Isn't that sweet traduction Turc
203 traduction parallèle
The wolf and the lamb who meets on that stormy night... their feelings for each other are so pure and sweet, isn't it?
Fırtınalı bir gecede tanışan kurtla koyunun birbirini umursaması güzel, değil mi?
Isn't that sweet of her?
Ne tatlı, değil mi?
Now, isn't that sweet?
Ne kadar hoş değil mi?
Isn't that a sweet baby?
Ne tatlı bir bebek, değil mi?
Isn't that sweet, Ed?
Ne tatlı, değil mi Ed?
Now, isn't that sweet?
Çok şeker değil mi?
Isn't that sweet?
Hoş değil mi?
Now, isn't that sweet?
Ne kadar güzel.
Isn't that sweet?
Ne tatlı, değil mi?
Isn't that sweet?
Çok tatlı, değil mi?
Isn't that sweet?
Çok tatlı değil mi?
Isn't it enough that you've always treated me like a squaw without subjecting dear, sweet Becky to this crude, vulgar...
Bana sanki Kızılderili karınmışım gibi davrandığın yetmiyor gibi birde bu aşağılık kaba adamın Biricik Becky'e böyle- -
Oh, isn't that sweet?
Ne kadar hoş.
That's an English box hedge, isn't it sweet?
İngiliz kutusu gibi, güzel değil mi?
Isn't that sweet?
Ne kadar nazikçe, değil mi?
Isn't that sweet?
Ne tatlı değil mi?
Oh, isn't that sweet?
Ne kadar şirin, değil mi?
Isn't that sweet?
Çok şeker değil mi?
That bank inquiry isn't your sweet way to beat me out of my fare, is it?
Bu banka sorusu bana paramı ödemeyeceğin anlamına gelmiyor, değil mi?
Isn't that sweet?
Çok hoş.
Aw, isn't that sweet?
Ne kadar sevimli, değil mi?
Isn't that sweet?
Güzel değil mi?
Isn't that sweet?
Ne kadar tatlısınız.
Isn't that sweet?
Ne kadar şirin, değil mi?
Isn't that sweet?
O sevimsiz şey mi seçildi?
Isn't that sweet?
Öyle değil mi?
That sweet old thing that we met downstairs... isn't capable of anything worse than... dipping her dentures into her husband's beer.
Aşağıda tanıştığımız o yaşlı, tatlı şey takma dişlerini kocasının birasına düşürmekten daha kötü bir şey yapabilecek durumda değil.
I asked you to go get me a packet of Sweet'N Low, that isn't what I asked for, that isn't what I wanted, that isn't what I needed, and that shit isn't gonna work around here.
Senden bana gidip şekerli tatlandırıcılı almanı istedim. Sense bana muadilini getirdin. Söylediğim bu değildi.
Well, isn't that sweet?
Göz yaşartıcı değil mi bu?
Isn't that sweet, boys?
Çok hoş değil mi?
Isn't that sweet, Linda?
Tatlı değil mi, Linda?
Yeah £ ¬ isn't that sweet?
Evet ne güzel değil mi?
Isn't that sweet?
Ne kadar tatlı değil mi?
Isn't that sweet of Kelly?
Kelly ne iyi etmiş böyle.
An assassin who loves children, isn't that sweet?
Çocukları seven bir suikastçı, Tatlı değilmi?
Isn't that sweet?
Ne kadar sevimli, değil mi?
Isn't that sweet of him?
Ne kadar güzel, değil mi?
Isn't that sweet? But that's all right, Robbie...
Ama sorun yok, Robbie.
Oh, that's sweet. Isn't that sweet, Emma?
Ah ne tatlı.
"Sport's discipline is the only sweet form of freedom." Isn't that a nice saying?
"Spor disiplini yumuşak olan tek özgürlüktür" güzel bir söz değil mi?
Why, isn't that sweet?
Ne kadar tatlısınız.
Isn't that sweet?
Sevimli değil mi?
[Marge] Aw.! Isn't that sweet?
Çok cici olmamış mı?
Isn't that sweet? Wow.
Çok güzel değil mi?
Isn't it obvious, sweet Rygel, that we are no longer cleansed?
Görmüyor musun, tatlı Rygel, artık temiz olmadığımızı?
Oh, isn't that sweet? Love him.
- Doug'la Carrie'nin resmini çiziyorum.
Isn't that sweet?
Şirin değil mi?
You know, I didn't know Jo Wingfield had a brother. Isn't that sweet?
Jo Wingfield'ın erkek kardeşi olduğunu bilmiyordum.
SlLAS : Isn't that sweet?
Çok hoş, değil mi?
Isn't that sweet!
Ne tatlı değil mi?
Oh, isn't that sweet?
Ne kadar hoş, değil mi?
isn't that the point 36
isn't that enough 159
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that nice 131
isn't that beautiful 37
isn't that great 227
isn't that cute 44
isn't that lovely 31
isn't that enough 159
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that nice 131
isn't that beautiful 37
isn't that great 227
isn't that cute 44
isn't that lovely 31