English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / Intoxicating

Intoxicating traduction Turc

317 traduction parallèle
Panama Smith, in view of the evidence presented in your behalf by your codefendant and because the arresting officers failed to detect you actually selling intoxicating liquors, I find you not guilty.
Panama Smith, diğer davalının verdiği delillere bakıldığında ve tutuklayan polislerin senin alkollü içki sattığını kanıtlayamaması yüzünden seni suçsuz buluyorum.
Ravishing, intoxicating, adorable.
- Bitirici, sarhoş edici, cezp edici.
Why do you bring me wine when you yourself are so intoxicating?
Neden kendin kafayı bulduğunda bana da şarap getiriyorsun?
Intoxicating liquor.
Alkollü içki.
Betting will now stop and the sale of all intoxicating and alcoholic drinks will cease.
Bahisler şu anda kapanmıştır. Ve bütün sarhoşluk veren alkollü içeceklerin satışı durdurulacaktır. Bu konuda ciddiyim.
And your dancer friend, how does she speak to you, dulcet and intoxicating?
Peki dansçı arkadaşın seninle nasıl konuşuyor?
In intoxicating danger, Mother.
Baştan çıkarıcı bir tehlike anne.
It's intoxicating, all this power.
Böylesine bir güç baş döndürücü.
It became intoxicating.
Sarhoş ediciydi.
- to give him intoxicating libations.
- verilmesini uygun bulmuyorum.
Moonlight in Hawaii is intoxicating.
Hawaii'de ay ışığı sarhoş ediyor.
INTOXICATING NIGHTS OF TENDERNESS
.. SARHOŞ GECE'NİN ŞEFKATİ..
NIGHTS OF INTOXICATING,
SARHOŞ BU GECELER..
Such an intoxicating perfume!
Bu koku insanı sarhoş eder.
It's intoxicating.
Sarhoş ediciydi.
How intoxicating it was, to decide the fate of people and events.
İnsanların ve olayların kaderine karar vermek, nasıl da sarhoşluk vericiydi.
No more intoxicating desire exists endowing you with the vigour to meet the challenge awaiting you
Zehirli olmayan hiç bir tutku var olamaz dinçlik bahşedilmiş size sizi bekleyen karşılaşmaya hazır olmak için.
This is a time for intoxicating scenery, unfiltered air and letting our emotions soar and...
Bu mest eden manzara ve temiz havada hislerimizin coşmasının tam vakti.
Coffee is not an intoxicating substance.
Kahve, sarhoş edici bir madde değil.
The flame is intoxicating, isn't it?
Ateş çok baş döndürücü değil mi?
'It says that alcohol is a colourless volatile liquid'formed by the fermentation of sugars,'and also notes its intoxicating effect'on certain carbon-based lifeforms.
Alkol, şekerlerin mayalanmasından yapılmış renksiz, uçucu bir sıvıdır. Ayrıca, belirli karbon tabanlı yaşam formları için keyif verici etkisinden bahseder.
On the contrary, the sensation is quite intoxicating.
Aslında bu oldukça sarhoş edici bir duygu.
It was humid, intoxicating.
Bunaltıcıydı, havasızdı.
And above all, the intoxicating pleasure :
Ve herşeyin ötesinde, baş döndürücü zevk :
And above all, the intoxicating pleasure :
Ve herşeyin ötesinde, o baş döndürücü zevk :
When her bright red blood starts to creep voluptuously and creature-like on her white skin, like blossoms of blood and flesh blooming in a sea of red, truly a dazzling, intoxicating rapture.
Parlak kırmızı kanı seksi bir şekilde akmaya ve beyaz derisinde desenler oluşturmaya başladığı zaman, kan ve etin çiçekleri kızıl bir denizde sarhoş edici ve gerçekten göz kamaştırıcı bir sevinçle büyüyüp gelişir.
It was intoxicating.
İnsanı mest ediciydi.
I've brought you a new typewriter... which conveniently dispenses two types of intoxicating fluids... when it likes what you've written.
