It has been a while traduction Turc
148 traduction parallèle
It has been a while...
Uzun zaman oldu.
It has been a while, bailiff.
Evet. Kahya, tekrar karşılaştık.
- Well it has been a while since you've practised and we could all use a little brushing up.
- Yani bir süredir bu alanda yoksun paslanmış olabilirsin ve biz bu pası çözebiliriz.
And, yes, it has been a while.
Evet, uzun zaman oldu.
It has been a while.
Uzun zaman oldu.
it has been a while.
bir an için.
- It has been a while.
Uzun zaman oldu.
It has been a while, right?
Uzun zaman oldu değil mi?
It has been a while.
Evet, biraz uzun sürdü.
- Oh, man, it has been a while.
- Oh, adamım buralara gelmeyeli baya olmuş.
Ha, ha, I guess it has been a while.
Ha, ha, Galiba yapmayalı bayağı olmuş.
It has been a while.
Biraz uzun oldu.
Well, actually, I have to admit it has been a while.
Şey, aslında... epey zaman geçti.
Well, it has been a while.
Bayağı bir zaman geçti üzerinden.
It's Rosie Tamplin. Don't you recognise me, darling? It has been a while.
Hep Nice'e gelip bizi görürsün diye umut ederdim ama Surrey'de çok meşguldün herhâlde, onu anlayabiliyorum.
- It has been a while.
- Evet, ayrılalı bayağı oldu.
It has been a while.
Bayağı bir zaman oldu.
Maybe it's just me. It has been a while since I experienced human senses, but this food doesn't smell very good.
Belki de bendendir, insan duyularını yaşamayalı çok oldu ama bu yemek güzel kokmuyor.
It has been a while since I tasted food, but this seems terrible.
Yemek yemeyeli biraz zaman oldu, ama bu korkunç.
And you know what? It has been a while since I made my man some cupcakes.
Ayrıca erkeğime kek yapmayalı uzun zaman oldu.
It has been a while that he is not acting like before.
Vallahi.. Bir süredir eskisi gibi değil..
To tell you the truth, it has been a while that he doesn't come here so often.
Doğruyu söylemek gerekirse, Tûba Hanım, bir süredir buraya pek gelmiyor.
Yeah, it has been a while.
Ya sorma, ne çok zaman oldu.
It has been quite a while... years!
Epey olmuş... yıllar geçmiş..
'Sydney Finklestein's hostility has escaped. 'Finklestein, a short man with glasses,'told police that he has been fighting to hold his anger in for years,'and is very embarrassed that it broke loose while he napped.
Kısa boylu, gözlüklü bir adam olan Finkelstein polise, yıllardır öfkesini tutmaya çalıştığını, kendisi kestirirken kaçtığı için çok utandığını söyledi.
It has been quite a while since our debates were fired with such passion
Çok uzun zamandır Kongre tartışmalar konusunda... böylesine ateşli ve böylesine tutkulu olmamıştı.
And while you're at it, could you please check out a black spot on Jupiter that has been detected by satellite telescope.
Bu arada hazır oradayken, Jüpiter'in üzerindeki kara lekeye de bir bakıverin. Uydu teleskopunda böyle bir leke saptadık.
Since I know both sides, to bring the proof of maidenhead after nuptial her mother was staying at groom's house in a room downstairs Prosecuter demanded that it's asked how she knows the suspect, whether he has disturbing behaviour and it's been asked she knows him well, that he's quite, hardworking person, one evening he shouted on his mother because she didn't cook lentil soup and long while ago while his mother, was praying in the afternoon he approached from back and fired a cork gun right next to her ear thus distruptep her praying Witness Hasan Balcõ invited to court.
İki yanı da tanıdığımdan, gerdek ertesi gelinin kızlık nişanını anası evine götürmek için o gece oğlan evinde alt katta bir odada yattığını söyledi Savcı sanığı nasıl tanıdığını, dengesiz davranışları olup olmadığının sorulmasını istedi, soruldu İyi tanıdığını, az konuşan, çalışkan biri olduğunu, bir akşam tarla dönüşü, niye mercimek çorbası pişirmedi diye anasına bağırdığını, eskiden bir gün de, ikindi namazı kılarken arkasından yaklaşıp, kulağının dibine mantar tabancası patlatarak namazı bozdurduğunu söyledi Tanıklardan Hasan Balcı duruşmaya alındı.
