It isn't like that traduction Turc
456 traduction parallèle
It seems like you're misunderstanding something, but that person I said I liked to that wife isn't you.
Sanırım bir şeyleri yanlış anladın. O kadına hoşlanıyorum diye bahsettiğim kişi sen değilsin başka biri.
Isn't it possible that she just left town like she said?
Belki de sadece şehri terk etmiştir?
No, it isn't nice to be told things like that.
Evet, insana böyle şeyler söylenmesi hiç hoş değil.
Now, if nature can play pranks like that, why isn't it possible to play pranks with nature?
Bilemiyorum...
Now, it isn't that I don't like you, Susan... because after all, in moments of quiet, I'm strangely drawn towards you... but there haven't been any quiet moments.
Bak Susan, senden hoşlanmıyor değilim çünkü, sakin anlarda, garip bir şekilde sana karşı yakınlık hissettim ama nedense hiç sakin anımız da olmadı.
Linda, isn't it just possible that the things we like in Johnny may be the very things she can't stand?
Linda, Johnny'nin karakterinde bizim sevdiğimiz şeylere... kız kardeşin katlanamıyor olamaz mı?
Oh, that's new, isn't it? Oh, I like that.
Yeni o, değil mi?
I promise you, it isn't like that.
Seni temin ederim böyle bir şey olmayacak.
Just like that old Sabreur man at the houmfort... sticking your nose in places where it isn't wanted... making trouble for everybody.
Aynı Houmfort'taki Sabruer gibisin. İstenmediğin yerlere burnunu sokup, insanları rahatsız ediyorsun.
It isn't like that at all.
Hiç de öyle değil.
That's very much like justice, isn't it?
Bu da bir çeşit şiirsel adalet demektir, değil mi?
It may have started like that, but it isn't that way anymore.
Öyle başlamış olabilir, fakat artık öyle değil.
That's just like his little ways, isn't it.
Biraz ihtiyatlı davranmış değil mi?
Isn't it something like that?
Öyle değil mi sence de?
- Coupons. That's like money, isn't it?
- Kupon para gibi bir şey, değil mi?
Like,'Nice day, isn't it? ''I'm sure, yes.'Or something like that.
"Ne güzel bir gün."
It just isn't clinically possible that his heart should just pump like this.
Kalbinin bu şekilde atması tıbbi olarak mümkün değil.
It isn't anything like that.
Hiç alakası yok.
So I'd like to have your word for it that that guy isn't stashed somewhere.
Yani bu adamın güvenli bir yerde saklanmadığını sizden duymak isterim.
Strange, isn't it, finding a man like that here in Winthrop?
Winthrop gibi bir yerde böyle bir adamın bulunması ilginç değil mi?
Now, it's just like the cowboys use, isn't that right, Mr. Kilmer?
Kovboyların kullandığından, değil mi Bay. Kilmer?
No, it isn't like that with me.
Benim dururum farklı.
I know it isn't easy to give up a steady job for something... that seems like a gamble.
Düzenli bir işi bir kumar uğruna bırakmanın... kolay olmadığını biliyorum.
That's just like your husband's, isn't it?
Bu kocanınkinin aynısı, değil mi?
That's what you like, isn't it?
Senin sevdiğin bu değil mi?
Just an old whore like her, that's what you mean, isn't it?
Onun gibi yaşlı bir fahişe, bunu demek istedin değil mi?
It isn't like that, you know.
Öyle değil, biliyorsun.
It may be true about that Hen House, but Angel isn't like those other girls.
Dişi Kuş eviyle ilgili gerçekleri biliyor olabilirsin, ama Angel şu diğer kızlara benzemez.
It isn't anything like that.
Hayır böyle birşey değil.
Isn't it great to have a lovely, tall pretty, little daughter like that?
Kızınız mı? İnsanın öyle sevimli, uzun... güzel küçük bir kızı olması harika, değil mi?
It isn't something that you just suddenly notice like bleeding gums. - They woke me up and told me.
Tutuklandığı ne biliyorsun?
It's just that I don't like to pick on anybody who isn't my size.
