It's not a big deal traduction Turc
1,677 traduction parallèle
Calm down, it's not a big deal.
Sakin ol. Önemli birşey değil.
It's not a big deal.
O kadar önemli değil.
I mean, it's not that big a deal.
Bu kadar abartacak birşey yok.
You hound me and now it's not a big deal? KATIE :
İki aydır beni zorluyorsun, şimdi problem mi oldu?
It's not that big of a deal.
Önemli bir şey değil.
It's not a big deal.
O kadar da büyük değil.
Technically, it's a family dinner the night before the wedding, so it's not that big of a deal.
- Aile yemeği bu Ve ben henüz aileden değilim.
Hey, it's not a big deal. You're going to go down there and marry her. You have the rest of your life to fight over it.
- Olsun ya evlenince tüm hayatın onunla geçecek
It's not a big deal.
Önemli değil.
It is a big deal,'cause there's only a handful of reasons why someone would ever go to a courthouse in Ohio and not be charged with a crime.
Çünkü hükümlü olmayıp da Ohio'daki Yüksek Mahkeme'ye gitmek için bir avuç nedeniniz olabilir.
- Oh. - It's not a big deal.
O kadar büyütülecek bir şey değil.
It's not a big deal.
Hayır, önemli değil.
It's not a big deal!
Önemi yok.
It's not a big deal. What's important...
Önemli olan...
It's not that big a deal.
O kadar mühim bir şey değil.
- It's just not a big deal. - It is a big deal.
- Ortada büyütülecek bir şey yok.
Mom, it's not that big of a deal.
Önemli bir şey değil.
It... It's not really even that big a deal.
Çok önemli sayılmaz bile.
Come on, it's not like this was a big deal.
Hadi ordan, sanki aramızda ciddi bir şeyler varmış gibi.
Uh-oh. It's not a big deal.
Mühim bir şey değil.
And it's not a big deal- -
Önemli bir şey değil ama...
Oh, it's not that big of a deal.
Çok önemli bir şey değil.
Okay, so about this M.S.G.Thing... it's not a thing.It's really no big deal.
Ama şu MSG şeyi... Öyle önemli bir şey değil.
Look, this is not... it's not going to be a big deal.
Bak. Düşündüğün gibi değil... Büyütülecek bir şey değil.
It's not a big deal.
Büyük bir mesele değil.
Maybe it's not that big of a deal, you know, in the scheme of the universe.
Belkide bu, evrenin entrikaları içinde o kadar da önemli bir hadise değildir.
You got goofy problems, but it's not like it's a big deal or anything.
Aptal sorunların var ama bir şey far etmiyor gibi görünüyor.
It's not a big deal.
Çok da büyük bir şey değil.
It's not a big deal.
O kadar da önemli değil.
I... If I were you, I'd just write it down because it's not really a big deal.
Yerinde olsam, yazmaya devam ederdim çünkü önemli bir şey değil.
If you deliver bad news like it's not a big deal, then it's not a big deal.
Kötü haberi büyük bir sorunmuş gibi göstermezsen, büyük bir sorun olmaz.
I dare to, it's not a big deal.
Anlayışlı olacağım, çok önemli değil.
Let's not make too big of a deal out of it. Laurie!
Lütfen çok büyük bir olay haline getirmeyelim.
When you kept secrets from your father, was it not a big deal?
Sen babandan sır sakladığında önemli değiller miydi?
Let's not make a big deal out of it.
Evet ama diğerlerinin yanında o kadar büyütmene gerek yok.
Seriously, it's not a big deal.
Cidden, abartmaya gerek yok.
It's not a big deal.
Büyütülecek bir şey değil.
It's not a big deal, okay?
Büyütülecek bir şey değil, tamam mı?
And it's certainly not a big enough deal for you to be holding my hands.
Ayrıca kesinlikle elimi tutmanı gerektirecek kadar büyük bir olay da değil.
All right, this, us, it's not a big deal.
Bu biz olayı o kadar da önemli değil.
It's really not that big of a deal.
Bu kadar büyütülecek bir şey yok.
It's not a big deal. Just go away.
Büyüttüğüm yok.
- It's not a big deal.
Büyütülecek bir şey değil.
It's not that big a deal.
Büyütecek bir şey yok.
Come on, it's not that big a deal.
Hadi ama bu kadar büyütülecek bir şey değil.
It's not such a big deal. Oh, really? !
Sakin ol Amalia, o kadar kötü değil.
It's not that big a deal.
O kadar önemli bir şey değil.
No, I'm not going to make a big deal out of it just a routine expedition.
Hayır bundan büyük bir şey beklemiyorum, bu sadece sıradan bir sefer.
So it`s really not a big deal.
Bu gerçekten önemli değil.
Hey, listen, it's not a big deal, but my name is not Angie or Ange.
Hey dinleyin, bir anlaşma yapalım. Benim adım Angie veya Ange değil.
- It's not a big deal.
Dert ettiğim bu değil.