English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It isn't worth it

It isn't worth it traduction Turc

321 traduction parallèle
Now, please, it isn't worth crying about.
Hadi ama, ağlamaya değmez.
I might pay about $ 75 but it isn't worth a cent more.
75 dolar verebilirim... ama bundan bir sent fazla etmez.
- A silver cup isn't worth it.
- Bir gümüş kupa buna değmezdi.
That it isn't worth it.
Buna değmediğini.
- It isn't worth mentioning again.
Bir daha değinmeye bile değmez.
Isn't she worth it?
Kadın buna değmez mi?
HE ISN'T WORTH IT.
O buna değmez.
THAT'S WORTH 10,000, ISN'T IT?
- Bu işin maliyeti 10.000 dir, anladın mı?
It isn't money, but it is worth millions.
Para değil ama milyonlara bedel.
That's the way to love, or it isn't worth the trouble.
Sevmenin tek yolu budur. Yoksa değmez.
- Oh, shut up. The money isn't worth it!
Para işe yaramıyor!
Joe Burdette isn't worth it.
Joe Burdette buna değmez.
That's worth something, isn't it?
Onun birazı da benim. Değil mi?
It isn't worth saying.
Doğru.
This still doesn't make sense, but it isn't worth a quarter of a million dollars either.
Bu pek mantıklı değil, Ama yine de bir çeyrek milyon dolar etmez.
Confederate money isn't worth the match to burn it with.
Konfederasyon parası yakılmaya bile değmez.
Besides, I'm sure it's going to be worth it, isn't it?
Ayrıca buna değecektir değil mi?
Somebody who does the things he does isn't worth it.
Onun yaptığı şeyleri yapan biri buna değmez.
Isn't it worth a try?
Öyle düşünmüyor musunuz? Ben ikinizi de iyi tanıyorum.
I wish I could help, but it simply isn't worth the risk.
Yardım etmek isterdim ama riske girmeye değmez.
It's worth a try, isn't it?
- Denemeye değer.
Jim, isn't it worth that risk?
Bu riske değmez mi?
It isn't worth it.
Karlı olmaz.
Well, now, this gun isn't just worth the gold and silver on it.
Hımm, şimdi, bu silah üzerindeki altın ve gümüşe değmez.
- No... still, it's worth it for the dung, isn't it?
- Yine de gübreye değer, değil mi?
It isn't worth thinking about.
Bu kafaya takacak bir şey değil.
There's nothing that will change it and it isn't worth my valuable time to talk to you
Hiç bir şey bunu değiştirmeyecek ve değerli zamanımı seninle konuşarak harcayamam
But, uh, it isn't worth very much without the formula.
Fakat, uh, formül olmadan pek fazla değeri yok.
Isn't it worth that to get those documents back?
O belgeleri geri almak için buna değmez mi?
I know there's a lot of things to say... but it really isn't worth saying... so please just get out.
Söyleyecek çok şey var ama... biliyorum faydası yok... onun için, lütfen git.
That stuff isn't worth the paper it's written on, if the basis isn't there.
Bunlar kağıt üzerinde göründüğünden çok daha değerli, eğer işin aslını sorarsanız.
The odd moment like that, almost worth staying alive for, isn't it?
Böyle tuhaf anlar, neredeyse hayatı sevmemizi bile sağlayacak, değil mi?
It's worth it, isn't it?
Buna değer herhalde, ha?
That's worth a few privileges, isn't it?
Birkaç ayrıcalığa değer bu, öyle değil mi?
It isn't worth it.
Buna değmez.
I have decided that if it isn't worth examining what we have, maybe we don't have anything.
Karar verdim ki, eğer sahip olduğumuz şey, incelemeye değer değilse belki de hiçbir şeyimiz yok demektir.
This isn't worth it.
Bu işe yaramayacak.
Anyway, we can't read, and our door frame isn't worth it.
Hem biz zaten okuyamayız ve kapımız da buna değmez.
Say it isn't worth the trouble
'Uğraşmaya değmez'
It isn't worth to be a woman if there are no men.
Etrafta erkekler yokken kadın olmanın manası yok.
Life isn't worth living if you're gonna live it with this kind of fear.
Böyle bir korkuyla yaşayacaksan hayat yaşamaya değmez.
Isn't it worth waiting?
Beklemeye değmez mi?
And if it's worth money to him, that's up to him, isn't it?
Bunun bedelini ödemek istiyorsa onun bileceği iş değil mi?
Isn't it worth trying?
Bence denemeye değer.
No, Red, no. What with the traveling expenses, the go-betweens... the overheads... a hostage isn't even worth his keep these days. I mean it.
Hayır, Red, hayır.
Trying the revolver on you isn't worth it.
Silahı senin üstünde denemeye değmez.
You have to be willing to take that last step alone, or it isn't worth playing.
Son adımı tek başına atmayı istemelisin, yoksa oynadığına değmez.
It isn't worth the cost of the dirt to bury him.
Onu gömmek için kullanılacak toprağın masrafına bile değmez.
And, under certain conditions, we feel that the thing isn't worth it any more.
Yine de bazı şartlar altında, artık buna değmeyeceği hissine de kapılabiliriz.
The world is one magnificent fucking shop, and if it hasn't got a price tag, it isn't worth having.
Tüm dünya, sikik bir dükkan ve bedelini ödeyecek paran yoksa, hiçbir şeye sahip olamazsın.
Of course, this one's worth its weight in gold, isn't it?
Tabii ki bu, ağırlığınca altın değerinde, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]