English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It's worth it

It's worth it traduction Turc

8,472 traduction parallèle
# And while I'm here, I wanna live my life for what's it worth
# Around here, I wanna live my life for what's it worth
And for what it's worth, I wish you the best of luck, Mr Carson.
Size iyi şanslar diliyorum Bay Carson.
Trust me when I say, David, she's worth it.
Böyle diyorsam bana güvenmelisin, David, O buna değer.
What is so big and so important that it is worth Molly's life and the lives of all those other people you have locked up in that basement?
Bu kadar büyük ve önemli olan şey nedir böyle? Molly'nin ve bodruma kilitlediğin tüm bu hayatların canına mal oldu.
- And trust me, it's not worth it.
- Baksana.
All right, it's worth a shot.
Pekala, denemeye değer.
It's not worth it.
Buna değmez.
We do this right, or it's not worth doing at all.
Bunu doğru şekilde yapmalıyız. Yoksa yaptığımıza değmeyecek.
It's worth the trouble if only to see the kind of woman you're drawn to.
Sadece yakınlaşmaya çalıştığınız kadının başınızı ağrıttığını görmeye değdi.
I don't care if it's a million dollars. It's not worth dying over.
Milyon dolar bile olsa umurumda değil, ölmeye değmez.
And every time, it's worth reminding you that I don't like doing this.
Her seferinde de sana, bunu yapmayı sevmediğimi hatırlatmam iyi oluyor.
What do you think it's worth?
Sence ne kadar eder?
I know what it's worth.
Değerini biliyorum.
For what it's worth, Jimmy and I aren't talking right now.
Ne olursa olsun, Jimmy'yle artık konuşmuyoruz zaten.
It's nothing worth talking about.
Konuşmaya değer bir şey değil.
Uh, you know, I've had this drink, and it's really not worth the hangover.
Bu içkiyi ben aldım, ve gerçekten akşamda kalmaya değmez.
So you're gonna be in here again with Alison, but before that, I think it's worth taking the time to look beyond Bradley, beyond Jefferson, beyond whoever.
Öyleyse burada Alison ile beraber tekrar olacaksınız ama ondan önce,... bana kalırsa Bradley'nin, Jefferson'ın, her kiminse artık ötesine bakmak için zaman ayırmaya değer.
It's worth it. I'm really good.
Cidden iyiyimdir.
Yeah, for what it's worth, I used my last sticker, put it on the mirror in the men's room.
Evet, işe yarar mı bilmiyorum ama son yapıştırmayı erkekler tuvaletindeki aynaya yapıştırdım.
You just got to decide if he's worth it.
Değip değmeyeceğine karar vermek sana kalıyor.
It's not worth the risk.
Risk aldığına değmez.
Trust me, it's worth it to come out here.
İnanın bana, buraya geldiğinize değecek.
I just want what it's worth.
- Sadece değerini istiyorum.
Well, for what it's worth, I believe we can trust Rex.
Peki ya buna değerse, Rex'e güvenebileceğimize inanıyorum.
It's worth half a million dollars?
- Değer yarım milyon dolar mı?
He's actually having a hard time deciding what to cut, so it's going to be in two volumes and it's hard to sleep, but it's worth it because it's a movie.
Neyi keseceğine karar veremediği için zorluk çekiyor. Bu yüzden iki bölümlük bir film olacak. Uyumak zorlaştı ama buna değer çünkü bu parti hakkında bir film.
And for what it's worth, thank you for teaching me the cool, new way to respond to people saying the word well.
Bu arada birisi bana "şey" dediğinde nasıl havalı bir karşılık vereceğimi öğrettiğiniz için teşekkürler. - Pekala.
For what it's worth, I know it's my fault that you're here in the first place, so I'm gonna make it right.
Ne pahasına olursa olsun, öncelikle burada olman benim hatam biliyorum. O yüzden bu işi bir hal yoluna koyacağım.
It's not worth it.
Değmez.
Yes, it's been worth it.
Evet, değdi.
It's worth a look.
Bakmaya değer.
Whatever's on that laptop, I think it's worth the risk.
Bu dizüstü bilgisayarda ne olursa olsun, bu riske değeceğini olduğunu düşünüyorum.
For what it's worth, I've been where you are now.
Ne desen haklısın. Bunları ben de yaşamıştım.
Well, if the new owner likes me, it's got to be worth something, right?
Stüdyonun yeni sahibi beni severse bunun bir değeri olacaktır, değil mi?
I mean, it's got to be worth a GLAAD award, right?
GLAAD Medya Ödülleri'ne layık bir proje olabilir.
And it's not worth me being around you
Aslında sana layık değilim.
Well, if it's worth anything, you're not a shitty teacher.
- Bir değeri varsa berbat bir öğretmen değilsin.
And for what it's worth, everyone else feels the same way.
Teselli edecekse, herkes aynı şekilde hissediyor.
I don't think it's worth the risk.
Riske değeceğini sanmıyorum.
It's worth a shot.
Denemeye dener.
- It's not worth anything, Sarah.
- Burası o kadar etmez, Sarah.
I just don't know if it's worth it, you know?
Buna değer mi bilmiyorum anlıyor musun?
But, hey, we're desperate, it's worth a shot.
Ama denemeye değer.
But it's worth it, ma'am.
Ama buna değer, efendim.
It's worth the risk.
- Riske girmeye değer.
Well, for what it's worth, I don't see how you could have done anything else, sir.
Benim fikrim önemli mi bilmem ama başka seçeneğiniz yokmuş.
It's not worth the effort now that the state's gone legal.
Ülkede yasal olduğu için artık o kadar uğraşa değmez.
But for what it's worth, he was different from the rest of them.
Ama şunu diyebilirim ki o diğerlerinden farklıydı.
It's not worth your life.
Senin hayatına değmez.
But if you ask me, it's been worth it.
Ama bana sorarsanız, buna değdi.
But it's more than worth it if we get Venter.
Ama Venter'ı yakalarsak hepsine değmiş olacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]