It's just me and you traduction Turc
2,339 traduction parallèle
Okay, this about you not being able to handle the fact that you're alone since your breakup, and that's fine, but please just admit it and stop dragging me along on these terrible activities.
Bu, ayrılığınızdan beri yalnız olduğun gerçeğini kaldıramamanla alakalı. Ki sorun da değil ama lütfen itiraf et ve beni bu berbat aktivitelere sürüklemekten vazgeç.
It's just you and me now, right?
Biz beraberiz, değil mi?
Babe, how is it any different than when we exchange back rubs, and you make me go first and you fall asleep, and I'm just lying there all naked and tense?
Bebeğim, bunun birbirimizin sırtını ovmak için yattığımızda ilk benim yapıp senin uyuyakalman ve benim öylece çırılçıplak kalmamdan ne farkı var?
And I'm not a very good swimmer, especially if I've got her, and it wasn't just a water tsunami, there were palm trees and hotels and convertible Sebrings, and here's where you need to slap me or shake me around to calm me down.
Bir de yanımda o olsaydı daha kötü olurdu. Sadece sudan da ibaret değildi. Suyun içinde oteller, palmiyeler vardı.
You know, sometimes it's really hard being me, and I guess I just make Megonade.
Yani, bazen "ben olmak" çok zor olduğunda Megonata yapıyorum.
Just that he's older, and that he wanted me to show you a youthful good time, and, um... that's it.
Çok yaşlı olduğunu ve sana gençlik dolu bir zaman geçirmem gerektiğini ve bu kadar.
And if you don't make me look good in front of Nora, just remember : I've got dirt on each of you, and I am not afraid to spill it.
Beni Nora'nın karşısında mahçup duruma düşürürseniz şunu unutmayın ki hepinizin kirli çoraplarını biliyorum ve bunları ortaya dökmekten çekinmem.
Tonight it's just you, me... And whatever's left of that cow.
Bu gece sadece sen, ben ve inekten geri kalanlar varız.
It's funny you say that, because I've been thinking even more, and it just confirmed to me how much more sense it makes for me to go.
Çünkü ben daha çok düşünüp benim gitmemin daha iyi olacağına karar verdim. Oh, senin bunu söylemen daha da garip.
Let me just tell you, um... I mean, I've been an intern for a while, and, um, also my daughter's applying to college, and it's really expensive.
İzin ver anlatayım...... ve biraz pahalı.
It's just you and me, man, like it's always been.
Sadece sen ve ben varız adamım. Her zaman olduğu gibi.
If you could just call my father and make it where he thinks something happened to me.
Babamı arar mısın? Başıma bir şey geldiğini düşünüp endişelenmiş olabilir.
Looks like it's just you and me, then.
O halde, senle ben kaldık gibi görünüyor.
Well, babe, I guess it's just you and me.
Görünüşe göre sadece ikimiz kaldık bebeğim.
Looks like it's just you and me, Dwight.
Görünüşe göre baş başa kaldık, Dwight.
Anouk, what they're trying to do to me is just wrong, and you know it.
Anouk, bana yapmaya çalıştıkları şey yanlış ve sen de bunu biliyorsun.
It's not just you and me anymore, you know?
Sadece, birlikte değiliz.
Okay, kiddo, it's just you and me now.
Pekala evlat, artık sadece senle ben kaldık.
It's just you and me in our wonderful place.
Sadece sen ve beniz, huzurlu yerimizde.
Nikita, it's just you, me, and the guardian.
Nikita, sadece sen, ben ve gardiyan.
I agree, only out there, it's not just you and me.
Katılıyorum, sadece orada, konu sen ve ben olmaktan çıkıyor.
Oh, do you guys need batteries for your wands, or you just like zap it and it comes to life, and you're just like, "Give me my wand!" Ha, ha!
Peki, değnekleriniz için ekstra pil falan gerekiyor mu? Şöyle bir yaparsınız ışık falan çıkar sonra, değneğimi geri ver falan dersiniz.
And just so there's no confusion, this sound you're hearing it's not me dumping your beer. I am actually pissing.
Yanlış anlaşılmasın, bira dökmüyorum, gerçekten işiyorum.
Um, no, honey, no. It's just you and me.
- Hayır hayatım, sadece sen ve ben varız.
I guess it just didn't sit right with me in the back of my mind, and then when I checked with you, the nickel dropped.
Bu aklıma yatmamış olacak ki sizinle konuştuktan sonra birden jeton düşüverdi.
Usually it's just me and Cam, but you know what? Why don't we all go?
Genelde yalnızca ben ve Cam oluruz, ama neden hep beraber gitmiyoruz?
When you eat a blow pop, do you lick it until you get to the gum, or do you bite it,'cause I'll just lick it four or five times and just bite the hell out of it. Stop talking to me.
Bi kaç şeyi yalayınca zaten sakız falan millet ısırmak ister
Yeah, boy, I'm telling you, this heat out here, it'll kill you. And me, I just-I just wouldn't wanna have y'all dying out here - and me having to call your mamas and give them the tragic news.
