English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It's just so sad

It's just so sad traduction Turc

87 traduction parallèle
It's just so sad, somebody dying.
Ama birinin ölmesi çok üzücü.
It's so sad when that guy looks back over his life and there's just nothing there.
Adamın geriye dönüp hayatına baktığı zaman hiçbir şey görmemesi ne acı.
And I'm sad... that the one thing you've worked so hard for is just, it's slipping right through your fingers.
Ve de üzgünüm... Yapman gereken tek şey... Tek şey... sıkı çalışmak.
Every time this guy asks me out, it's just so sad.
Bu adam yemeğe her davet ettiğinde, çok acıklı.
But I know enough about them to know it's just a sad- - So in other words, you're asking me to go.
Yani benden seninle baloya gelmemi istiyorsun.
It's just so sad.
Çok üzücü.
It's just so sad.
Ama çok kötü bir durum.
It's so sad He just completely flattens it - Like I said, it was no big deal.
Dediğim gibi, çok sorun değildi ve bu yüzden neden... kovuldum anlamadım, bu da beni kızdırdı.
But his whole life he had to pretend he was this heterosexual lover boy just so he could sell his music to sad, lonely, middle-aged housewives like you and he hated it.
Ama hayatı boyunca, şarkılarını senin gibi yalnız ve mutsuz orta yaşlı kadınlara satabilmek için romantik bir heteroseksüel aşıkmış gibi davranmak zorundaydı. O bundan nefret ediyordu.
It's just so sad.
Sadece çok acıklı.
- It's just so soon, Tony, it's sad. - It's historic.
- Çok erken oldu, çok üzücü.
You know, it's just so sad that you can love somebody so much... and have absolutely no idea what's going on in their head.
Birini çok sevdiğin halde... sevdiğinin aklından neler geçtiğini hiç bilememek çok üzücü bir şey.
It's just so sad.
Bu çok üzücü.
It's just that... It's so difficult and sad.
Sadece çok zor ve üzücü.
It's pathetic that I'm too scared and sad to tell people the truth so I just say what they wanna hear instead.
Son zamanlarda insanlara doğruyu söyleyemeyecek kadar korkmuş ve üzgün hissediyorum kendimi. Bu yüzden de neyi duymak istiyorlarsa onu söylüyorum.
It's just.... It's just so sad.
Bu çok üzücü.
It's just that it's so sad.
Ama bu kadar, çok üzücü.
It's just so sad to hear these words...
Bu sözleri duymak çok üzücü...
- It's just so sad.
- Bu çok acıklı.
It's just... he seems so sad lately.
Şey... son zamanlarda çok düşünceli.
It's just so sad, how could I drop an entire box of MM's on the floor?
Sadece bu çok üzücü, Bir kutu bonibonu nasıl yere düşürürüm? !
I get it. It's just... so sad to see such an angry little boy, that hatred passed down from father to son. I do.
Anlıyorum.
No, it's just so sad, you know.
Hayır sadece bu çok üzücü.
Oh, it's just so sad.
Çok hüzünlüymüş.
- It's just so sad.
- Bu çok üzücü.
Yeah. It's just so sad. It's like when you finish a season and the actors all go away.
- Çok üzücü, sanki bunlarla işin bitince tüm olanlar bitecekmiş gibi.
It's just so sad, you know?
Bu çok üzücü biliyor musun?
It's so sad when you just see that light get dimmed down, and it's just gone and you don't know if it'll ever come back or what that's gonna turn into.
Buradaki ışıkların karardığını, yok olduğunu görmek ve onlara ne olacağını veya neye dönüşeceklerini bilmemek çok üzücü.
Cooper was so excited about the baby, and with daddy being gone, it's just all so sad.
Cooper, bebek konusunda çok heyecanlıydı. Babam da artık yok. Her şey o kadar hüzünlü ki.
I was just saying to Jim it's so sad. Such a wonderful ship.
Jim'e de dediğim gibi, bu kadar güzel bir geminin yok olması çok üzücü.
It's just gonna be so sad and final.
Çok üzücü bir veda olacak.
You know, It's just so sad.
Bu gerçekten çok üzücü.
It was so sad. She was just trying to calm herself, You know, and she kept singing that song.
O yalnızca kendini sakinleştirmeye çalışıyordu, ve şu şarkıyı söylüyordu.
It's just so sad, believing you're about to give birth when you're not.
Bu çok üzücü, yani hamile olmasa da doğuracağına inandırması.
It's just so sad they're dead.
Öyle üzücü ki. Hepsi ölmüş.
It's sad, really. And after everything that you put into it, you torched your warehouse and clothing line just so you could collect insurance money?
Onca şey tamam da, sırf sigortadan para almak için her şey içindeyken deponu yakman...
It's just so sad.
Ne kadar kötü.
- It's just so sad.
Çok acı.
It's sad, so it just depresses me.
Devamlı hüzün, keyfimi kaçırıyor.
And it's time, you know, you're moving on, and I'm happy for you, but I'm just going through a shit period for me, and so I'm just sad...
Artık yola ayrı devam edeceksin ve ben senin adına çok mutluyum ama kendi açımdan boktan bir durum.
I saw it before, It's just, you were so sad.
Daha önce de görmüştüm, ama sen çok üzülüyordun.
- Oh, God, it's just so sad.
- Tanrım, çok hüzünlü.
It's just so sad.
Sadece çok acı.
It's just so sad.
Zavallı Heather.
So I guess it's like I feel sad because I just feel like, you know, that my parents...
Biraz duygulandım şu an, çünkü benim ebeveynelerim...
It's just all so sad.
Bu olanlar öyle üzücü ki!
It's just so sad, because I'm wearing a bra kuplös. I have also panties without branch
Çok üzüldüm sütyenim ve iç çamaşırım adına da
Just so it's not ruined by the addition of a sad little sailboat.
Tabi küçük, üzgün bir yelkenli eklenerek mahvedilmediyse.
When I imagine lying there on that table tomorrow morning, it's just so sad.
Yarın sabah, o masanın üstünde yattığımı hayal ettim de, çok acıklı bir sahne.
I hate writing so much,'cause the writing part of it is actually so, like, lonely and sad, you know,'cause it's just...
Yazmaktan çok nefret ediyorum. Yazma işi çok hazin ve ıssız. Olay şu.
It's just that you're always sad, so I thought you... feel like I do.
Ben sadece seni hep üzgün görüyorum. Ben de sandım ki istediğimi sandım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]