It's always you traduction Turc
3,785 traduction parallèle
It's just you're always so pretty.
Sen çok hoş bir kızsın.
God, it's always so weird running into somebody that you know outside... by accident.
Kaza eseri dışarıda bir tanıdığa rastlamak insana garip geliyor hep.
It's always been with you, right?
Her zaman seninleydi değil mi o?
But I wonder why you're always with me when it's no one's turn.
Senle ilgilenen kimse olmayınca hep benim yanımda oluyorsun.
It's like, you know, no matter how the training goes, there's- - there's always room for something that's just totally unpredictable.
Eğitimin nasıl giderse gitsin her zaman hiç beklenmedik bir şeyin olma ihtimali vardır.
And he always feeds her her favorite meals you know, Cheerios, pizza, whatever, it's...
Ve her zaman kızını sevdiği yemeklerle besliyor, Cheerios, pizza, her neyse, bu...
At work, every meeting you go into, no matter what you say, everyone will always be thinking, "Hey, it's El Masturbator."
İşte, girdiği her toplantıda, ne söylerse söylesin, herkes onu gördüğünde, "Hey, işte El Masturbator." diyecek.
No matter what you're going through, it's always better if you have people to share it with.
Ne yaşıyor olursan ol yanında bunları, paylaşabileceğin insanlar olması en güzeli.
Mom, I know in your universe it's always about you,
Anne, biliyorum senin dünyanda herşey senden ibarettir.
It's always more fun when you're with me.
Benimleyken daha eğlenceli.
It's always more fun when you're with me.
Birlikteyken daha iyi vakit geçiriyoruz.
- I was talking! - Amy, it's not always about you, dear.
- Her zaman bir şeye burnunu sokmak zorunda mısın hayatım?
It's always something with you, man.
Hep bir şeyler uyduruyorsun dostum.
I understand if that seems unfair it's just that you always had such high status, and totally ignored me.
Bu adaletsiz görünüyorsa, anlarım... Siz her daim en yüksek statüdeki çocuklar olarak beni tamamıyla görmezden geldiniz.
It's not the life that I always imagined I'd be living, but I have Beth, and I have this new Broadway Daycare business, and we're both in the same city now, so I get to see you a lot more.
Her zaman yaşamayı hayal ettiğim hayat değil, ama Beth var, ve yeni Broadway çocuk yuvası işim var, ve şimdi ikimiz de aynı şehirdeyiz, bu yüzden seni daha fazla görebilirim.
When you get used to it, it's very cozy. And that door is always locked.
Alışabilirsen, gerçekten de konforlu.
And you'll learn that it's okay to not always win.
Ve de her zaman kazanmamanın da normal bir şey olduğunu.
'Adults will tell you that you should always be truthful,'but they're as full of it as everyone else.'but it's all in there somewhere.
'Yetişkinler daima doğruyu söylemeni öğütlerler...''ama onlar da herkes kadar yalancılar.'... ama hep böyledir.
'You always wonder what it would be like to sit in front of a doctor'and hear the worst possible news.
Her zaman bir doktorun karşısında oturmanın ve en kötü haberleri duymanın nasıl birşey olduğunu merak edersiniz.
Tell you the truth- - it was almost always to the same guy.
Size gerçeği söyleyeyim o hep aynı adamla çalışırdı.
It's always Charlie Griffith with you, isn't it?
Hep seninle Charlie Griffith arasında, değil mi?
Whether it's sending your mom off to strudel or distracting me... you always put everyone else's happiness ahead of your own.
Anneni ayartırken olsun ya da benim dikkatimi dağıtırken başkalarının mutluluğunu hep kendi mutluluğundan öne koyuyorsun.
You could always name it Ken after my dad if it's a boy, but... eh.
eğer erkek olursa babamın adını mı koysak
It's always you that loads it?
- Her zaman bunları mı dolduruyorsun?
This is what it's always gonna be like with you.
Sürekli aynısını yapacaksın.
It's always been you and me.
Hep ikimiz olduk zaten.
It's like my friend prison Johnny always says to me through the glass... "Don't get attached to anything that you can't walk away from in 30 seconds if the heat starts a-coming."
