Inmates traduction Turc
1,369 traduction parallèle
The other inmates spit in your food and beat your kind to a pulp.
Diğer tutuklular, yemeğine tükürecek ve bana göre seni eşek sudan gelinceye kadar döveceklerdir.
One of the guards laughed because the other inmates would beat me up.
Gardiyanlardan biri, diğer tutukluların beni orada dövecekleri için resmen taşak geçti.
The inmates will spit in my face and spit in my food.
Tutuklular yüzüme ve yemeğime tükürecekler.
Would you like to play football with us inmates?
Biz hücre arkadaslarïnla futbol oynamak ister misin?
Good afternoon, fellow inmates, correctional offiicers, honoured guests, ladies and gentlemen.
Iyi günler hücre arkadaslarlm, memurlar, sevgili misafirler, bayanlar ve baylar.
/ Following Isaiah Haden's / call to arms last night, / prison inmates around the world / initiated bloody uprisings,
Isaiah Haden'ın dün geceki savaş çağrısına uyan tüm dünyadaki mahkumlar, kanlı bir ayaklanma başlattılar.
Some time ago they stirred up a revolt among the inmates.
Bir süre önce hastaları isyana teşvik ettiler.
The Milorad Glušica Gluša House of Correction is proud to bid farewell to its sixth generation of inmates as they are granted freedom...
Milorad Gluşica çocuk ıslâh evi, özgürlükleri bağışlanmış olan altıncı nesil sakinlerini uğurlama törenini gururla sunar.
You know, the inmates had taken over the asylum.
Delilerin akıl hastahanesini ele geçirmesi gibi.
With Bishop Harrison gone for who knows how long, the inmates are running the asylum.
Piskopos Harrison'un yokluğunda, ki kimbilir ne kadar sürer bu, tımarhaneyi deliler idare edecek.
Testimonials of Faith Day for Inmates.
Mahkûmlar icin, İnanc Gunu Şahadetnamesi, 1997.
The ingredients given to the inmates were miserable...
Mahkûmlara verilen malzemeler igrencti...
The transfer of inmates from overcrowded prisons to a newly built prison is nearly finished.
Kalabalık cezaevlerindeki mahkumların yeni cezaevine nakli tamamlanmak üzere.
No talking to the inmates.
Mahkumlarla konuşmak kesinlikle yasaktır.
No inmates are allowed to touch you.
Mahkumların size dokunma izni yoktur.
The notorious criminal recently invaded the prison to free some inmates and was killed by police in the process.
Azılı suçluların hapisten kaçmasına yardım eden kişi bugün polisle girdiği çatışmada öldürüldü.
We get all the inmates the prisons can't handle.
Tüm tutukluları, mahkumların el süremeyeceği biçimde yerleştiririz.
Using inmates to fight fire? Is that wise?
Yangınla mücadelede mahkum kullanmak akıllıca mı?
These inmates have no business fighting fires, okay?
Yangınla mücadele onların üzerine vazife değil.
God, I hate working with inmates.
Mahkumlarla beraber çalışmaktan o kadar nefret ediyorum ki!
You'd think the inmates would try to stay on our good side, right?
Burayı kısa süreli ziyaret edenlerin bizim tarafımızda olmasını beklersiniz değil mi?
I made sure to tell all your friends here how extremely willing you were to give up information on your fellow inmates.
İçerideki arkadaşlarının haklarında bilgi vermek için ne kadar istekli olduğunu öğrenmeleri için elimden geleni yapacağım.
The inmates went out of their way to give her compliments whether she wanted them to or not.
Mahkûmlar ona övgülerini sunmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. O istesin ya da istemesin.
Better chance the inmates will open up to you.
Mahkumlar, büyük bir olasılıkla sana yerini söyleyecektir.
I haven't spoken to any inmates.
Daha hiçbir mahkûmla konuşamadım.
Son, in my opinion, all inmates who have made that choice have deeply regretted it in their final minutes.
Evlat, bana sorarsan, bu kararı veren bütün tutuklular, son anlarında pişman oldular.
Well, you know how anxious I get when you come around the inmates.