- Tabii ki. Sadece kendi sıkletimde olmayan birini tartaklamak hoşuma gitmiyor.
Isn't it enough that you've always treated me like a squaw without subjecting dear, sweet Becky to this crude, vulgar...
Bana sanki Kızılderili karınmışım gibi davrandığın yetmiyor gibi birde bu aşağılık kaba adamın Biricik Becky'e böyle- -
Like the man said... it's looking in a dark closet for a black cat that isn't there.
Adamın dediği gibi... karanlık bir dolapta orada olmayan bir kara kediyi aramak gibi.
Isn't it wonderful that you can forget everything and go off like that?
her şeyi unutup böyle çekip gidebilmen çok güzel değil mi?
What isn't? Well, I know it's easy enough to figure out about a patient or a guy like me that's always hanging around all the time, but what about a stranger?
Bir hastayı ya da ortalıkta dolaşan benim gibi birini çözümlemenin kolay olduğunu biliyorum fakat bir yabancı olsaydı nasıl olurdu?
Of course, it isn't easy to find a woman like that.
Tabii ki böyle bir kadın bulmak kolay değil.
I do? Oh, it's always so foolish to ask in cases like that, isn't it?
Pek aptalca bir soru, değil mi?
Isn't it better like that?
Şimdi daha iyi, değil mi?
Mm-hmm. That's like being a bloody nun, isn't it?
Bu çılgın rahibe olmak gibi, değil mi?
It isn't joy or anything like that.
Bu sevinç ya da onun gibi bir şey değil.
You like that? Nice, isn't it?
Hoşuna gitti mi?
Isn't it always like that?
Hep öyle değil midir?
You stay with me because you don't see another solution, it's like that, isn't it.
Son çare benim.
I mean, I wish everyone was like you... and had never heard of Divine... but, unfortunately, it just isn't like that.
Yani, keşke herkes sizin gibi olup... Divine'ı asla duymamış olsaydı... ama maalesef, böyle değil.
That`s how we like him, isn`t it, madame?
Onu böyle seviyoruz, değil mi, madam?
Love isn't like that, it's simple.
Aşk böyle bir şey değil, çok basit.
I like your suit, isn't that super, the way those stripes go up and down? It's really super!
Takımınızı beğendim, süper değil mi... çizgiler yukarı-aşağı uzanıyor.
- I'd like a bottle that isn't corked. - That's cost me, hasn't it?
- Bunu ben ödeyeceğim, değil mi?
Well, sometimes... I take a picture that isn't like me, but I took it, so it is like me.
Bazen benim gibi olmayan bir fotoğraf çekerim.
BUT NOW IF A VOICE SAYS, "C-COME HERE, I LOVE YOU" AND THEN A HAND REACHES OUT AND PINCHES YOU LIKE THAT, HARD, THEN--THEN LOVE IS SPOILED BY THAT HAND, ISN'T IT?
Ama eğer bir ses sana "Buraya gel, seni seviyorum." derse ve bir el uzanıp seni sert bir şekilde çimdiklerse, sevgi o el tarafından bozulmuştur, değil mi?
it isn't 1519
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it isn't possible 18
it isn't fair 52
it isn't working 26
it isn't much 21
it isn't easy 32
it isn't mine 27
it isn't here 19
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it isn't possible 18
it isn't fair 52
it isn't working 26
it isn't much 21
it isn't easy 32
it isn't mine 27
it isn't here 19
it isn't me 34
it isn't over 20
it isn't safe 35
it isn't true 86
it isn't you 23
it isn't funny 18
it isn't enough 18
it isn't your fault 26
it isn't right 41
it isn't that 69
it isn't over 20
it isn't safe 35
it isn't true 86
it isn't you 23
it isn't funny 18
it isn't enough 18
it isn't your fault 26
it isn't right 41
it isn't that 69
like that 1389
like that one 32
it is 11007
it is good 116
it is done 137
it is me 119
it is mine 58
it is not okay 24
it is what it is 220
it is beautiful 109
like that one 32
it is 11007
it is good 116
it is done 137
it is me 119
it is mine 58
it is not okay 24
it is what it is 220
it is beautiful 109