Inward traduction Turc
230 traduction parallèle
It may be that in 10 or 20 years from now if we can see the inward change in men by that time I shouldn't be able to defend the engine but would have to agree with George.
Belki 10, 20 yıl sonra insanoğlundaki manevi değişimi görmeye başlayacağız. Ben benzinli motoru savunamayacağım ve George ile aynı fikirde olup, keşke otomobiller keşfedilmeseydi demek zorunda kalacağım.
Is it some quality of the crystal itself... or does the gazer merely use it to turn his gaze inward?
Acaba kristalin kendi tabiatından mıdır yoksa bakan kişi onda sadece kendi içini mi görür?
Is it some quality of the crystal itself... or does it merely serve to turn the gazer's vision inward?
Acaba kristalin kendi tabiatından mıdır yoksa kristal kendine kim bakarsa onun içini mi gösterir?
♪ Forward, backward, inward, outward Come and join the chase
İleri, geri, içeri, dışarı Gel ve kovalamacaya sen de katıl
♪ Backward, forward, outward, inward Bottom to the top
Geri, ileri, dışarı, içeri, alttan üste.
♪ Forward, backward, inward, outward Here we go again
İleri, geri, içeri, dışarı İşte yine başlıyoruz.
♪ Backward, forward, outward, inward Bottom to the top ♪
Geri, ileri, dışarı, içeri alttan üste - Asla izin ver- -
I sought seclusion from my inward despair on the roof of the house... and comforted myselfflying kites.
Kendimi rahatlatmak için çatıda... uçurtmalar uçuruyordum.
And my hatred turned inward, and I even thought of killing myself.
Sonra nefretim kendime döndü ve kendimi öldürmeyi bile düşündüm.
- And then it turned inward?
- Sonra maneviyata döndü?
Who is most inward with the noble duke?
Yüce Düke kim en yakın?
Also, most important. Put no calls through to him, inward or outward, until further notice.
Daha önemlisi, ikinci bir emre kadar telefonla görüşmeyecek.
The old city was dominated by the fortress of Antonia the seat of Roman power and by the great golden temple the outward sign of an inward and imperishable faith.
Yaşlı şehre hakim iki şeyden biri olan Antonia Kalesi Roma iktidarının merkezi büyük altın tapınak ise yok edilemez bir imanın dış görüntüsüydü.
But once every century, I would find myself careening inward, faster and faster towards the inner solar system.
Fakat her yüzyıl, kendimi gitgide hızlanarak iç güneş sistemine doğru savrulurken bulurdum.
Party, inward... turn!
Kıta içeriye dön!
It is sometimes wise, Gordon Pasha... to provide a man with a few sunny hours... of fraudulent hope so that when night comes... he will have a more perfect inward vision... of the truth of his hopelessness.
Oh, biraz bilgelik, Gordon Paşa, Sahte bir umut ile birkaç güneşli saati olan bir adam sağlamak için, ve gece çökünce, Ümitsizliğinin gerçekliğini çok daha iyi içsel kavramasını sağlayacaktır.
I think that a piece broke off in the wound and is working inward.
Sanırım bir parçası yaranın içinde kalmış ve içine işliyor.
His gaze is turned inward... seeing God knows what.
Derinlere dalıp gidiyor tanrı bilir, ne düşünüyor.
The wedding ring is an outward and visible sign of an inward and spiritual grace signifying unto all the uniting of this man and this woman in holy matrimony.
Görünen ve görünmeyen manevi ve ruhani bir lütfu sembolize eden alyans bu adamla bu kadının kutsal birlikteliğinin tamamıyla birleşimini simgeliyor.
This year, we're going to turn that observation inward and work on re-creating emotional states :
Bu yıl bu gözlemleri içimize yönelteceğiz ve duyguları yeniden üreteceğiz.
Something have you heard of Hamlet's transformation, so call it, sith nor th'exterior nor the inward men resembles that it was.
Bir şeyler duymuşsunuzdur herhalde Hamlet'in dönüşümüyle ilgili, böyle demek gerekiyor. Ne içi, ne de dışı benziyor eskisine.
The exterior and inward man fails to resemble.
İnsanın içiyle dışı birbirine benzemez.
Turned inward, it is an unconquerable enemy.
İçinde, yenilemeyen bir düşmandır o.
Inward...
İçeriye doğru...
it meant closing himself down a lot and becoming very inward, in order to find the killer who could carry out the task and terminate Kurtz.
bu, görevi yürütecek ve Kurtz'u öldürecek olan katili orataya çıkarması için iyice kendine kapanması ve iç dünyasına doğru bir yolculuk yapması anlamına geliyordu.
