Introspection traduction Turc
51 traduction parallèle
Introspection requires a discipline of which they were incapable
İçgözlem, onların eksikliğini duyduğu disipline ihtiyaç duyar.
But we must meet calamity with introspection.
Ama hepimiz birgün bir musibetle karşılaşacağız.
A period of remorse, of introspection, even resentment is inevitable.
Bir pişmanlık ve saygı periyodu... hatta istifa... sonuç kaçınılmaz.
And the brighter they are, the worse they are - assailed by introspection and analysis.
En iyi durumdakiler daha da kötü. Kendilerini inceleyip tahlil etmekten mahvolmuşlar.
Group, take five minutes of quiet introspection!
Grup, hemen bir iç gözlem yapıp geliyoruz.
"She has now restricted herself to a regime... " of such ferocious introspection... " that we are all at our wits'end.
Kendisini dış dünyaya öylesine katı bir kararlılıkla kapattı ki artık ne yapacağımızı bilemiyoruz.
Introspection?
İç gözlem mi?
Today is a day of profound introspection.
Bugün hiç fark etmediğim bir yönümle yüzleştim.
Because my dad was one of those men who thought introspection meant you were weak.
Çünkü babam hep "İçini inceleyen zayıftır" derdi.
This is a place of introspection, captain.
Burası bir iç gözlem yeri, Kaptan
And you, save your introspection foryour diary.
Ve sen, gözlemlerini günlüğüne kaydet.
Was Officer Sun's hesitation at my question an honest moment of introspection... or was it something more?
Subay Sun sorulara dürüst cevaplar verdiği dakika yönelttiğim soruya cevap vermekten kaçınmış mıydı? yoksa başka bir şey mi vardı?
Why is it that only the rich should enjoy pharmaceutically-assisted moments of personal introspection?
Neden ilaçlarla sağlanan öz inceleme anlarını yalnızca zenginler tatsın?
It's going to take introspection.
İç gözlem yapman gerekecek.
I'm Just curious. You've always been so resistant to therapy or introspection, and then out of the blue you take this course.
Terapilere her zaman karşıydın ve bir anda bu kursa gidiyorsun.
News of the crime prompted reactions Ranging from shock to sorrowful introspection in this small-Town community, Which this week played host to a religious conference,
Olaydan kaynaklanan tepkiler Rahip Purdy'nin İnanç Mirası cemiyetince himaye edilen dini bir konferansa ev sahipliği yapan bu küçük kasaba toplumunda, şoktan kedere değişiklik gösteriyor.
Eventually, introspection must give way to... well, everything else.
Sonuçta, insanın düşünce ve hislerini inceleyişi başka şeylerin önünü kapamamalıdır.
It will take work... genuine... introspection.
Bu derin bir iç gözlem gerektirecek.
I didn't know there was room for introspection underneath that costume.
O kostüm üzerindeyken bu gözlemleri nasıl yaptın anlayamıyorum.
Exhausted, her career path questionable, her faith in mankind shaken, she resisted her tendency toward introspection and decides to go have a drink with her charming friend Doug.
Çok yoruldu, kariyeri sorgulanabilir, insanoğluna olan inancı sarsılıyor, düşüncelere dalmaya direnip büyüleyici arkadaşı Doug'la birer içki içmeye karar verir.
You've developed this fixed system of beliefs which you refuse to submit to any kind of introspection.
Kendince, şu sabit inanç kurallarını oluşturdun böylece içgözlem yapmayı hiçbir şekilde kabul etmiyorsun.
Introspection is good.
Murakabe yapmak iyi bir şeydir.
My grief and introspection terrifies them, drives Gemma mad, and Clay's pity has moved into profound loathing.
Düşünme şeklim ve içimdeki keder herkesi korkutuyor Gemma'yı deli ediyor ve Clay'in acıması iğrenç bir aldı.
It does lend itself to a measure of introspection.