Sana, yazdıklarını beğendiğinde iki çeşit alkollü sıvı akıtabilen yeni bir daktilo getirdim.
( Woman ) Looking into each other's eyes as you breathe each other's breath, each waiting for the other to make the first move, can create one of the most intoxicating moments of a burgeoning relationship.
Gözlerinizin içine bakarak, birbirinizin nefesini hissederek, ve ilk hamlenin hanginizden geleceğini bekleyerek, yeni başlayan bir ilişkinin en sarhoş edici anını yakalayabilirsiniz.
( Man ) That said, as your relationship progresses, deep, hard kissing can be an intoxicating way to show your lover that you still desire them as much as you did in the early days of your relationship.
Daha önce dediğimiz gibi, ilişkiniz ilerledikçe, derin ve sert öpüşmeler, sevginizi ona göstermenin etkili bir yolu olabilir, yine de eğer arzunuzu dinderemiyorsanız, ilk günlerinizde de bunu deneyebilirsiniz.
It's a beautiful day in the 49th state - crisp and clear, invigorating, intoxicating.
Arrowhead kasabasının kalbinden K-Bear'da karşınızdayım 49uncu eyalette temiz, keskin... insanı etkileyen ve dinçleştiren güzel bir gün.
Oh, this is intoxicating.
Çok keyifli.
It simulates the appearance, taste and smell of alcohol, but the intoxicating effects can be easily dismissed.
Görünümü, tadı ve kokusu alkole benziyor ; fakat sarhoş edici etkileri kolayca atılabiliyor.
She was intoxicating, mysterious- - everything he'd ever dreamed of.
Baş döndürücü, gizemliydi- - herşey, adamın düşlediği gibiydi.
I find your indifference intoxicating.
İlgisizliğin beni kendimden geçiriyor.
I can't decide what's more intoxicating - this Gamzian wine, or your negotiating skills.
Hangisinin daha çok baş döndürücü olduğuna karar veremiyorum - bu Gamzian şarabı mı, yoksa senin pazarlık etme yeteneklerin mi.
It's always seemed to me to be intoxicating, somehow.
Bir şekilde bana daima bir sarhoşluk verir.
" Dear Isabel, How strange to have a cultivated woman in the house again... and how intoxicating.
Sevgili İsabel, evde yine kültürlü bir kadın görmek çok garip... ve çok baş döndürücü.
It was intoxicating.
Coşku dolu bir gündü.
He finds his laugh intoxicating.
Onun gülüşüne mest oluyor.
The intoxicating freedom that comes from disconnecting action and consequence.
Hareketten ve akıbetten kopuş sarhoş edici bir özgürlük getiriyor.
And even to feel above certain looks of lust and of excitement. There is that intoxicating emotion,... which gives me a delicious sense of power.
Bu tür maceralar bana gerçekten çok farklı bir güç veriyor.
And maybe you can... imagine more intoxicating options... but it's okay.
Belki sen daha çok alkol seçeneklerini hayal edebilirsin ama tamam.
Is there nothing so intoxicating as the school hallway at early morn?
Sabahları, okul koridorunun insanı kendinden geçiren kokusu gibi şey var mı?
The crystals are a highly intoxicating and sometimes dangerous aphrodisiac.
Kristaller çok sarhoş edici ve biraz tehlikeli afrodizyak.
Now what? Your intoxicating eyes, your pointed nose, luscious lips, your long neck...
Senin sarhoş eden gözlerin, senin sivri uçlu burnun, tatlı dudaklar, senin uzun boynun...
Yes, yes, the quality, the texture, the intoxicating aroma.
Evet, kalitesi, dokusu, keyif veren aroması.
Intoxicating too.
mest olmaktır.
It's just difficult to walk away from something so intoxicating.
Ama bu kadar sarhoş edici bir şeyden uzak durmak çok zor.
It's damp, intoxicating.
Bu koku, sarhoş edici.
The urge to give retribution is intoxicating.
Ceza verme dürtüsü baş döndürücü bir his.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]