It's so unfair traduction Turc
206 traduction parallèle
It's unfair of you to sit and pout... because I've kidnapped you from your so-called duties.
Seni şu sözüm ona görevinden alıp kaçırdığım için öylece oturup somurtma.
But it's so stupid and unfair.
Ama öyle aptalca ve adaletsizce ki.
I just think it's unfair to send someone so young and so inexperienced out after a...
Onun kadar genç ve tecrübesiz birini bir katili bulması için görevlendirmek haksızlık...
It's so unfair.
Haksızlık.
So it's without meaning to... that people act unfairly, and they're unfair and mean.
Öyleyse demek değilki... insanlar adil davranmıyor. Ve onlar adaletsiz ve kaba.
Do you know what I think, Pop? I think we don't look so good. It's unfair.
Tüm bunlar hakkında ne söyleyeceksiniz?
It's so miserably unfair.
Bu hiç de adil değil.
- It's ever so unfair to the girls.
- Bu kızlara haksızlık.
And it's so terribly unfair that life isn't beating you enough...
Hayatın seni yeterince dövmemesi çok büyük adaletsizlik...
It's so damned unfair.
Bu hiç hoş bir şey değil.
It's so unfair for anybody's eyes to be that colour.
Çok ağlamışsın, gözlerinin rengi değişmiş.
- But it's so unfair.
- Ama bu adil değil.
It's so unfair.
Hiç adil değil.
It's so unfair.
Bu hiç adil değil.
I felt it's unfair and so I stuck my neck out
bu bana hiç adil gelmiyor, sanki bunda bir iş var!
- Yes, darling, it's so unfair, isn't it?
Evet hayatım, ama adaletsiz olmaz mı?
It's so unfair!
Bu hiç adil değil!
If I was bleeding out my eyes, you'd make me go to school It's so unfair
Eğer ben ateş içinde kıvranıyor olsaydım, gene de okula yollardınız. Adaletsizlik bu.
And he's done an excellent job very thorough so of course it would be grossly unfair to push him back to his second slot now
Ve oldukça başarılı işler çıkardı. Elbette, şimdi onu ikinci mevkiye geri göndermek haksızlık olacaktı.
We thought it was unfair some should have so many while others should have so few.
Bazılarının hiç bir şeyi yokken bazılarının aşırısına sahip olmasının adil olmadığını düşündük.
It's just so unfair.
- Bu hiç adil değil. - Hayır, adil.
But it's so unfair.
Ama bu haksızlık.
It's just so unfair.
Haksızlık.
It's so unfair.
- Hiç adil değil.
God, it's so unfair.
Tanrım, bu hiçte adil değil
It's so unfair.
Bu adaletsizlik.
That's so unfair. It was an accident.
- 12'lik saçmalarla mı?
I just want to blame someone'cause it's so fucking unfair.
Birilerini suçlamak istiyorum, çünkü bu hiç adil değil.
OK, the plan is that I have loaded Abobo's Gangnet link... with false information... so it seems like the Maniacs are getting... an unfair profit share.
Pekâlâ, Abobo'nun çete bağlantı cihazına yanlış bilgiler yükledim bu da Manyaklar çetesinin haksız bir şekilde kazanç yaptığını gösteriyor.
It's so unfair what you've done.
- Ve? Yaptığın şey, büyük haksızlık.
I know it's unfair of me to say so, now you're with Alex.
Şimdi bunları söylemek adil değil, Alex'lesin çünkü.
It's so unfair.
Bu çok adaletsiz.
I can feel the air change in the room when I walk in, and I just think it's so unfair.
Sus artık. Lütfen sus. İri kız.
It's so unfair!
Hiç adil değil!
It's so unfair.
Hiç adil değil bu.
It's so fucking unfair.
Bu hiç adil değil.
It's so unfair.
Bu çok adaletsizce.
It's so unfair how she only went after virgins.
Sadece bakir olanların peşine düşmesi büyük bir haksızlık.
Oh, you know, it's just so unfair.
Bu tamamen haksızlık.
It's just so unfair that beautiful people get all the breaks.
Güzel görünümlü insaların bütün tatilleri alması hiç adil değil.
Can you believe this? It's so unfair.
İnanabiliyor musunuz?
It's so unfair.
Bu hiç de adil değil.
It's so unfair.
Adalet yerini bulsun.
It's just so unfair.
Bu hiç adil değil.
It's so unfair that our date has to get cut short just because some guy shot at a store clerk.
Sırf herifin biri tezgahtârı vurdu diye randevumuzun kısa kesilmesi çok büyük haksızlık.
It's so unfair.
İlk kez bir kenar mahalle takımı ulusal yarışmaya katılacaktı.
It's so unfair.
Adaletsizliğin bu kadarı.
It's so unfair.
Bu büyük bir haksızlık.
This is so fucking unfair, it's my own neighbours.
Komşularımın önünde yapmanız hiç de adil değil.
- [Sobbing] It's so unfair!
- Hiç de adil değil!
It's so unfair.
Büyük haksızlık.
it's so cute 87
it's so pretty 115
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135
it's so pretty 115
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135