While I was laid up with broken bones, she rifled through my desk, found my memo outlining a Trask radio acquisition and has been passing it off as her idea.
Ben kırık kemik sebebiyle yatarken masamı yağmalayarak Trask radyo alımıyla ilgili notlarımı bulmuş ve kendi fikriymiş gibi size sunmuş.
While I've been talking Bryson has been discretely doctoring his lock so that it behaves in a different way.
Ben konuşurken Bryson kilitte belirgin oynamalar yaptı, dolayısıyla artık farklı bir şekilde çalışıyor.
It's been a while since anyone has slept around here.
Burada uzun süredir hiç kimse uyumuyor.
Correct me if I'm wrong, but it has been known to happen that every once in a while, two people sleep together, they enjoy it and afterward everything works out fine.
Hatalıysam düzelt ama iki insanın birlikte yatıp, bundan hoşlanıp, ve herşeyin yolunda gittiği durumlar da vardır.
While it has been a time-honored symbol of our faith...
Geçmişten beri inancın simgesi olan haç.
Well, correct me if I'm wrong, but it has been a little while since you've gotten any, right?
Eğer yanılıyorsam düzelt birisiyle beraber olmayalı epey zaman oldu, öyle değil mi?
It's just the car behind us has been following for a while.
Arkamızdaki araba bir süredir bizi takip ediyor.
- Has it been blowin like this for a while?
- Burası uzun zamadır böyle değil mi? - Evet
- It has been for a while.
- Bir süredir böyle.
You have to look at the fire, if it has been quiet a while.
Ateşe bakmalısın,
Roronoa Zoro, it has been quite a while.
Roronoa Zoro, epey zaman oldu.
- It's true, this day has been awful, but it just confirmed something that I've been feeling for a while.
- Ve bugünün berbat olduğunu biliyorum. Ancak bir süredir hissettiğim şeyleri tüm bu olanlar kanıtlamış oldu.
It's been really quiet out here for a while now... so there's a chance that no one but me has actually seen you yet.
- Burası bir süredir çok sessizdi. Yani seni benden başka kimse görmemiş olabilir.
I take it this place has been around for a while.
Sanırım bu mekan bir süredir burada duruyor.
Oh, Sister Maud of course, hello lt's been a while, it has how time does go...
Doğru ya. Merhaba. Arayı uzattık.
It has been vacant for a while.
Uzun bir süredir boştu orası.
Mr Franklin, how long has your abdomen been like this? It's been getting bigger for a while.
Bay Franklin, karnınız ne kadar zamandır bu durumda?
Been a while, has it, Mickey?
Çoktandır hiç olmadı değil mi Mickey?
Sydney Finklestein's hostility has escaped. Finklestein, a short man with glasses, told police that he has been fighting to hold his anger in for years, and is very embarrassed that it broke loose while he napped.
Kısa boylu, gözlüklü bir adam olan Finkelstein polise, yıllardır öfkesini tutmaya çalıştığını, kendisi kestirirken kaçtığı için çok utandığını söyledi.
Has it been a while?
Uzun zaman mı oldu?
It has been a while.
Uzun zaman oluyor.
I must admit I have a soft spot, for it was while I was doing La Bohème at the Staatsoper in Vienna that I met the incomparable Franco Zeffirelli, whose meticulous attention to detail has been a yardstick by which I measure all my work.
Viyana'da Staatsoper'da La Boheme'i yaparken eşsiz Franco Zeffirelli'yle tanıştım. Onun detaylara gösterdiği özen, bütün işlerimin ölçüsü oldu.
It's been a while since a guy that cute has flirted with me.
Böyle hoş bir adam benimle flört etmeyeli çok oldu.