It's been an hour traduction Turc
299 traduction parallèle
It's been tracked around the Earth by radar, travelling at a rate of 4,000 miles an hour.
Saatte 4,000 mil hızla Dünya çevresinde hareket ettiği radar tarafından saptandı.
Well, it's been over an hour since I called you the last time, Mother, and he still hasn't come home.
Arayalı beri bir saati geçti, anne. Ama hala dönmedi.
It's been going on for a half an hour.
Yarım saattir konuşulan tek şey bu.
It's been an hour...
Bir saattir bekliyoruz...
It's been nearly an hour. Can people live that long as disassembled atoms in a transporter beam?
İnsan ışınlanırken atomlar halinde bu kadar zaman yaşayabilir mi?
- Robertson, this insect, which normally dies within an hour or two of it's birth has been alive for three whole days.
Robertson, normalde doğumunun bir-iki saati içinde ölen bu böcek tam üç gün yaşıyor.
Poor Antonia, it's been over an hour now.
Zavallı Antonia... şimdiden bir saati geçti.
Our specialists have been on it for an hour.
Şifre çözücüler bir saattir üstünde çalışıyorlar.
I came to tell you it's dinner time, they've been waiting for half an hour.
Akşam yemeğinin vakti geldi demeye geldim yarım saattir bekliyorlar.
Yeah, it's been about, oh, half an hour or so.
Evet, yarım saat kadar oluyor.
It's been calculated that with the aid of their fins, they could raise their body temperature some six degrees inside an hour, whereas without them, it would take nearly three hours.
Yapılan hesaplara göre paletlerinin yardımıyla bir saat içerisinde vücut sıcaklıklarını altı derece yükseltebilirken paletleri olmadan bu süre üç saate çıkabilirdi.
It's been an hour and a half.
- Bir buçuk saat oldu.
It's been over an hour.
10 dakika dedin, 1 saat oldu.
- He's been at it an hour and a half.
Hem de bir buçuk saattir.
Now it seems I've been away for more than an hour.
Bu durumda bir saatten fazla kalmış oluyorum dışarıda.
Well, it's been an hour.
Bir saat oldu. - Gidelim.
It's been over an hour, and no signs.
Bir saati buldu ve hiç işaret yok.
It's been over an hour and he hasn't shown up.
Bir saati geçti ve hala gelmedi.
well, it's only been an hour.
Sadece bir saat kadar oldu.
Ah, it's only been an hour, it's all right. Oh, I'm sorry.
Bir saat geciktin, sorun değil.
It's been on the table for at least a half an hour,
Yemeğiniz yarım saattir masanın üzerinde.
It's been over an hour.
- Bir saati geçti.
It's been an hour already.
Yaklaşık bir saat oldu nerdeyse.
Well, officially, I ain't supposed to help you... until it's been 48 hours... but I can see that a minute is like an hour with you folks... so, Russell, get the maps out of the back... would you, please?
Pekala yasal olarak size yardım edemeyiz... henüz 48 saat olmamış... ama bir dakikanın sizin için bir saat olduğunun farkındayım... Pekala Russell, arkadan haritayı... getirir misiniz, lütfen?
It's been half an hour and I still see people being seated ahead of us.
Yarım saat oldu ve önümüzdekilerin hala oturmakta olduğunu görüyorum.
I've been adjusting it for an hour.
Bir saattir düzeltmeye çalışıyorum.
It's almost been half an hour.
Bak şunlar daha küçük parçalar. Aynısını yaka için yapamaz mısın?
It's been half an hour.
Yarım saat oldu.
It's been over an hour and no word from Travis.
Bir saat oldu ve hala Travis'ten haber yok.
It's been an hour!
Bir saat oldu.
It's been an hour, and Psych still hasn't come down for that boy.
Bir saat oldu ve Psikoloji hala o çocuk için gelmedi.
He's on a stakeout to catch whoever's been pinching our newspaper. He's been at it for over an hour!
Gazetemizi çalan kişiyi yakalamak için bir saattir iş üstünde.
It's been over an hour already.
Zaten bir saati geçmiş durumda.
It's been over an hour.
Bir saati geçti.
It's been an hour now with your blabbing.
1 saattir ağzınıda birşeyler geveliyorsunuz ve anlamıyorum.
Kenny, it's only been an hour and a half.
Sadece bir buçuk saat oldu Kenny.
We had been wandering, indeed, in the leafless shrubbery an hour in the morning, but since dinner, the cold winter wind had brought with it clouds so sombre, and a rain so penetrating, that further outdoor exercise
Sabah 1 saat kadar yapraksız çalılıklarda dolanmıştık. Ama akşam yemeğinden beri soğuk kış rüzgarları iç karartıcı bulutları getirmiş, yağmur etkisini arttırmış ve dışarıda egzersiz yapmanın mümkünatı kalmamıştı. "
It's been an hour.
Bir saat oldu.
It's Schlucke, been waiting for half an hour.
Benim Schlucke, yarım saattir bekliyorum.
Come on, it's been over an hour already.
Haydi, bir saat geçti zaten.
It's been over an hour since the shuttle disappeared from sensors.
Mekiğin, sensörlerimizde kaybolmasından bu yana, bir saat geçti.
David, it's barely been half an hour since you told me about it.
David, benimle konuşmandan bu yana yarım saat geçti.
- It's been an hour.
- Bir saat geçti.
It's been quite an hour and a half.
Nerdeyse bir buçuk saat oldu.
Half an hour they've been playing, and it's tied zero-zero.
Yarım saattir oynuyorlar, ama maç hâlâ berabere. Sıfır-sıfır.
It's been well over an hour, Colonel.
Bir saatten fazladır oradasınız, Albay.
- It's only been here an hour.
- Sadece bir saattir burada.
It's been over an hour.
Bir saatten fazla oldu. Ayağa kalk.
It's only been half an hour and the press is still stacking up.
Daha sadece yarım saat oldu ama basın hala toplanıyor.
He's been looking for it for half an hour.
Yarım saatten beri onu arıyor.
- It's been an hour.
- Bir saat oldu
it's been so long 173
it's been a while 672
it's been a long day 229
it's been a pleasure 97
it's been a long time 584
it's been forever 36
it's been too long 172
it's been a long time coming 29
it's been awhile 61
it's been a year 51
it's been a while 672
it's been a long day 229
it's been a pleasure 97
it's been a long time 584
it's been forever 36
it's been too long 172
it's been a long time coming 29
it's been awhile 61
it's been a year 51