English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It ain't

It ain't traduction Turc

14,253 traduction parallèle
That ain't what I mean, and you know it.
Demek istediğim bu değil ve bunu biliyorsun.
She just mad'cause she ain't gettin Gabe's rent money, that's all it is.
Kadın, Gabe'in kira parasından olduğu için kızgın, o kadar.
Miss Pearl ain't doing nothing but telling a big, fat lie, and I'm gonna tell her about it, too!
Bayan Pearl kuyruklu yalan atıyor ve bunu ona da söyleyeceğim!
Baby all right, ain't it?
Bebek iyi, değil mi?
It ain't like working the back of the truck.
Kamyonun arkasında çalışmaya benzemiyor.
I told you it ain't gonna grow overnight.
Bir gecede hiçbir şey büyümez, dedim.
Yeah, but it look like it ain't never gonna grow, Mama.
Evet ama hiç büyümeyecekmiş gibi duruyor anne.
It ain't so bad.
O kadar kötü değil.
Grandma, it ain't even got to go here.
Nine, o oraya gitmek zorunda değil.
But it ain't your word.
Ama senin sözlerin değil bunlar.
No, that ain't it.
Hayır, öyle değil.
This ain't hardly about Ken, is it?
Bu pek Ken'le ilgili değil, değil mi?
What's coming, it ain't some butcher.
Gelen kimse, kasap falan değildir.
It ain't making you any better than what you're chasing after.
Peşine düşmen seni daha iyi biri yapmayacak.
He ain't hurting no one that don't got it coming.
Hak etmeyen kimseye zarar vermedi o.
It ain't gonna be enough.
Bu yeterli olmayacak.
You ain't gonna make it.
Başaramayacaksın.
And it ain't enough for you to just go and find Ellie and bring her home.
Bu yüzden Ellie'yi bulup getirmen yeterli değil.
I ain't never put it in a pig!
Ben hiç domuz becermedim.
Well, well, well, if it ain't Beuter Perkins! Hey!
Hey, hey, hey, bu Beuter Perkins değil mi?
So there it is, rustling around the leaves, see, he think, uh, under the cover of the brush, them hawks ain't gonna see him.
Öylece yaprakların altında takılıyordu. Orda iyice gizlendiğini düşünüyordu şahinlerin onu fark edemeyeceğini aklından geçirip, çimenlerin üstünde bir o yana bir bu yana derken...
It ain't safe!
Orası güvenli değil!
But it ain't the size of the dog in the fight, coach.
Ama kavgada önemli olan köpeğin boyutları değildir, koç.
You ain't gonna like it.
- Hoşuna gitmeyecek.
Thanks, love, but I keep telling ya, it ain't a bloody race.
Sağol, sevgilim, ama sana devam ediyorum, bu kanlı bir yarış değil.
No. Of course it ain't.
Hayır elbette değil.
It ain't some big conspiracy, and it ain't no cover-up.
Bu büyük bir komplo değil Ve hiçbir örtbas değildir.
It's a fact, and this ain't some muggy 9 : 00 to 5 : 00 where you can just hand in your notice.
Bu bir gerçek, ve bu biraz sert olmayan 9 : 00-5 : 00 Nereden bildiriminizi verebilirsiniz.
I'm tellin'ya, if we don't move them cars... the garage door ain't even gonna budge... with all that weight on it.
Sana söylüyorum, eğer arabaları çekmezsek... üzerindeki tüm bu ağırlıkla... garaj kapısı kımıldamaz bile.
I carry artillery in my boot just like the King and I ain't afraid to use it.
Ben de kral gibi botumda silah taşırım, kullanmaktan çekinmem.
I killed that scumbag piece of shit, cos he deserved it, and I ain't ever gonna let anyone touch you or look at you funny or say a bad thing ever again.
O pisliği gebertirim. Çünkü bunu hak etti. Kimsenin sana dokunmasına, tuhaf bakmasına ya da kötü söz söylemesine müsaade etmem.
That ain't who I think it was, was it?
Düşündüğüm kişiyi aramadın, değil mi?
I thought maybe it was but it ain't.
Öyle olduğunu sandım ama değilmiş.
Just a phase, ain't it?
Kısa süreli bir dönem.
Ain't much of a house of God, is it'?
Tanrı'nın evi olan başka birşey yok değil mi?
I ain't taking the kids back up there until it's safe.
Yukarısı güvenli olana kadar çocukları geri götürmem.
It ain't nothin'like that.
Öyle bir şey değil.
I would say it ain't my problem.
Ben de benim sorunum olmadığını söylerim.
Whatever it looks like, that ain't it.
Nasıl görünüyorsa görünsün, öyle değil kesinlikle.
Now, I'm gonna go get him and you can either kill me or you can come with me, but it ain't gonna go any other way.
Şimdi de gidip onu kurtaracağım. Ya beni öldürürsün ya da benimle birlikte gelirsin. Ama bundan başka bir yola tamam demem.
It ain't mine.
Kan benim değil.
Ain't it like that sometimes?
Bazen böyle olmaz mı?
It's like you said, it ain't over yet.
Dediğin gibi, henüz bitmedi.
I ain't used my axe in a while, and I'd be lyin'if I said I wasn't looking forward to it.
Uzun zamandır, baltamı kullanmamıştım, onu kullanmaya can attığımı söylemezsem, yalan söylemiş olurum.
Ain't no way to plan for when it comes.
O geldiğinde, başka birşey yapamazsın.
But this ain't the way I want it.
bu şekilde olsun, istemiyorum.
No, it ain't, and that ain't what it's about.
Suçlayamaz ama, konu bu değil, zaten.
First church we find, we're gonna do it proper ain't we now, Henry?
Sınırı geçtikten sonra, ilk bulduğumuz kilisede bu işi düzelteceğiz, öyle değil mi, Henry?
But it ain't arguable.
Tartışma istemiyorum.
I ain't never done nothin'like it.
Böyle birşeyi, daha önce hiç yapmadım.
I ain't worked up, Henry. I gots to get it ready.
Acele etme, Henry, hazır değilim, daha.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]