be able to see all the injustices firsthand,
Tüm haksızlıkları en önden göreceğim.
Why should I pay for all of life's injustices?
Hayatın adaletsizliklerinin bedelini niye ben ödeyeyim?
One of the things that the prophet Muhammad S.A.W. taught us was that it is our duty to try to correct injustices in the world.
Muhammed ( S.A.V )'in bize öğrettiği şeylerden biri dünyadaki haksızlıkları gidermenin bizim ödevimiz olduğudur.
A passionate activist for the simple needs of the people and against the small injustices of life.
Halkın basit ihtiyaçlarını karşılayan tutkulu bir aktivist. Hayatın küçük sorunlarına karşı
and against the small injustices of life. - Input.
- Giriş.
- Injustices.
Haksızlık.
What injustices?
Ne haksızlığı?
She can't stand social injustices like underage prostitution
Ayrıca fuhuş gibi... Sosyal bozukluklara da katlanamaz.
Fight for a world with no injustices... no misery, and no wars!
Haksızlıkların olmadığı sefaletin olmadığı, savaşların olmadığı bir dünya için savaşmak adına!
Taught me to fight injustices.
Haksızlıklara karşı savaşmayı öğretti bana.
Isn't it the duty of all honest men to ensure that all injustices are brought to the ears of all the people?
Tüm haksızlıkları halkın gözleri önüne sermek dürüst insanların görevi değil mi?
Some people collect stamps, others collect injustices.
Bazıları pul koleksiyonu yapar, bazıları da haksızlık koleksiyonu...
If your work is to right wrongs and to erase injustices, then mine is to help the departed find their path to heaven.
Sizin işiniz yanlışları doğru yapmak ve adaletsizlikleri kaldırmaksa, benimki de bu diyardan göçenlerin cennet yolunu bulmalarına yardım etmektir.
Good luck. ... the injustices he has committed.
... sizin sorumlu olduğunuz adaletsizlikler...
I dedicated myself to that - injustices, the great social causes.
Kendimi her zaman buna adadım. Haksızlıklara büyük sosyal sorunlara.
There are a lot of injustices, a lot of things aren't fair.
Hayat, haksızlıklar ve adaletsizliklerle doludur.
Now, this is the area where Charles Dickens used to observe the injustices of London's class system.
Evet, işte bu bölge Charles Dickens'ın Londra'nın sınıf sistemindeki adaletsizliği gözlemlemek için geldiği yer.
In Poland, protesters have demanded better living and working conditions and the correction of prior injustices...
Polonya'da halk, daha iyi bir yaşam, daha iyi iş koşulları... ve adaletsizliklerin son bulması için eylem yaptı.
" Mr Cole was infuriated beyond reason with the injustices of a cheap world, obsessed with easy glory.
Bay Cole ucuz bir dünyanın adaletsizliğiyle çıldırmıştı. Kolay yoldan şöhrete takıntılıydı.
No, I mean, like, people that's having injustices done to them.
Hayır, yani, haksızlığa uğrayan insanlar gibi.
"I pushed for our faults and lacerated by our injustices."
"Günahlarımız yüzünden vücudu delindi, günahlarımız yüzünden eziyet edildi..."
I saw more injustices as a child.
Bir çocuk olarak çok fazla adaletsizlik gördüm.
He's collecting injustices.
Adaletsizlikleri topluyor.
If you resolve all those injustices, they will consider the Court as nothing.
Bütün bu adaletsizlikleri çözerseniz, onlar sarayın hiçbir işe yaramadığını düşünürler.
" I say we have to fight, if you continue your middle-class life and let injustices perpetrate this is violence which makes peaceful revolution impossible, and violent revolution inevitable.
Savaşmamız gerek dedim. Orta sınıf hayatına devam edip, haksızlığa izin verirsen suça, Bu resmen şiddet! Bu da, barış devrimini imkânsızlaştırıp şiddet devrimini zorunlu kılar.
Louis farrakhan said, "anarchy may await America " "due to the daily injustices suffered by the people."
Louis Farrakhan, "Anarşi, günlük haksızlıkların zarara uğrattığı insanlardan dolayı Amerika'yı gözlüyor" diyor.
My friends, I've brought you stories before of injustices, of dangers lurking all around us. But tonight, my friends, the enemy is everywhere.
Dostlar, size önceden sunduğum haberler adaletsizlik, etrafımızda gizlenen tehlikelerle ilgiliydi, ama bu gece, dostlar, düşman her yerde.
Built to conceal their injustices use violence to control them
Adaletsizliklerini ve zorbalıklarını gizlemek için duvarları yükseltmişler.
There is this unbelievable willingness to turn a blind eye to the injustices that are happening to kids every single day in our schools in the name of harmony amongst adults.
Yetişkinlerin arasındaki düzen adına okullarımızda her gün yapılan adaletsizlikleri görmezden gelme konusunda inanılmaz bir istek var.