Phosphorous, napalm are nothing to be feared, but to look inward, to see that twisted mind that lies beneath the surface of all humans
Fosfor bombaları, napalm bombaları korkulacak şeyler değildir ama derinine bakmak, tüm insanların dış görünüşünün altında yatan sapkınlığı anlamamızı ve
Inward hut.
İçeri.
Now make one blade longer, curved inward and give the other blade a jagged edge.
Bir bıçağı daha uzun yap, içe doğru kıvrık. Diğer kenarı çentikli olsun.
If either of you have any inward impediment why you should not be conjoined... I charge you, on your souls, to utter it.
Eğer ikinizden birinin bu birleşmeye engel oluşturacak bir nedeni varsa, ruhunun huzuru için bunu şimdi söylesin.
They plan to burn West River to the ground... starting with the wharf and moving inward unless... someone picks up this rotten line.
Birileri bu rezilliği durdurmadığı sürece limandan başlayarak Batı Nehrini komple yakmayı planlıyorlar.
Commence immediate inward sweep, levels 16 through 21.
Derhal seviye 16'dan 21'e kadar iç kısımları taramaya başlayın.
Some lash out while some have turned inward,
Kimi etrafa saldırdı, kimi içine kapandı.
Have your teams sweep each sector moving inward.
Ekiplerin içe doğru her sektörü tarasın.
Instead, we ask that you try... to focus these feelings inward... toward your personal growth and self-realization.
Bu sağlanamıyorsa, sizlerden bu duygularınıza... kendi kişisel gelişim ve kendinizi tanıma süreciniz... dahilinde iç dünyanıza odaklanmanızı rica ediyoruz.
While Galileo's telescope allowed us to take an outward voyage another innovation, here in the Dutch town of Delft would lead us on an inward journey of discovery.
Galileo'nun teleskopu dışuzaya ufkumuzu açarken bir başka buluş, burada Hollanda'nın Delft kasabasında iç bilinmezlere doğru yelken açıyordu.
Can she do a back inward one-and-a-half in the layout position?
Normal pozisyonda İçeri-dışarı 1,5 yapabilir mi?
For nature crescent does not grow alone in thews and bulk but as his temple waxes the inward service of the mind and soul grows wide withal.
Neden dersen, insan büyürken eti kemiği büyümüyor yalnız. Bu Tanrı yapısı geliştikçe kafanın ve ruhun işi de artıyor içinde.
So I call it since not the exterior nor the inward man resembles that it was.
Bambaşka diyorum artık ne içi ne dışı benziyor eskisine.
This is the impostume of much wealth and peace that inward breaks and shows no cause without why the man dies.
Rahatlığın, zenginliğin çıkardığı bir çıban bu içeri işlemiş. Adamın niye öldüğü dışarıdan hiç belli olmuyor.
Who is the most inward with the noble duke?
Asil Dük'e en yakın olan kimdir?
Move the tactical display inward peeling off the attacks on the outer areas and show me the middle of this sector.
Taktik görüntüyü, dış alanlarda meydana gelen saldırıları ihmal ederek büyüt. Bölgenin merkezini göster.
It's all turned inward now.
Artık her şey manevi açıdan iyileşmesine bağlı.
And "Mercy Hospital last night, a boy was born with his eyes facing inward."
Dün akşam Mercy Hastanesi'nde gözleri içe dönük bir bebek doğmuş.
You see on our planet, we have no emotion or conflicts so we've never had to look inward at ourselves.
Bakın bizim gezegenimizde duygu ya da anlaşmazlık yok. Bu yüzden hiç içimize, kendimize bakmak zorunda kalmadık.
You desire truth in the inward being... therefore teach me wisdom in my secret heart.
Gerçeği içerde varolmasını istiyorsan öyleyse bana kalbimde bir sır olan bilgeliği öğret.
Focus inward.
İçine odaklan.
The inward eye, the sightless sea
Akıyor nehirde benimle kendim.
- I thought at first that maybe the suit had malfunctioned, that one of the charges had blown inward.
Önce giyside arıza oldu diye düşündüm. Patlayıcıların biri içeriye doğru patlamış olabilirdi.
Remote, mysterious places of extreme potential, places where the horizon turns inward... and waits for cavers to expand it for us all.
Olağanüstü potansiyele sahip, gökyüzünün olmadığı, mağaracıların, gizemlerini ortaya çıkarmasını bekleyen yerler.
The fabric acts like a wick, and the body burns inward explaining the high temperatures which destroy the bone.
Kumaş fitil görevi görüyor ve vücut içe doğru yanıyor. Bu da kemiği yok eden yüksek ısıyı açıklıyor.
In other words he switched the source of evil from inward conflict to the society itself.
Yani, kötülüğün kaynağının insanın iç çatışması değil, toplumsal yapı olduğunu söyledi.