Tıpkı hapisteki arkadaşım Johnny'nin, bana camın arkasından hep söylediği gibi ; "Eğer gelmeye başlarsa 30 saniye içinde uzaklaşamadığın hiçbir şeye bağlanmayacaksın"
You're the one who's always putting your nose where it doesn't belong, like in our relationship.
Herşeye burnunu sokan asıl sizsiniz. Aynı bizim ilişkimize yaptığınız gibi?
n the back of your mind there's always this bit of feeling that you gotta kind of be ready to pick up the pieces if it stops.
Aklınızın bir köşesinde... hep bir his var... bu başarı durduğunda destek vermeye... hazır olmanız gerektiği şeklinde.
With you, it's always business.
Seninleyken her zaman işle ilgilidir.
God, it's always mommy issues with you guys.
Ailevi bir neden. Tanrım, size kalsa her şey anne sorunları yüzünden.
Once you make a decision, set down the path, you follow it right to the end, at least, that's the way I always saw it.
Bir kere karar verdin mi, bir yola girdin mi sonuna kadar gidersin, en azından, ben hep böyle düşünmüşümdür.
Actually, once you get above the clouds, - it's always a full moon.
- Aslında, bulutların üzerine çıktığında her zaman dolunay görünür.
You're always trying to say what you think everyone wants to hear, be what you think everyone wants you to be, and I should have caught it before.
Sorunun da bu ya zaten! Hep herkes ne söylemeni isterse onu söylemeye herkes nasıl biri olmanı isterse öyle biri olmaya çalışıyorsun.
And even though it hasn't always been easy, it's really nice knowing there's someone there who loves you and has your back.
Ve her zaman kolay olmasa da, birinin seni sevdiğini ve arkanı kolladığını bilmek güzel.
Mary Kay always says it's really about making yourself feel better, and that starts with doing something for you.
Mary Kay hep der ki : önemli olan kendini daha iyi hissetmektir, bu da kendin için bir şey yapmakla başlar.
You always say that everything's gonna be all right, and it always ends up worse.
Hep her şeyin iyi olacağını söylüyorsun, ama en sonda hep daha da kötü oluyor.
You always say that everything's gonna be all right, and it always ends up worse.
Her zaman her şeyin yoluna gireceğini söylersin ve her zaman kötü biter.
Get you on your toes to teach him how, because it's not always possible for you to be there
Ona kendi ayakları üzerinde durmayı öğretmelisin. Çünkü onu korumak için...
But if you do it for what's in here, you always come out on top, so...
Ama bu işi burada olan için yapıyorsan her zaman zirveye tırmanacaksın.
It's just that I know what I'll always represent to you.
Sana daima neyi hatırlatacağımı biliyorum, hepsi bu.
It's what grammy always said to do when you have a boo-boo.
Büyükannem büyük bir hata yaptığımda hep bunu söylerdi.
It's like you were always meant to be here, Anton.
Başından beri yerin bizimleymiş gibi Anton.
She's Waspy and entitled and always asking if you have this in whole grain, she's got the Bambi shtick going on, I get all of it.
O kız Waspy, ayrıcalıklı ve sürekli bir şeyler soruyor. Bambi dalavereleri döndürüyor. Hepsini anlıyorum.
I mean, I know she thinks I haven't done enough with my life considering, you know, my age, but it's hard to tell someone so young that things don't always end up the way you thought they'd be.
Yaşıma bakarak hayatımı boşa harcadığımı düşünüyor ama genç birine hayallerinin gerçekleşmeyeceğini söylemek zor geliyor.
It's always about you.
- Her şey seninle ilgili.
What's it you're always telling me about?
Bana sürekli olarak bahsettiklerin kimdi?
So it's basically like you'll always have a wood block with you.
Temel olarak, cebinde her an bir takoz taşıman demek.
And one thing remains the same... that no matter what's going on, it's always about you.
Ama bir şey aynı kalıyor. Ne olup biterse bitsin konu hep sensin.
It's like you've always been a part of my life.
Sanki hep benim hayatımdasın, hep benim bir parçamsın gibi geliyor.
You know, it's just... meeting family for the first time, it's always kind of... No, no.
Yo, hayır.
it's always there 23
it's always been you 39
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always been there 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always been you 39
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always been there 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always like this 28
it's always the same thing 20
it's always 69
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
it's always the same thing 20
it's always 69
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63