Insisting traduction Turc
697 traduction parallèle
Are you going to keep insisting that that person is Candy Kang?
O kişinin Şeker Kang olduğu konusunda ısrar mı edeceksin?
They keep insisting they should have some nuisance value.
Ellerinde ipotek değeri olduğu konusunda ısrarlılar.
Forgive me for insisting, but at my age you have these whims.
Israrcılığımı mazur görün ama benim yaşımda insanın dürtüleri oluyor.
He's insisting we return to his village and be his guests.
Köylerine gidip konuğu olmamızda ısrar ediyor.
But, Dave, I told him I didn't wanna call you but he kept insisting.
Fakat, Dave, seni aramak istemediğimi ona söyledim ama ısrarını sürdürdü.
Why, she came in here insisting that you needed treatment.
Sizin tedaviye ihtiyacınız olduğunu ısrarla söyledi.
Yes, but he kept insisting, and I felt sorry for him.
Evet ama ısrar etti, ben de acıdım.
He forced Ono to pay, insisting you sent him.
Anlaşıldı! Bunu sizin emrettiğinizi söyleyerek bizi ödeme yapmaya zorladı.
He's insisting I go with him.
Onunla gideyim diye ısrar edip duruyor.
I know why Alec kept insisting that that girl was drunk.
Alec'in o kızın sarhoş olmasında neden ısrar ettiğini biliyorum.
I guess when you won that case, they could see what father and I had been insisting all along was true.
Sanırım o davayı kazandığında, baban ve benim hep ısrarla vurguladığımız şeyin doğru olduğunu görebildiler.
Ok, it's stupid to keep insisting.
Tamam, ısrar etmen aptalca.
Why do you keep insisting he was writing about you?
Niye hâlâ senin hakkında yazdığını iddia edip duruyorsun ki?
It's no use insisting.
Boşuna kendini yorma.
Until then, he had been insisting my price was too high.
O zamana değin, istediğim fiyatın fahiş olduğunda ısrar ediyordu.
My friend kept insisting Picasso was a bum, so she started to do that mural.
Kız Picasso'nun bir serseri olduğunu iddia edip durdu ve sonra da bir duvar resmi yaptı.
He tried to reason with her, insisting that he understood her understood that she felt free
Onunla anlaşmaya çalıştı, özgür hissetmesi konusunda anlaşılır biçimde ısrar etti.
Your parents are insisting on taking you out of the school.
Ailen seni okuldan almaya karar verdi.
Other ronin who got wind of the story began presenting themselves at the gates of daimyo houses all over Edo, insisting on committing harakiri and refusing to budge.
Bu mevzuyu öğrenen diğer roninler Edo'daki daimyo evlerinin kapılarında bitivermeye başlamışlar... Harakiri yapmak istiyor ve hiçbir şekilde gitmiyorlarmış.
By insisting I marry Dr. George Scudder?
İşe yarayacak. Daha da iyi olacak.
Why are you insisting?
Neden ısrar ediyorsunuz?
I must now do a little insisting of my own.
Şimdi ben biraz ısrar etmek zorundayım.
I'm sorry to bother you, Señor but there is a boy insisting on seeing you.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama sizi görmek isteyen bir çocuk var.
- That he keeps insisting.
Israrcılık.
The more she'll keep insisting Her "him" has got to be you
O ısrar ettiği sürece onun erkeği sen olmalısın.
Are you still insisting with that stupid inquiry?
Hala o saçmalığı yapmak mı istiyorsun?
By insisting that I...
Söylemek zorundayım, ben...
Your mother has been insisting all day on attending the dedication tomorrow
Annen yarınki törene katılmak için bütün gün ısrar edip durdu.
The field martial is insisting on a court of enquiry.
Mareşal mahkeme soruşturması için ısrar ediyor.
It's no use insisting.
Daha fazla ısrar etmeyin!
Anyway, you're the one who's insisting on going back... to your damned choir!
Neyse, lanet korona dönmekte ısrar eden sensin!
He's insisting.
Israrlı.
You keep insisting that there's no danger. I keep assuring you that there is.
Tehlike olmadığında ısrar ediyorsunuz.
Gentlemen, you kept insisting that there was no danger... That is correct, captain.
- Tehlike olmadığında ısrar ettiniz.
He's insisting.
Ne kadar israrcı olduğunu görüyorsun!
Mrs. Mioche wouldn't let the girls in. As they continued insisting, she went and got their captain. The captain came down and said Mrs. Mioche was right.
Bir gece, bu konuda her zaman çok sıkı olan Bayan Mioche gece yarısından sonra iki genç kızla gelen bir asker gördü.
She nearly drove me mad insisting on it.
Bu konudaki ısrarıyla beni neredeyse delirtiyordu.
You kept insisting that someone was after you.
Durmadan biri peşimde diye söyleniyordun.
He kept insisting in his strange way that Phibes has been his patron for years.
Garip bir şekilde Phibes'ın yıllardır müşterisi olduğunu söyledi durdu.
I'm insisting.
Israr ediyorum.
Who's insisting?
Israr eden kim?
I've got at least 30 changes to argue with you, and Lilly keeps insisting... "Argue"?
Seninle tartışacağım 30 değişiklik yaptım, ve Lilly sürekli ısrar ediyor... "Tartışmak mı?"
Yes, he kept insisting.
Evet, çok ısrar etti.
Heh. Insisting on his revenge and getting it. I begin to see, yes.
- İntikamını almaya direnmiş, Öcünü almaya başladığını görüyorum
I can't understand why he's insisting on climbing this mountain at his age.
Bu dağa çıkmakta neden bu kadar inat ediyor anlamıyorum.
Well, Mrs. Wormser stated, her husband loaned the car to Marlo. even insisting he take it.
Bayan Wormser belirtmişti, arabayı Marlo'ya eşi ödünç vermiş hatta alması için de ısrar etmiş.
If you keep on insisting they'll probably kill you too.
Eğer böyle devam ederseniz, korkarım sizi de öldürürler.
- No, Guillaume kept insisting.
- Hayır, Guillaume ısrar ediyor.
And you woke up insisting that there's a dead body around here.
Uyandınız ve yerde bir ceset olduğu konusunda ısrarcısınız.
Well, we called earlier, but the maid kept insisting he wasn't there.
Şey, daha erken bir saatte aradık, fakat hizmetçi orada olmadığında ısrar edip durdu.
Don't keep insisting!
Bunun yararı yok!