Size diyorum, bu sıcaklık adamı öldürür ve burada ölmenizi ve annelerinize kötü haberler vermeyi hiç istemem.
It's just I had to weigh one thing against the other, and it seemed to me better you were terrified than... dead.
Düşünüp taşındım ve ölmendense korkmuş olmanı tercih ettim.
It's just that I met a girl at the bus depot who told me how I could make enough money for a deposit on an apartment, and then I would get, you know, a real job.
Bir dairenin depozitosunu karşılamak için yeterli parayı nasıl kazanacağımı söyleyen biriyle tanışmıştım terminalde, gerçek bir iş bulana kadar yani.
It's all cash and just, you know, it keeps me busy, gets me out the house, so, um...
- Evet. Para veriyorlar ve beni meşgul tutuyor işte. Evden çıkmamı sağlıyor.
You've made the callback list. This is not a game to me, you know. I want this so bad, and it's just one step closer.
Mckynleigh Hannah Marissa üçünüzün daha gidecek yolu var.
It's just you and me now, ghost.
Sadece sen ve ben, hayalet.
This is actually one of the main problems with building large-scale quantum computers because it doesn't take just me or you to look at something and make the computer fail, it can just be some passing electron wandering around, bounces off this little superconducting loop and says WHOA!
Bu esasında büyük ölçeklerde bir kuantum bilgisayarı yapmadaki en önemli problemlerden birisi çünkü bilgisayarın hata vermesini sadece, benim veya sizin birşeye bakmanız etkilemiyor etrafta dolanan bazı elektronlar da, bu küçük süperiletken devrelerden sıçrayabilir.
It's just you and me.
Sadece sen ve ben olacağız.
It's just you and me.
Sadece sen ve ben varız.
Now it's just you and me.
Tamam, artık biz bizeyiz!
It's just you and me.
Sadece sen ve ben.
I get you a job and it's just another excuse for you to judge me and my friends.
Sana bir iş buluyorum ve beni ve arkadaşlarımı suçlamak için başka bir bahane buluyorsun.
I get you a job and instead of thanking me, it's just another excuse for you to judge me and my friends.
Sana bir iş buluyorum ve bana teşekkür edeceğin yerde beni ve arkadaşlarımı suçlamak için başka bir bahane buluyorsun. Lütfen.
For a long time, it's just been you and me.
Uzun zamandır, sadece sen ve ben olduk.
She hid her pain for me, and, you know, she - she just made it through the day.
Benim için acısını gizledi. Gün boyunca böyle yaptı.
And it's how you can show me that you care about more than just yourself.
Ve bu dava bana, kendin dışında da başka şeyleri önemsediğini gösterir.
But I guess he's got a few gigs lined up for me, and we'll see how it goes. It just seems kind of silly, you know?
Ama sanırım bana bir kaç iş bulmuş, ve nasıl gideceğine bakacağız.
I guess it's time for me to accept that if you want something badly enough, you just have to go out and get it yourself.
Benim, eğer bir şeyi gerçekten çok istiyorsam gidip almam gerektiği gerçeğini kabul etmemin zamanı geldi sanırım.
It's just you and me.
Yalnızca senle ben.
I would love to tell you why you should vote for me, but this is a bipartisan event, so I'll just say, it's easy to say, "I'm a good person, and I think the right things."
Size neden bana oy vermeniz gerektiğini anlatmak isterdim, ama bu partiler üstü bir etkinlik, o yüzden sadece şunu söylemek istiyorum, "Ben iyi bir insanım ve düşündüklerim her zaman doğrudur." demek kolay.
Yeah, well, you might know me, but you don't know my dad, and when he tells me to mind my own business, that's what I do, so can you just get over it?
Beni tanıyor olabilirsin ; ama babamı tanımıyorsun. Bana kendi işime bakmamı söylediğinde, aynen öyle yaparım. Bu konuyu kapatsak artık?
It's just something that's always been inside of me, and I really want to share it with you because I love you so much.
Hep içimde olan bir şeydi ve bunu seninle paylaşmak istedim çünkü seni çok seviyorum.
And I'm sorry I haven't told you till now, and I'm sorry I let a tall, pretty blonde swoop in and snatch you right away, but I'm telling you now, if I had to bench-press a wildebeest just to prove to you how much you mean to me, I would do it.
Şimdiye kadar söylemediğim için üzgünüm ve uzun boylu, güzel bir sarışının gelip, seni kapmasına izin verdiğim için üzgünüm ama şimdi söylüyorum, eğer benim için ne kadar değerli olduğunu kanıtlamak için Afrika antilobu kaldırmam gerekiyorsa, yaparım.
Well, it's just, you haven't said anything since that time you got Murphy and his morons to leave me alone.
Murphy ve gerzeklerine beni rahat bırakmalarını söylediğinden beri bana tek kelime etmemiştin de.