It's time for you to leave traduction Turc
168 traduction parallèle
I'm here, so it's time for you to leave.
Geldiğime göre artık git.
It's time for you to leave now.
Artık gitmelisin.
It's time for you to leave...
Nereye gidiyoruz?
It's to leave you time for foreign politics.
Dış politikada size zaman kazandırmak için.
It's time for you to leave the house.
Şimdi evi terk etme zamanı.
It's time for us to leave you.
Biz artık gidelim.
It's been a long struggle, but now that you've regained your strength, it's time for you to leave.
Uzun süre mücadele ettin ama şimdi gücünü geri kazandın ve artık gitme zamanın geldi.
It's time for you gentlemen to leave.
Siz beyefendiler için gitme zamanı.
- It's time for you to leave this town.
Kasabayı terk etmenizin zamanı geldi!
It's time for you to leave.
efendim, gitme vaktiniz geldi.
It's time for you to take your bird and leave, freako.
Kuşunu alıp gitme zamanın geldi, ucube.
Detectives, it's time for you to leave.
Dedektifler, gitmenizin zamanı geldi.
I heard that it's time for you to leave. Yeah.
Buradan ayrılma vaktinin geldiğini de duydum.
It's time for you to leave now, William Blake.
Artık ayrılma vaktin geldi William Blake.
I think it's time for you to leave
- Burayı terk etsen iyi olacak.
It's time for you to leave him.
Onu bırakma zamanın geldi.
It's time for you to leave.
Gitme vaktin geldi.
We understand it's a special day for you, Benny but we can't just pick up and leave town every time you decide to get married.
Senin için özel bir gün olduğunu anlıyoruz Benny ama baban ve ben, her evlenmeye kalktığında şehirden ayrılamayız.
It's time for you to leave, son.
Gitme vaktin geldi, oglum.
If you're going to chop logic and use Latin words, I think it's time for us to leave the room.
Eğer felsefeye girip Latince konuşmaya başlayacaksanız biz odayı terk etsek daha iyi olur.
I can't believe it's already time for you to leave
Gitme zamanının geldiğine inanamıyorum.
It's time for you to leave.
Gitme zamanın.
Whilst I'm sure Peter is grateful for your offer of a lift, it's time you understood that not all men have an uncontrollable desire to leave the moment they've had sex.
Eminim Peter onu eve bırakmayı teklif ettiğin için sana minnettardır. Bütün erkekler seviştikten hemen sonra gitmek için kontrol edemediği bir dürtü duymaz.
It's time for you to leave now.
Artık gitmeniz lazım.
When it's time for you to go on your big boat trip, poof, you just leave.
Sonrasında, büyük tekne gezisi zamanı geldiğinde, puf! Öylece giderdin.
You would get upset when it was time for me to leave, and stop me.
Eskiden benim gitme vaktim geldiği zaman üzülür ve beni durdurmaya çalışırdın
But when it's time for us to leave, you always like to talk to everybody one last time because you're so sweet and sociable.
Biliyorsun nereye gideceksek zamanında gideriz ama eve dönme zamanı gelince, herkesle son bir kere konuşuyorsun.
Frank, Marie, it's time for you to leave. Now that Ally is at a point where she can do more around the house, we won't be needing as much... outside help.
Artık Ally daha çok ev işi yapacak yaşa geldiğine göre dışarıdan yardıma pek ihtiyacımız olmayacak.
I'm sorry, sir. It's time for you to leave.
Affedersiniz, burayı terk etmelisiniz.
I think it's time for you to leave.
Sanırım gitmenizin vakti geldi.
So you've had your fun. I think it's time for you to leave.
Ne yani, sırf bana nispet olsun diye Montecito'yu mu patlatacaksın?
it's time for you to leave, sean.
- Artık gitmelisin, Sean.
It's time for you to leave, Dawn!
Gitme vaktin geldi Dawn.
I think it's time for you to leave now.
Sanırım artık gitme vaktin geldi.
Not that I'm anxious for you to leave. But it's great that you're gonna spend some time with your dad.
Gitmeni istediğimden değil ama babanla biraz vakit geçirmen harika olur.
I'm afraid it's time for you to leave.
Korkarım gitme vaktin geldi.
there's something I have to tell you it's time for me and Tim to leave we have to
Sana söylemem gereken bir şey var. Ayrı yaşamamızın zamanı geldi. Buna mecburuz.
Amber, I think it's time for you to leave.
Amber, bence senin gitme vaktin geldi.
I think it's time for you to leave.
Burayı terk etme zamanın geldi.
Well, time's up, which means it's time for you to leave.
Zaman doldu, ki bu gitme vaktin geldi demek oluyor.
Perhaps it's time for you to leave.
Belki de artık buradan gitme zamanın gelmiştir.
So we made out for a little while on the couch... and I said, "Okay, I'm gonna go to bed now, so it's time for you to leave."
Bu kadar. Biraz kanepede takıldık ve dedim ki : "Benim uyuma zamanım, senin de gitme zamanın geldi"
I think it's time for you to leave.
Sanırım gitme vaktiniz gelmiş.
It's a good idea not to make too big of a thing when you leave for the first time.
İlk kez ayrıldığınızda olayı fazla büyütmemek en iyisi.
I've told you all I know. Now it's time for you to leave.
Bildiğim her şeyi söyledim.
- Yo, ma, I think it's time for you to leave.
- Hey, sanırım gitme zamanın geldi.
It's time for you to leave the forest.
Ormandan ayrılma zamanınız geldi.
It's time for you to leave.
Gitmenizin zamanı geldi.
Are you sure it's time for him to leave?
Taburcu edilmesi için erken değilmi daha?
I think it's time for you to leave.
Sanırım artık gitmen iyi olur.
Uncle Ono, I think it's time to tell the Viceroy about our little secret, how you never meant to leave the Republic and how you truly care what's best for your people.
Ono amca. Sanırım, küçük sırrımızı Valiye anlatma vakti geldi. Cumhuriyeti terk etmeyi hiç düşünmediğini ve halkınız için en doğrusunun kesinlikle bu olduğunu gösterme zamanı.