Seni tutukluların yanında görünce endişeleniyorum.
You've got to get the inmates riled up.
Mahkumları kızdırman lazım.
These inmates don't mess around.
Bu mahkumlar karışıklık çıkaramazlar.
Why'd your department assign inmates on PI to do a toxic mold removal project?
Neden bölümünüz toksik madde arındırma projesini P.I. daki mahkumlara veriyor?
We'd never assign inmates to do that.
Mahkumlara asla bu işi vermeyiz.
You'd better get the inmates riled up.
Mahkumları kızdırmalısın.
You locked it down with inmates out of their cells?
Mahkumlar hücrelerine girmeden, koğuşu mu kilitlediniz?
Figured we could handle 20 out-of-control inmates easier than 300.
20 kendini kaybetmiş mahkuma hakim olmak, 300 kişiye hakim olmaktan daha kolay olur.
Inmates have compromised lockdown and breached A-Wing.
Mahkumlar isyan çıkardılar ve A-Kanadı'nı ihlal ettiler.
We'd never assign inmates to do that.
Biz böyle bir iş yapmadık.
They couldn't find a contractor so they put the inmates on the job.
Müteahhit bulamadıkları için, bu iş için mahkumları çalıştırdılar.
It's part of my job to counsel inmates and help them with their problems.
İşimin bir parçası, mahkumlara tavsiyede bulunmak ve sorunlarına yardım etmek.
Grabbing his ankles for Mexi inmates.
Meksikalı tutuklulara bilek gösteriyormuş.
You think the inmates are bad?
Sence oda arkadaşları kötü müdür?
How many inmates were in the yard at the time, officer?
O sırada bahçede kaç mahkûm vardı?
The inmates slipped out a gate and hid behind a food service truck.
Mahkûmlar kapıdan çıkıp, yemek arabasının arkasına saklanmışlar.
Are you sure it was guards who grabbed him, not inmates?
Mac'i yakalayan gardiyanlar mıydı yani? Mahkûmlar değil?
For the inmates, working in Canada was one of the few sought afterjobs in the camp.
Mahkumlar için Kanada'da çalışmak, kampta en çok arzu edilen bir kaç işten biriydi.
The majority of inmates who worked in Canada were women.
Kanada'da çalışanların çoğu kadındı.
MengeIe experimented notjust on twins, but also on dwarves and prisoners with the form of gangrene of the face known as Noma, which was common in Birkenau because of the privations in which inmates were held.
Mengele sadece ikizler üzerinde deneyler yapmadı. Cüceler ve yaşanılan sefalet yüzünden Birkenau'da yaygın olarak görülen ve bir tür yüz kangreni olan Noma'lı mahkumlar üzerinde de deneyler yaptı.
The inmates rushed to the wire fences that surrounded the camp, all the time under fire from Ukrainian guards in the watch towers.
Mahkumlar, gözetleme kulelerindeki Ukraynalı muhafızların sürekli ateşi altında, kampı kuşatan tel örgülere doğru koştular.
They planned not to use the guns they took to shoot any Germans, knowing that the retribution which would then be taken on the rest of the inmates in the camp would be horrific.
Aldıkları silahları, Almanlara karşı kullanmayı düşünmüyorlardı. Çünkü bunun bedelinin, kamptaki diğer mahkûmlar için korkunç olacağını biliyorlardı.
This is the story of how the SS at Auschwitz together with the few inmates who survived fared in the last days of the war and its aftermath. And it's a story that is as unexpected as it is shocking.
Bu bölümde, SS mensuplarının ve sağ kalan bir avuç mahkûmun savaşın son günlerinde Auschwitz'de neler yaşadığının şok edici ve beklenmedik hikâyesini izleyeceksiniz.
Only a few thousand inmates awaited them.
Geride sadece birkaç bin mahkûm kalmıştı.
For it was to Belsen that more than 10,000 inmates of Auschwitz had been sent, ahead of the Soviet advance.
10.000'den fazla Auschwitz mahkumu Sovyet ilerlemesinden önce Belsen'e gönderilmişti.