Isn't that what you want traduction Turc
328 traduction parallèle
That's what you want for him too, isn't it?
Senin de onun için istediğin şey bu, değil mi?
That's what you want in a husband, isn't it?
Sizin de bir kocada istediğiniz şey bu, değil mi?
That's what you want, isn't it?
İstediğin bu değil miydi?
Isn't that what you want?
İstediğin bu değil mi?
Isn't that what you want?
İstediğin şey bu değil miydi?
- Isn't that what you want him to think?
- Öyle düşünmesi işine gelmez mi?
That's what you want too, isn't it?
Senin de istediğin bu, değil mi?
Isn't that what you want?
Bunu istemiyor muydun?
That's what you want, isn't it?
İstediğin bu, öyle değil mi?
You've told me what you want, that isn't polite.
Daha değil. Bana yalnızca ne istediğini söyledin, bu nezakete sığmaz.
That's what you want, isn't it?
İstediğin bu, değil mi?
- Isn't that what you want?
- İstediğin bu değil mi?
But that's what you want, isn't it?
Fakat senin istediğin bu değil mi?
That's what you want me to say, isn't it?
Bunu söylememi istiyorsun, değil mi?
I want to tell you that the world isn't what it seems
Size bir şey söyleyeyim : İnsanlar göründükleri gibi değil.
- That's what you want to hear, isn't it?
Duymak istediğin buydu, değil mi?
Yeah, that's just what I want to talk to you about. That trophy isn't mine. What?
Yeah, Tam da sizinle konuşmak istediğim buydu.Kupa benim değil.
That's what you really want, Professor, isn't it?
Bunu gerçekten istiyorsun, öyle değil mi profesör?
That is what you want, isn't it?
İstediğiniz bu, değil mi?
- But that's what you want, isn't it?
- Ama sen de zaten bunu istiyorsun?
That's what you want, isn't it?
Senin de istediğin bu değil mi?
Do you think they want their stockholders and the public thinking their management isn't imbued with fair play and justice the very values that make this country what it is today?
Hissedarlar ve kamuoyu şirket yönetiminin... adil ve kanunlara uygun davranmadığını bilsin isterler mi sanıyorsunuz? Bunlar ülkeyi bugünlere getiren değerler değil mi?
- That's what you want, isn't it?
- İstediğin bu, değil mi?
That's what you want, isn't it?
İstediğin buydu, değil mi?
That's what you want, isn't it?
Zaten sen de bunu istiyorsun, değil mi?
That's what you want to know, isn't it?
Bilmek istediğin buydu, değil mi?
That's what you want to do, isn't it?
Yapmak istediğin bu, değil mi?
That's what you want, isn't it?
İzle beni. Beklediğin buydu değil mi?
This'll be a chance for you to find a mass audience... and that's what you want, isn't it?
Bu, kalabalık dinleyici ile tanışma fırsatı... istediğin de bu, değil mi?
I know that what happens in movies isn't real but I'm still hopelessly superstitious and I want to see if you're still here on earth
Senin hâlâ hayatta olduğundan emin olmak istiyorum.
That's what you want, isn't it?
İstediğin bu değil mi?
Isn't that what you want?
İstediğin bu değil miydi?
- Isn't that what you want?
- Senin istediğin de bu değil mi?
That's what you want, isn't it?
İstediğin bu değil miydi senin?
And that's what you want, isn't it?
İstediğin de bu, değil mi?
Isn't that what you want?
Senin de istediğin bu değil mi?
That's what you want, isn't it, Hanna?
İstediği bu değil miydi, Hanna?
That's what you want, isn't it?
Sen bunu istiyorsun, değil mi?
Well, that's what you want, isn't it?
İstediğin buydu, öyle değil mi?
I just want you to know that if anything happens, if you change your mind, if this guy, whoever he is, isn't what you want him to be, then I'll be there for you.
Sadece bilmeni istiyorum ki, herhangi bir şey olursa, kararını değiştirirsen, her kimse, bu herif, olmasını istediğin gibi biri çıkmazsa, o zaman ben senin için orada olurum.
It isn't true what Mr. Wilcox says, that you want to go away tomorrow?
Bay Wilcox yarın gideceğinizi söylüyor. Doğru değil, değil mi?
What will you do after you die that you're saying or else? Kunta, you want to kill me isn't it? So kill me.
şimdi seni yolcu edeceğim!
Isn't that what you want?
Senin istediğin de bu değil mi?
That's what you want, isn't it?
İstediğiniz bu, değil mi?
Isn't that what you want?
Bu istediğiniz şey değil mi?
Isn't that what you want?
İstediğin bu mu?
That's what you want when you grow up, isn't it?
Büyüyünce bundan istiyorsun, değil mi?
Isn't that what you want To tearmy life down like I did yours
Kendi hayatın nasıl yıkıldıysa, benimkinin de öyle yıkılmasını istiyorsun.
Because when you average out all those extremes you come up with a society that's anchored in the middle and that's what we all want, isn't it?
Bütün o aşırılıkların ortalamasını alınca... ikisinin arasında konumlanmış bir toplum elde edersiniz. Hepimiz de bunu istiyoruz zaten, değil mi?
That's what you want, isn't it?
İstediğin de bu değil mi?
You know, Ms. Doyle, that's just what you... and people like you, want everyone to think, isn't it?
Biliyor musunuz Bayan Doyle, siz ve sizin gibiler... herkesin böyle düşünmesini istiyorsunuz, öyle değil mi?