It's only you traduction Turc
6,500 traduction parallèle
You're not okay, and it's only gonna get worse.
Hiç iyi değilsin ve daha da kötü olacaksın.
The babbling brook, the beautiful mountains, little secret trailway that's only open seasonally, and when it is- - let me tell you something- - bring a camera.
Şırıl şırıl akan ırmak, güzel dağlar, mevsimden mevsime açılan gizli tren yolu ve açıldığında mutlaka bir kamera getirmelisiniz.
I mean, now he's making it sound like you only missed the kick because you have ovaries.
Yani, şimdi o gibi ses yapıyor Eğer yumurtalık çünkü yalnızca vuruşu kaçırıp.
I'm sorry. It's inappropriate, but I never heard back from you and I'm only in town a couple of days...
Uygunsuz oldu farkındayım ama senden cevap alamadım ve şehirde sadece bir iki gün kalacağım...
It is only to be feared if you fear what's on the other side of it.
Korkulan tek şey diğer tarafta ne olduğudur.
I mean, I can't check, but it bet it's not even trending, so, you know, the only people who know about you jumping into a forbidden lake are your boss, his family,
Demek istediğim, kontrol edemiyorum ama ama eminim trend bile olmamıştır. Yani, bilirsin, insanlar senin yasaklanmış bir göle atladığını bilenler ; patronun, ailesi Çevre Koruma Ajansı'nın Montecito şubesi ve belki de Stedman.
Perhaps I need more to convict you, it's true. But I only need to weaken you.
Belki de seni daha fazla ikna etmeliyim bu duruma, ama seni sadece uyarmak istedim.
The world's so quiet then, you could almost believe you're the only one in it.
Dünya o kadar sessiz oluyorki, içinde sadece sen varmışsın gibi.
You'll never know how it feels to give birth to genius, only to have it kidnapped and raised by fools.
Asla sırf kaçırılsın ve aptallar tarafından büyütülsün diye bir dahi dünyaya getirmenin nasıl hissettirdiğini anlayamayacaksın.
[rain falling ] [ thunder rumbles] Loeb : You know, it's only when the hero is at his lowest can he actually become the greatest.
Bilirsiniz, aslında kahramanlar sıfırı tükettiklerinde en güçlü hallerine gelebilirler.
It's only fair... don't you think?
Gayet adil. Sence de öyle değil mi?
Don't. It's only deadly if you ingest it or touch it.
Eğer sadece ölümcül değil yemek veya dokunun.
I mean, there's only so many ways you can say it.
Bunu söylemek için o kadar fazla yol var ki.
- And I told you it's the only way.
- Bende bunun tek yol olduğunu söyledim.
The way I see it, it's the only way for you to prove you're not a killer.
Bana göre, katil olmadığını ispatlamanın tek yolu bu.
He's got a point. Since you're drinking my booze, it's only polite to introduce yourselves.
İçkimi içtiğinize göre, nezaket gereği kendinizi tanıtın.
But if you keep resisting me, it's only going to make this more dangerous.
Ama bana direnmeye devam edersen bu daha da tehlikeli olacak.
You can see what a physical experience it must be - not only the re-entry, which is, you know, ONLY an hour and it probably pulls four or five g, but after living on the space station for six months, to feel Earth's gravity,
Bunun nasıl bir fiziksel tecrübe olabileceğini görebilirsiniz - sadece geri dönüş değil, biliyorsunuz, sadece bir saat oldu ve büyük ihtimalle 4 ya da 5 G yediler, fakat uzayda 6 ay yaşayıp Dünya'nın yerçekimini, bu soğuk havayı tekrar hissetmek, hmmm, bu...
It's the only sanctuary you're ever going to have.
Sahip olabileceğin tek mabet orası.
It's the only way I can train you to be a better boyfriend without worrying that you'll run away.
Kaçma endişesi olmadan seni daha iyi bir erkek arkadaş yapmak için eğitmenin tek yolu bu.
That it's completely sexual and I only like you for your big, stupid penis?
Olayın tamamen cinsel olduğunu mu? Ve de seni sadece büyük şapşal penisin için sevdiğimi mi?
Hmm. It's only a small sample, but there is mounting evidence that he wishes you harm.
Küçük bir örnek ama sana zarar vermek istediğine dair kanıtlar var.
It's only a small sample, but we have colleagues at the FBI who would be more than willing to take a look, and if they were to shut you down for just one day... how much might you lose?
Bu sadece küçük bir örnek ama FBI'daki iş arkadaşlarımız bakmaya istekli olacaktır. Ve eğer sizi bir günlüğüne bile kapatsalar ne kadar para kaybederdiniz?
It's only a matter of time before she compels a doctor, and I don't want her finding out from a stranger, you know?
Zaten bir doktoru etki altına alıp söyletmesi an meselesi. Bunu bir yabancıdan duymasını istemiyorum anlıyor musun?
It's only infinity times what you bring home every week. Peter, look over there. Is that...
- Peter, şuraya bak.
It... it sounded like I just received a compliment, but that's impossible since you're the only other person in the room. Weird. Hmm.
İltifat edildiğini duydum ama bu imkansız çünkü odadaki tek kişi sensin.