Kişinin kendi düşüncelerini ölçmesini sağlıyor.
Neurotic is simply an intense form of introspection, okay?
Asabi, duygu ve düşüncelerini paylaşmak yerine kendi içinde gereğinden fazla inceleyen kişidir.
This is about introspection.
Bu sınıf daha çok içgözlemle ilgili.
I bare my soul not for forgiveness nor introspection.
İçimi ne bağışlanmak için, ne de içgözlem için döküyorum.
Introspection.
İçime doğmuştu aslında.
Introspection...
İç gözlem...
It was the night of the Lemon Prizes, Amidst all that forced joviality, I recall a moment of introspection.
Limon Ödülleri gecesiydi ve bu zoraki ikilem sırasında kendi kendimi yargıladığımı hatırlıyorum.
After all that happened, I thought some introspection was in order.
Onca şeyin ardından kendimle baş başa kalmam zaruriydi.
Your questions led me to some healthy introspection, And you're right.
Soruların benim sağlıklı düşünmemi sağladı, ve sen haklıydın.
- Oof! Ugh, sad eyes, I was in a rare moment of introspection.
Üzgün gözler, bazen iç gözlem yapmayı severim.
Well, the lonely page, the endless introspection, the mind plagued by funky thoughts... that's how writer's taking it.
O yalnız sayfa, sonsuz içe bakış dehşet düşüncelerle çırpınan akıl. Yazarlar böyle çalışır değil mi?
Um, there are memos on the introspection rundowns, uh... forced isolation, you know, regulation of meals...
Kendi iç gözlemimizdeki çöküşlerde mecbur bırakılmış ayrımlar, öğünlerin düzenlenmesi...
A mutual... introspection of sorts.
Karşılıklı, bir tür içgözlem.
Do you now succumb to introspection?
Şimdi de içgözlem'e mi başladın?
And Frank was having a rare moment of introspection.
Frank de, nadir bir iç gözlem anı yaşıyordu.
Halloween is about relaxation and introspection.
Cadılar bayramı gevşeme ve rahatlama ile ilgili.
Ross seemed to be aversed introspection because it slowed down the adventure.
Ross, bu macerayı yavaşlattığı için iç gözlem yapıyor gibiydi
The doctor encourages self-expression and introspection.
Doktor düşünmemizi ve yorum yapmamızı istiyor.
♪ And hate that state of forced introspection ♪
# Ve bu zorlama iç hesaplaşmalardan nefret ediyorum #
Introspection.
- İçe bakış.
And through introspection and the examination of my mind, I feel as though I'm coming closer to the common denominator of what it means to be human.
İç gözlem ve zihnimin... incelenmesi süresince... insan olmanın ortak paydasına... yaklaştığımı hissettim.
Those years of introspection eventually led me to sincerely considering that I was so bad, that I couldn't confront how bad I was.
O iç gözlem yıllarım, beni cidden "o kadar kötüyüm ki" "kötü olmamla yüzleşemiyorum bile" diye düşünmeye sevk etti.
Well, if you'd met my mother, you'd know the answer would be yes, but, uh, by my nature, I try to avoid introspection.
Eğer annemle tanışsaydınız bu sorunun cevabının evet olabileceğini bilirdiniz ama doğam gereği iç dünyamı incelemekten kaçınmaya çalışıyorum.
Unfortunately, there was only so much time for introspection.
Ne yazık ki kendine ayrıcak vakti de bu kadardı.
Introspection or communication?
İçgözlem mi iletişim mi?
So, that's introspection.
İçgözlem olacaktı.
And as the Baudelaires would discover, there are some things that even a long night of introspection cannot change.
Ve Baudelaireların da göreceği gibi, gece boyunca kendi içinde muhakeme yapmanın dahi değiştiremeyeceği bazı şeyler vardır.
Introspection is good, Eddie.
İç gözlem güzel, Eddie.