The drawings look like you two, but only because it's easier for me to draw from real life.
Çizimler size benziyor çünkü gerçek hayattan bir şeyler çizmek daha kolay.
You got to repot it during the peak growing season, which is between June and July, but you can only use a clay pot.
Büyüme döneminde saksısını değiştirmen lazım ki bu Haziran ve Temmuz arasında. Sadece kil saksı kullanabilirsin.
It's such a good news, why do you only say it now?
Bu güzel haberi bu zamana kadar neden vermedin?
There's only one thing I want from you, I want it so desperately that I could scream.
Senden sadece bir şey istiyorum, O kadar çok istiyorum ki bağırabilirim.
Trust me, when you smoke as much as we do, it's the only way to go.
Güvenin bana, bizim kadar içtiğinizde kullanılacak tek yol bu.
It's the only thing that'll take you outta poverty.
Sizi yoksulluktan kurtaracak tek şey.
I was like, "Mary Ellen, who's the only person you know " who doesn't mess up? " and it's like, me.
Bu işi "batırmayan" tek kişi Mary Ellen oluyor sonra, o da ben oluyorum.
He also said he's confident you ain't gonna cause him any more troubles'cause if you do, it's only gonna cause much worse troubles for you.
Ayrıca, ona artık daha fazla sorun çıkarmayacağınızı çıkarırsanız, kendisinin size çok daha fazla sorun çıkartacağını bildiğini de söyledi.
It's wrapping light around my arm so that you only perceive the light... from behind the arm, making it appear to... disappear.
Kolumun etrafındaki ışığı kaplıyor böylece kolun arkasından sadece ışık algılanıyor ve görünürü görünmez kılıyor.
Four decades of military service, and if I've learned one thing, it's when all is said and done, you're only accountable for one person.
40 yıl orduya verdiğim hizmet bana tek bir şey öğretti o da, her şeyden önemlisi sadece tek kişiye karşı sorumlu olduğundur.
It's the only way you'll survive.
Hayatta kalmanın tek yolu bu.
It's like if you owned a grand piano in your house, but you could only hear one note on it.
Evinizde kuyruklu bir piyano olmasına ama tek bir nota çıkarabilmesine benziyor.
It's about understanding that no matter what label is thrown your way, only you can define yourself.
Mesele şu anlayışta, önünüze hangi yafta koyulursa koyulsan ancak siz kendinizi tanımlayabilirsiniz.
'Cos it's the only way to keep you guys safe.
- Sizi güvende tutmamın tek yolu bu.
Well. It's only appropriate that I tell you the story about when I lost my virginity.
Bekaretimi kaybetme hikâyemi anlatma zamanı geldi.
I only have three more months with you, and then you're 2,000 miles away, and it's dorm life and frat parties, and I'll seem boring by comparison.
Seninle yalnızca 3 ay daha geçireceğim sonra 2000 mil uzakta yurt hayatında ve erkek öğrenci birliklerinde olacaksın. Ben de sana sıkıcı gelmeye başlayacağım.
So you think you're the only one who's had it tough?
Yani hayatta zorluklar yaşayan bir tek sen varsın öyle mi?
You probably only think it's cool because your parents don't.
Seninkiler içmediği için güzel olduğunu düşünüyorsundur.
We need you to give the aliens the riblets! It's the only way!
Uzaylılara pirzolaları vermeni istiyoruz.
It's Risky by Jennifer Love Hewitt. You can only get it at Kohl's.
- Adı "Riskli", Jennifer Love Hewitt işi, sadece Kohl'da bulabilirsin
You were only trying to help, it wasn't your fault.
Sen yalnızca yardım etmeye çalışıyordun, senin hatan değildi.
It's only a scratch, you'll be alright.
Sadece bir sıyrık. İyi olacaksın.
The drug we're using is very unstable, so as you've seen, it's only effective in short doses, meaning we can send you where we want, but unless you're dead, we can't keep you there.
Kulandığımız uyuşturucu çok dengesiz, gördüğün üzere, düş dozlarda etkili, seni istediğin yere gönderebiliyoruz, ölmediğin müddetçe seni orada tutamıyoruz.
Maybe you should try this one. It's only, oh all of 30 feet.
( Gülüyor ) Belki bu bir denemelisiniz.
Only this time it's your own life you've ruined. ( DOOR CLOSES ) So, what's this, then?
O Sadece bu sefer kendi sen harap hayat. ( Kapıyı kapatır ) Peki, o zaman, bu nedir?
it's only fair 72
it's only a dream 23
it's only natural 75
it's only me 114
it's only a matter of time 121
it's only money 39
it's only temporary 79
it's only 370
it's only gonna get worse 25
it's only been a few days 19
it's only a dream 23
it's only natural 75
it's only me 114
it's only a matter of time 121
it's only money 39
it's only temporary 79
it's only 370
it's only gonna get worse 25
it's only been a few days 19
it's only been 58
it's only a game 35
it's only a 17
it's only been a week 24
it's only for a few days 18
only you 239
only you can 21
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
it's only a game 35
it's only a 17
it's only been a week 24
it's only for a few days 18
only you 239
only you can 21
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24